Deneme,  Sanat,  Tartışma

Profesyonel

Sırp yazar Duşan Kovacevic’in komedi tarzında yazdığı Profesyonel, Yugoslavya’da sosyalizmin çözüldüğü dönemde bir entelektüelin yaşamını konu alan tiyatro oyunu. İnsana dair duyguların güldürerek ve sorgulayarak sahnelendiği, oyuncuların da oyun içinde oyun kurarak oynadıkları bir oyun üstelik.

Yazarı tarafından filme de çekilmiş Profesyonel, 13 yıldır kapalı gişe oynayan bir oyun. Oyun öncesi, oyunu daha önce izlemiş ve yeniden izlemek üzere benim gibi sıra bekleyen biriyle oyun hakkında ayaküstü konuştuk. Benim bir fikrim yok dedim. O ise, “Biraz antikomünizm propagandası kokuyor” demişti. Oyunu izledikten sonra adamın haline üzüldüm. Muhtemelen bir kez daha izleyince yine öyle düşünecek. Oyunda böyle bir şey yok. Asla yok. Bir şeye körü körüne bağlılığa, o bir şeyin peşinden körü körüne akıp gitmeye karşı çıkan, “hayır” diyen bir oyun nasıl böyle algılanabilir? Acının acıyla anlatılmadığı, tersine acının üstüne çıkılarak seyirciye seslenen oyun, eleştiri ve sorgulama biçimleri bakımında oldukça çarpıcı bir örnek aynı zamanda. Çok da yalın. Her yaştan insan rahatlıkla anlayabilir.

Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği oyunda; Babam ve Oğlum filmindeki rolüyle ve yine Mavi Gözlü Dev adlı filmde Nâzım Hikmet’i canlandırmasıyla sinemadan da tanıdığımız Yetkin Dikinciler, 40’lı yaşlarda bir yayınevinin genel yayın yönetmeni olan Teja rolünü canlandırıyor. İşi gereği sürekli olarak yeni yazar adayları ile görüşmeler yapan Teja’nın ofisine bir gün, dış görünüşü ve tavırları ile daha önce gördüğü yazar adaylarına hiç benzemeyen Bülent Emin Yarar’ın canlandırdığı Luka’nın gelmesi ile Teja, hayatı hakkında bilmediği pek çok şeyi şaşkınlıkla öğrenmeye başlıyor. Gelen yabancı, oyunun başında Teja’nın seyircilere sorduğu “Birisi geçmişinizi değiştirebilir mi?” sorusunun yanıtı da oluyor aynı zamanda. Usta edebiyatçı Theodur karakterine bürünen Dikinciler, oyun sırasında sorular sorarak seyirciyi oyuna katıyor ve böylece tiyatro diliyle sanal bir duvar olan “dördüncü duvarı” yıkıyor. Oyundan kopmanız mümkün olmuyor.

Oyunda Teja ve Luka karakterleri dışında Teja’nın sekreteri ve Teja’nın yayınevinde kitabı yayınlanmadığı için hesap sormaya gelen bir karakter daha var. Fakat bu karakterlerin rolleri oldukça az. Aslında Yetkin Dikinciler’in canlandırdığı Teja karakteri ile Bülent Emin Yarar’ın canlandırdığı Luka karakteri birbirine karşıt iki karakter. Böyle olmasına karşın ikilinin oyun boyunca aralarında gelişen diyalog seyirciyi hayran bırakıyor. “Bir sanat yapıtı neyi konu alırsa alsın, hangi mesajı vermeye kalkarsa kalksın ama önce sanat yapıtı olsun,” dedirtiyor insana. Ki bunu diyorsunuz zaten. Profesyonel tiyatro oyunu, profesyonelce sahneye konmuş her şeyden önce. Teja ve emekli polis Luka rolünü canlandıran oyuncular da hiç kuşkusuz birer profesyonel.

Bir diğer şey: Oyunun başında, “Olabilir mi? Birisi gelip sizin geçmişinizi değiştirebilir mi” sorusu sizin de sorunuz oluyor oyun boyunca. Ve oyun boyunca siz de bu soruya yanıt arıyorsunuz anlama ve algılama eşiğinizin düzeyinde. Merakınız dorukta. Dikkatinizse hiç dağılmıyor. Nefesinizi tutarak bütün kalbinizle kendinizi oyuna veriyorsunuz. Sadece siz değil, herkes öyle.

Luka sayesinde Teja’nın hayatında yalnızca tesadüften ibaret olduğunu sandığı birçok olayın aslı ortaya çıkıyor. Teja gelen emekli polisten kendisi ve geçmişi ile ilgili bilmediği bir yığın şeyi öğreniyor. İlk başlarda Luka’ya ısınamayan ve ondan ve anlattıklarından sürekli kuşkulanan Teja, oyun sonunda geçmişi ve kendisi ile masasının ve daktilosunun başında kalakalıyor. Bir yalnızlık örneği ki… Müthiş!

Tek perde halinde oynanan ve iki saat süren oyundan sonra sıkılmadığınızı, tersine çok keyif aldığınızı hissediyorsunuz. Aslında oyun bitmiyor. Kafanızda sürüyor daha. Belki sürecek daha da… “Aynı oyun karşıma kaç kez çıkarsa sıkılmadan izleyebilirim,” sorusu gelip sizi bulacak olsa; ağzınızdan, “Kaç kez olursa olsun, yeter ki yeniden izleme şansım olsun,” yanıtının çıkması gecikmiyor. İçinizden geçen tümüyle bu. Yeni bir dünyanın, yeni bir görme biçiminin etkisindesiniz artık, kaçarı yok.

Profesyonel, temponun bir kez olsun düşmediği Devlet Tiyatroları’nın en keyifli oyunlarından birisi hiç kuşkusuz. Oyunun hangi ödüller aldığıyla ilgilenmedim doğrusu. Size oyun hakkında vereceğim bilgilerin peşinde de değilim. Ama şunu belirtmeliyim: Yetkin Dikinciler sanki kendisi değil de Teja, Bülent Emin Yarar sanki kendisi değil de Luka… Bunu yaşattılar seyirciye. Bir tiyatro sever olarak benden büyük alkış aldı bu oyun. Şimdiye kadar seyrettiğim ve çok ama çok beğendiğim birkaç oyundan biri ödülünü de…

Sanat zevkinden ve sanatın insana sunacağı estetik hazdan söz eden siz değil miydiniz? İzlemediyseniz bir yolunu bulun ve bu oyunu izleyin. Ama mutlaka izleyin.

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!