Deneme,  Din,  Felsefe,  Toplum

Kafamdaki Buda

Öncelikle bu yazımı okumadan (bu yazımda temel bilgileri aktarmak istemediğim için anlatımda bütünlük sağlaması için oluşturduğum) sizler için ilettiğim ilk yazıma buradan ulaşabilirsiniz. Alıştığınız tanımlardan, hikayelerden veya ezber edindiğiniz şekillerden farklı bir anlatımla, kafamdaki Buddha’yı bu yazımda sizlere ileteceğim.

***

Herkes hikayesini inanmak istediği yerden dinler, benim inanmak istediğim hikayemi ben yazmak zorunda kaldım, benden öncekilerden ayıklayarak…

Bir cesedin yanından hiç ayrılmadan bakan Prens Buda, cesedin burnundan bir kurt çıktığını görür ve endişe eder, ölmek istemez. Ölümle yaşam arasında bir bağ arar, o dönemlerde evrim hakkında bilgi olmadığından, (o dönemlerde hikayeler çoktu, tıpkı bugünlerdeki gibi) çözüm bulmak istedi.

Merakı, çözüm aratmaya mecbur bıraktı ve o sarayındaki her şeyi bırakıp keşfe çıktı.

Bilge oldu, ışık oldu ve uyuyanları mağaralarından çıkarmaya kalkıştı.

***

Kafamdaki Buda

– Bir gün boyunca tek pirinç tanesi yiyerek meditasyon sayesinde hayatta kalabilirdi.

O zaman neden hafızamızda şişman? Dünyevi şeylerden uzaklığı öğütleyen bir aydınlanmış olarak tanınan bir bilge, anlatılardaki bazı resimlere oturmuyor bu denilenle.

– Belki de şişman görüntüsünün altında yatan dünyevi şeyleri düşünmekten hareketsizliği yatıyor.

Ya amaçları, heykellerden malzemeyi esirgememekse ya da beynimize, bir sorguyu yerleştirmek için yapıldıysa?

– O zaman da işler değişir, bu işten para kazananlar gelir aklıma; heykellerden kar sağlayan dinciler, Budist turistlerden kar sağlayan siyasiler.

Buda’ya neden hala inanlar var ve neden hala hakkındaki tanımlar net değil?

– Hayat hikayesi güzel ve ilginç olduğundan.

İnsanlar inanarak ve ibadet ederek huzura ulaşmak istiyorlar. Bazen insanlar kötülükler yaparlar ve vicdan azaplarından nasıl kurtulacaklarını bilmezler, yaşadıkları ilk yaşam haklarını doğru kullanmadıklarından, sonraki yaşamlarına odaklanırlar. Bu durumu bilen bazı kimseler de fırsat bulur, hikayeleri büyüterek kendilerine daha kazançlı sonuçlara yol alırlar.

Budizm, Buda yaşarken bir din değildi, sonradan takipçileri ile dinselleşti. Buda’nın söylevlerine bakarsak daha çok felsefidir, yolculuğu durumunu ilginçleştirir. İnsan ölünce sonrasını bırakarak dünyaya gözlerini yumar. Sonrası bazı insanlar için daha mühimdir. Babası gibi hükümdar olsaydı, şu an adını anmıyorduk. Merakı ve keşifleri olmasaydı, şu an çıkarımları olmayacaktı. O, zor bir yol seçti ve seçtiği yolda amacına ulaştı.

Kendisi öğrendikçe uyanıyor ve aydınlanıyordu; bu yüzden, Buda ismini kullandı. Gerçek adı Siddhartha Gautama’dır.

O halde, bulunduğu dönem ve coğrafyaya göre ilk felsefi düşünürdür. Buda’nın ardından onu izleyenler, Buda’nın kavramlarını daha detaylı irdelemiş ve onları geliştirmişlerdir. Kavramlar üzerine kafa yormak felsefenin işi değil midir?

– Toplum ve kendisi için doğruyu bulmaya çalışması ve verdiği öğretilerde, doğru yaşamanın öneminin altını çizmiştir, bu durumda ahlak felsefesinin de içinde bulunmuştur. Çatışmaların ve hızlı değişimlerin ortasında Orta Yol’un izleyicisi olmak için hükmetmişti. İnsanlara barışın ve sükûnetin önemini kavratmaya çalışmıştı.

Onu Buda yapan şey hayati kaygılarıydı; ölümden ve acı çekmekten korkarken; dünyadaki her şeyle en iyi nasıl yaşayabileceğini (ya da nasıl baş edebileceğini, önceden bulmak istedi) araştırmak istemesinden başlıyor.

