İsrail-Hamas arasındaki çatışmayı dinler çatışması olarak göstermekten daha büyük bir yalan yoktur. Bu, düpedüz sömürüyü ve dünyanın zalimlerinin zulmünü gizlemeye yönelik bir çabadır. Dünyayı ateşe verenlere açıktan ya da gizliden destektir de aynı zamanda.
“Tüm dünya Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Ey İsrail sen bir örgüt olabilirsin, Batı’nın sana borcu çok ama Türkiye’nin sana borcu yok. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatanını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubudur.” Böyle diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Hamas’ın bir eğlence merkezini basarak çoluk çocuk demeden adice ve canice İsrailli çok sayıda sivilin öldürmesi ve böylelikle savaşı başlatması nasıl görmezden gelinebilir, anlayamıyorum açıkça söylemek gerekirse. Nesi ya da neresi masum gösterilmeye çalışılır Hamas’ın akıl erdirmek zor? ABD’li Nazi Lider Biden ve onun Ortadoğu’daki uzantısı İsrailli Nazi Netanyahu’nun kontrolündeki Hamas ve benzeri dinci-gerici yapıların nesine sahip çıkılabilir? Böyle bir bakış açısıyla Filistin halkından yana olmak mümkün mü gerçekten? Bölge barışına katkı yapılabilir mi böyle bir bakışla? Bunu herkesin uzun uzun düşünmesi lazım aslında.
Bilirsiniz şiir okuması da meşhurdur Erdoğan’ın. Bir de şiir okuyor bu açıklamayı yaparken. “Şairin biri bir şiirinde şöyle diyor” diye başlıyor. “Nazım Hikmet” diyemiyor.
Hakkını yememek lazım yine de. Yerinde bir şiir:
“Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.”
Filistin Sorunu’na Cumhurbaşkanı böyle yaklaşadursun, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Türkiye’yi savaşa sokmak ve Ortadoğu bataklığına düşürmek istercesine yaptığı açıklamalar dolduruyor ortalığı. Tüyleri ürperiyor insanın; ne diyeceğini, nasıl düşüneceğini şaşırıyor.
Gezi Davası’nda siyasi talimatla ve hukuk katledilerek ağır hapse çarptırılanlardan Çiğdem Mater’in cezaevinden bir yakınına yazdığı mektuptaki sözleri geliyor aklıma: “Türkiye koca bir şaka ama buna ne kadar gülebiliriz?”
İnsanların düşüncesini açıklamayı geçtim, düş kurmasına bile izin verilmeyen bir ülkede yaşadığımızı unutmak istiyorum bir an. Daha yakınlardaki Gar Katliamı’nı, Suruç’u… Onca doğa katliamını. Bir utanç fotoğrafı gibi ülkenin alnına yapışan çocuk tecavüzlerini, kadın cinayetlerini… Ve dünyaya dönmek istiyorum yüzümü. Ama dünya da bir şaka gibi. Aldırmıyor ateşe verilmesine. Yaşından başından hiç utanmıyor. Çocuklara kıyılıyor diyorum. İnsanlara, kurda kuşa, çiçeğe böceğe, dağa taşa, sulara… Duymuyor.
Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesini ve Rusya Ukrayna Savaşı’nı kimse konuşmuyor bu arada.
Yaşlanmış ve yorgun hissediyorum kendimi. Ruşen Hakkı’nın şu dizeleriyle susuyorum:
“Söyle bana dede
Küçükken barışı savunanlar
Neden savaş yanlısı oluyorlar büyüdüklerinde”