Güncel - Aktüalite,  Tartışma,  Toplum

Netizenlerin Demokrasi Savaşları Ne Kadar Demokratik?

📌 Biz net dünyası insanları, Michael Hauben‘in verdiği isimle Netizenler ya da Netyurtaşları hangi topraklara aitiz?

📌 Güç denge(siz)leri sosyal medyada ne kadar güçlü?

📌 Söz Sahipleri çağın dünyasında gerçekten söz sahipleri mi?

📌 Hangi kültürü yaşıyoruz ya da yeni bir kültür mü inşa ediyoruz? Karakterlerimiz, geleneklerimiz, göreneklerimiz nelerdir? Gelecek nesillere nasıl bir sosyal dünya bırakacağız?

Yeni dünya gerçeğimiz sosyal medya

Etimizle, canımızla, kanımızla yaşadığımız bedensel alanımızda adaletmiş, eşitlikmiş, etikmiş, demokrasiymiş umursamayan yahut umursamazmış gibi görünen kişilikler Sosyal Medyayı elimize geçirdiğimiz an bütün dünyayı kurtaracak karakterlere dönüşüyoruz.

Hem varız, hem yokuz. Hepimizin etkisi/varlığı diğerinin engel tuşu mesafesinde.

Bizler biz miyiz değil miyiz? Bunun hiçbir önemi yok, sosyal topraklarda olmak istediğimiz Netizenleriz. “Beni bende deme, bende değilim. Bir ben vardır bende, benden içeri.” // ”Severim ben seni, candan içeri, Yolun vardır, bu erkandan içeri, / Beni bende, deme, bende değilim, / Bir ben vardır bende, benden içeri.”.

Evlerimizde ailemizle, komşularımızla mahallemizle küçük yaşamlarımızı idame ettirmeye çalışırken sosyal medyayı elimize geçirdiğimiz an asker kıyafetlerini giymiş Atatürk gibi devleşiyoruz. İçimizde büyüttüğümüz eşitlik, adalet, hak, hukuk duyguları galeyana geliyor, büyük bir coşkuyla kendini dışarı atıyor.

Biz netizenler tıpkı bir devletin sınırları gibi kendine ait sınırlarda yaşamaktayız, her platformun sınırları içinde kendine has bir kültürü, karakteristik özellikleri, bir duruşu var.

Mesela bir Facebook netyurttaşı; uzun uzun okumaları seven, daha muhafazakar, geleneklerine bağlı CHP hanımefendileri beyefendileri gibi öğretmekten zevk alan, yazışmalarını ağır ağır düşünüp tartarak yazan, nezaketi elden bırakmayan, boş demokrasi savunuculuğu yerine  ”öğrenilmiş” çerçevelerde demokrasi savaşçılığını tercih eden yurttaşlardan oluşur. Asla Risk sevmez risk sevmediği için kitaplardaki okuduğu fikirlerin dışına çıkmayı denemez hatta aklından dahi geçirmez.

Diğer tarafta X ya da eski adıyla twitter netyurtaşları ”benim de bir fikrim var’‘ diye kendini ortaya atmayı sever, daha genç, dinamik ve umutlu tartışmaları başlıklar halinde yürütürler, sloganlarını yazarlar, cevap verenlerde slogandan ne anlıyorsa o çerçevede konuyu ilerletirler. Doğal olarak sloganların zaman içinde içi boşaltılır ve anlamını yitirmiş sloganlar yerini yenilerine bırakır. X ağlarında yaşayan hırçın Netizenler karşısında  demokrasi savaşı vermek oldukça yorucudur… Eğer kendini her dakika kültür, sanat ile beslemezlerse X platformu kullanıcıları hızla tükenir ve cesedi modası geçmiş kalır. Zira bu platformun vatandaşları sürekli yeniliklerle beslenmek ister. Yerinde sayan yeni fikirler üretemeyen Netizenlerin ömürleri kısa sürer ve sessizliğe bürünürler.

