Deneme,  Gundem Arşivi Klasikleri,  Toplum

Görgüsüzler Çağı Görgülülerin Tutsaklığı

“… Liberalizmi doğuran yalnızca burjuva değil, toplum içindeki değişik sınıfların toplu çelişki ve dinamikleridir. Bu çelişki ve dinamikler ise temelde modernizasyonla birlikte ortaya çıkmıştır. (…) burjuva tek başına kendi çıkarları doğrultusunda farklı siyasi yapılarla uzlaşmaya gidebilir.“ (*)

Dünyanın Doğusunda, yaşam Tanrı ve Din algısı üzerinden tansıklarla iç içe geçmiş bir biçimde yaşanmaktayken; Batı ve Kuzeybatı Seküler çağın gereklerini olabildiğince uygulanmaya koymuştu.

Sömürgeci, işgalci güçlere karşı yeryüzü tarihinde ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı verip, devlet kurmuş olan atalarımız, süreç içerisinde çağdaşlaşma ve aydınlanma yolundaki, ivmesi olağanüstü olan gelişmelerle ulusumuzu dinin çöl karanlığından kurtarıp LAİKLİK ilkesi ile yapılandırılmıştı. Saygın uluslar topluluğu içinde bir HUKUK DEVLETİ olarak yerimizi almıştık.

Ulu Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün ölümünün ardından dünyada yeniden esen savaş rüzgarlarından dolayı bir biçimde etkilenen ülkemiz, Faşizme teslim olmamak için olağanüstü mücadele etti… II. Dünya Savaşı’nda halkın yaşadığı kısmi yoksulluk; siyasal yapı içerisindeki İslamcılar için büyük bir fırsatı da beraberinde getirdi.

İsmet İnönü’nün çok partili hayata geçme kararı uluslararası arenada alkışlarla karşılanırken, ağızları sulanan sömürgeci güçler LİBERALLER ile hemen yatağa girdi!…

“İnsan akıllı varlık değildir.” (**)

Siyasal erkin yeni iyesi SAYLAVLARI bir anda her türlü gücün varlığını kendilerinde görmeye başladılar. Ülke yararına olan, Yatırımları durdurdular. Yerli üretimi yoksayıp ABD’nin (tavşana bak, burada!) babacan önermelerine: ”Buyurun gelin. Ne isterseniz yaparız!“ söylemine dek uzanan süreçten sonra; sağ muhafazakâr kesimi acıya boğan, 1960 askeri darbesi İslamcı kesimin sömürgeci odaklarla geliştirdikleri ileriye dönük İslamcı Türkiye hayallerini kesintiye uğrattı!

Bir devleti, dolayısıyla toplumu bir arada tutan:

İktisadi sermaye
Kültürel sermaye
Sosyal sermaye
Simgesel sermaye (***) dir.

Türkiye Cumhuriyetini kuran yönetsel erk, bunların tamamının içini doldurabilecek nitelikteki insanlardan oluşuyordu. “Uzak Asya’dan gelip Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.” (****) Demesini bilen, soy bilincine erişmiş, çağının ‘kutsal’ insanlarıydı!

Okuma yazma oranının % 10’larda olduğunu saptayan yöneticiler daha Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başında EĞİTİM seferberliğine başlamıştı.

Toplumdaki bireylere ekinsel varlıklarını belletirken, sosyal gelişmelerinin önünü açarak kendi habituslarını kurmaları gerekliliğini öğreten bir eğitim sistemi kurulmuştu. (Köy Enstitüleri aracılığıyla yaşam kalitesi tabana yayılması istemlendi.)

Seküler yaşam biçiminden mutlu olmayan, inanç bağlamında yaşam alanlarını Tanrı-Din iç içeliğinde buluşturmak isteyen; özgür birey algısına iye olmamak üzere direnç gösteren İç Anadolu insanı tarikat ve cemaatler aracılığıyla hızlıca kul olma yoluna girdiler.

Günümüzdeki yönetsel siyasal erk 22 yıldır bu kitle tarafından ayakta tutulmakta. Halife ve hilafet özlemi son yerel seçimlerde belirgin bir biçimde inişe geçmiş olsa da bu topraklarda kişisel habitatını kuramamış % 20’lik bir kesim bütün bir ulusun kaderini iç savaşa doğru çekmekte olduğunun kısmen bilincinde!

Dinsel söylemlerini her geçen gün yoğunlaştıran bu yapı, liberallerle Ulus devletin varlığından hoşnut olmayanlarla, Türkçe resmi dilin dışında dillerle teslimiyeti isteyen USA-İngiltere-AB beslemesi ayrılıkçı odaklar el ele Türk varlığına ve onu bir arada tutan değerlere acımasızca saldırgan tutum ve eylemlerde bulunuyor…

Bağnazlaştıkça bağnazlaşan bu kesime karşı direnmenin hak olduğunu unutmadan direniş geliştirmeliyiz.

Anıl Güven
Atina

Kaynakça:
(*) Goeff Eley
(**) Pierre Bourdieu
(***) Pierre Bourdieu
(****) Nazım Hikmet


Siz de fikrinizi söyleyin!