Güncel - Aktüalite,  Toplum

Yaşam hakkı elinden alınanların sesi olabilecek miyiz?

Not: Umarım bu yazıyı keyfiniz kaçarak okursunuz, Umarım sıcak evlerinizde bir zerre dahi olsa huzurunuzu bozar, tadınızı kaçırır.

 

Bugün sağ kalmayı başaran tarafta olanlar; hayatı kaldığı yerden yaşamaya devam etmek zorundayız.

Ölülerin arkasından dua göndermeyi reddediyorum. Cesaretiniz varsa onların haklarını adalet ve yasalar karşısında takipçisi olarak savunursunuz… Şükredeceksiniz, diyen kalbi taşlaşmış yöneticilere RAĞMEN. 

Ya da bütün; bireysel sorumluluklarını yerine getirmeyen, insanlık onurunu ayaklar altına alıp konuşması gereken yerde sessiz kalanlar gibi konuyu bedduaya bağlar vicdanlarınızı susturur geçersiniz. 

Ben denedim, beddua ile içim soğumadı. Dahası zihnimi, bedenimin, ruhumun uyuştuğunu, dumanlandığını hissettim.

Çevrenizi dikkatle incelediğinizde göreceksiniz; ayak üstü basit yalanlarla günü kurtarmayı kar sayan aşağılık insanların, gücü ele geçirince neler yapabileceğini.

Daha zengin olabilmek için rüşvetle, hırsızlıkla kimlerin canını tehlikeye atabileceklerini, para için eşinin, çocuğunun, anasının, babasının bile arkasından iş çeviren ahlaksız insanımsıları.

Basit gördüğünüz, normalleriniz vatanımı kirletiyor…

Aklınızı başınıza alın kötülüğünüz size dönecek. Şark kurnazlığı diyerek sevimli gösterilmeye çalışılan haysiyetsizliğinizden başka bir şey değil.

Hakikaten görmüyor musunuz “KÜÇÜK” çirkinliklerin yağmacı toplumları ne hale getirebileceğini?

Sizin kararmış kötü kalpleriniz gelecek nesillere, yanıbaşınızdaki komşunuza, eşinize dostumuzun yaşamına mâl oluyor.

Çok öfkeliyim;

üzülme hakkımı elimden alan kötü insanlara kızgınlığımdan üzülmeye fırsatım kalmıyor…

Her dakika acıya gark olur mu bir toplum, her an işini kötü yapan utanmaz, arsızlar tarafından (Çorlu tren kazası, maden işçileri, yangınlar, seller ile) katledilir mi bir ulus?

Cehalet diyerek kendimi kandırmaya çalışMıyorum artık,  ”Vatanını en çok seven işini en iyi yapandır” sözüne dayanarak bu insanların hain olduğunu kabul ediyorum.

Olmadık yerlere, olmaması gereken şartlarda yapılan evler, alış veriş merkezleri, abuk sabuk yollar yüzünden liyakatsiz, yalancı, düzenbaz insanların ülkesinde doğduğumuzu asla unutmuyoruz.

Kimse kusura bakmasın ellerimiz kanlı, beynimiz kirli.

Yine gecenin dördünde, en sıradan vatandaştan en üst makama kadar sahtekar, düzenbaz, aşağılık insanlar  olduğumuzu iliklerimize kadar hissettik.

Böyle zamanda siyaset yapılmaz yardım yapılır, diyerek  bizi susturmaya çalışanların fikirlerine saygı falan da duymuyorum. Veli Göçer gibilerin tekrardan inşaat şirketi kurmasına izin veren hiç kimseye saygı duymuyorum. Para diyen, şükredin diyen, devlet koltuklarını işgal edenlere de saygı duymuyorum.

Halka, onca hakareti eden ve bu hakaretlere rağmen bu kişilerin peşinden giden karaktersiz zatları da affetmiyorum.

Zaten siyasette yapmıyorum, binlerce ölen kişinin arkasından sadece gürültü yapmaya çalışıyorum. Belki bir kişi vicdana gelir, belki cehalletten ekmek yemeyen birileri eğitimin kıymetini anlar, coğrafya, biyoloji, jeoloji derslerinin zorunlu ders olması gerektiğini idrak eder, belki düştüğümüz çamurdan çıkmak için bataklığa bir taş daha atan olur, diye.

Yine yarım kalmış hayatlar için biraz ağlanacak ve toplu katliamların sorumluları hiçbir ceza almadan zenginlik dolu servetlerine servet katacaklar, biliyorum.

Birileri zorda kalanlara ürün satma derdine düşecek, diğerleri inşaat ve rant planları yapacak. Çünkü menfaati uğruna en yakınlarını satmayı normal kabul eden, iyinin doğrunun yanında durmaya kendi korkuları yüzünden cesaret edemeyen mert insanlar yok çevremizde. Pisliğimizde boğuluyoruz…

Dilim zehir zemberek yüreğim yangın yeri… Lütfen artık durun, bu ülkede hayatlar yarım kalıyor ve benim canım acıyor…

 

Dilek

Ölüyoruz…

 

 

Editör

Siz de fikrinizi söyleyin!