Gözler Instagram‘a çevrildiğinde ise tam olarak metropol Netizenler grubu bizi karşılar. Günü kurtaran, hızlı tüketen, anlık mutluluklar, hevesler peşinde koşan kapital yamyamlar gibidir. Demokratikmiş gibi yapılıp diğer tarafta haz aramaya devam edilir. Dostlar alış verişte görsüncülerin bir araya toplandığı çocukta yaparım kariyerde havalarında, hafif arabesk ve görgüsüzlüğümüzü gizlemeye çalışarak demokrasi kovalanır. Aşırı görsel yaşam bazen gözlerimizi kanatırken beyaz İnstagramcılar siyahi instagramcıları çaktırmadan ezme derdindedir. Görsel paylaşımlar eğer sanat içermiyorsa günü kurtaran Ağustos böcekleri gibi kışa aç kalırlar. Demokraside İnstagram netyurtaşları için sadece dikkat çekme aracıdır. Fütursuzca sürekli görünmekten yorulmaz, bıkmazlar. Fark edilme isteğini hiç bir konuya derinlemesine kafa yormadan tatmin ederler… Adam sendecilikleri tıpkı Rakı içince Cumhuriyetçi sayılanların vatanı gibidir.

Sanal platformlar bu kadarla sınırlı değil elbette. Geriye kalan bir kaç küçük devletçik gelişmekte olan ülkelerin iki ileri bir geri tavrını sergilerler. Ne tam bağlılık ne de bir kopuş… Git-geller içinde bir gün tam bağımsızlık hayali, diğer gün ekmek kavgası ne istediklerini kendileri de bilmez. Nettaşları ile arada derede bir ilişki yürütürler. Bu platformlarında kendilerine göre kültürel farklılıkları vardır; kendi yağında kavrulan, kırsaldan şehre göç etmiş, daha çok para daha çok para diye çalışıp didinen TikTok Netizenleri olsun, sakin sakin yaşamaya çalışan yalnızlar kulübü Mastodoncular olsun kendi iç dünyalarında demokrasi savaşları verirler.

Tabi bunların içinde en demokratik alana sahip olanı 1000Kitabı atlayamayız. Elit Apartman sakinleri gibi sakin mizaçları huzurlu ortamları ile tam bir cennet. Gerçek kaliteli demokrasi savaşı elbette orada yaşanıyor. Ne kadar kız düşürmek için siteye giriş yapan mülteciler olsa da ülkenin kültürüne uyum sağlamayanlar anında kendi kendine imha ediyor.  Demokrasiden hoşlanmayanlar bile demokratik bir ortamda iletişim kurmanın rahatlığı içindeler. Hacılık hocalık makamları, fikirleri çürütülünceye kadar sürüyor. Fikrin kadar var olabiliyorsun. Ülkenin kuruluş temelleri sağlam bir kere. Güneşin batmadığı topraklar gibi.

Anlayacağınız sosyal ülkelerin demokratik ortamlarını say say bitiremeyiz. Herkesin eşit olduğu bu ülkelerde her ne kadar kendi krallıklarını, diktalarını kurmaya çalışanlar olsa da güçleri zihinlerini sergileyebildikleri kadardır. Tabi ki gerçek dünyadan transfer edilmiş troller, algı yönetimi için gelmiş teröristlerde yok değil fakat onların varlığı çekirge istilası yaşayan tarla sahibi gibi anca kısa bir dönem rahatsız ediyor. Sosyal Medya platform sahipleri zaman zaman kendilerini temizlese de bu çekirge sürüleri durmadan huzur kaçırmaya devam ediyor.

📌  Sizce demokrasiyi bir gün gerçek hayata taşımayı başarabilecekler mi? Evimizde sokağımızda ailemizde ne kadar söz sahibi olabileceğiz?

Dilek

Gündem Arşivi Okuyucularından 100.Yıla 100 Kitap Tavsiyesi

Lale Köşkün Sırrı

Editör

Siz de fikrinizi söyleyin!