– İnsanın öz doğasına yaklaştıkça, daha zorlu yaşamlarına kucak açtı. (Evrim aklıma geliyor, insan kafası küçüldükçe artan egosunun bilgisi, sonra avcı ve toplayıcılıktan sonra yerleşik hayata geçilmesinden sonraki değişen yaşayışlar. Eğer bu bağlamda düşünürsek, insan kendi cehennemini kendi hazırladı. Ego için törpü her dinde nottur, fakat müritlere(!) ve bir diğer açıdan; bugün yerleşik hayata geçmenin kapitalist sistemi getirmesinin ardından, yaşamımız çok ama çok daha zorlaştı.)

“Her şey acıdır, her şey geçicidir.”
Buda

Evrensel acıların peşine düşer, olumlaştırmak için. Fakat zevkin ardından gelecek acının da her zaman farkındalığıyla acıya hazırdır ve o acıyı bekler.

– Anı yaşayamamış o vakit, hesap da dünyevi eylemlerin arasında.

Ona göre özgür olmayan insan mutlu olamazdı. Malından, mülkünden, zenginliğinden hatta yakınlarından dahi insan uzak kalabilmeli ve kendi doğası ile yaşabilmeliydi. Ki o da tam böyle yaşamaya gayret etti. (Alışkanlıklardan vazgeçmek günümüzde bizler için de hayli güç.)

– Buda’nın oğlu, karısı ya da anne ve babası onları geride bıraktığında, hakkındaki fikirleri umursamamışsa, bu onu ne yapar desem nankör bir yakın dersin, o yüzden sormuyorum.

Bu durum için aydınlanmış Buda demem, insanın kendisi hakkında cehaleti desem olmaz, ne haddime az bildiğimle, ben de susarım.

– Buda’nın hakkında birkaç yüzyıl sonra yazılmış olması, Budist dönemdeki oluşturulmuş anlayışları yansıtır mı?

Budist bir dönem neye göre tanındı; ayin mi yapıyorlardı, cemaatleri mi vardı, transandantal durumlarda mıydılar? Sanki zamanla eklenen tanımların yansımaları bunlar.

– Buda, ne bir Tanrı’nın peygamberi oldu ne de bir dinin temsilcisiydi. Üstelik Tanrı düşüncesini reddediyordu ki eylemlerin öneminin altını çiziyordu. Uyanmış olduğunu söyleyerek farkındalık yaşadığı durumların önderi olan biriydi. Toplumcu bir anlayışla aydınlatmak zorundaymışçasına toplumu farkındalık yaşadığı şeyleri aktarmak istiyordu. O insanların bir kurtuluş yaşamasını ve gerçeklerle yüzleşmelerini sağlamaya çalıştı. Kurtarıcı olarak bilinen Buda’yı zamanla Tanrısal bir varlığa çeviren yine aydınlatmak istediği toplum oldu, belki de bu noktada savunduğu düşüncelerden fayda sağlamak isteyen dincilerin rolü vardı. Öyle ya, birçok hikayeye rol sayılmış olan Buda’nın bazı hikayeleri farklı farklı aktarılmıştır. Dünyadaki birçok kaynağa göre ona mitsel bir tanım verildiğini dahi okuyabilirsiniz ki vardır da böylesi kaynaklar, bu yazdıklarımın sonucunda o hayranlık duyduğum bir filozoftur ve o bana göre bir filozoftan öte değildir. Ve bu muazzam bir meslektir.

Peki ya Budizm ya da Brahmanlar?

– Budizm, Tanrı düşüncesine bağlı değil. Fakat kendince ritüelleri var ve inananların kültürel yaşamları değişiyor. Eğer Buda’ya tapanlar varsa, Budizm’i din kabul etmemek olmaz. Fakat, Buda bir Tanrı olmak istemezdi, kendisinin seçimi değil bu yaşananlar. Çünkü o müritleri tarafından yapılan mucizevi güçlere karşı çıkmıştı, o aydınlanmış ve uyanmış olarak kimsenin uykusuna devam etmemesini ve kimsenin cahil ölmemesini arzu ederdi.

– Tüm Budistlere inançlarından dolayı saygılarımı iletiyorum.

Kemalist İlkay

Buddha ve Budizm Üzerine | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

Öteki Dünyadaki Filozoflar Neler Yapabilirler? | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

Masamdaki Yokluk | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

Yeeeeeeaaaaaahhh!!! | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

Değneğini Saklayanlar | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

Hayyamizm | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

Siz de fikrinizi söyleyin!