Deneme,  Ebeveyn,  Psikoloji,  Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

Ünzile

Babam ile annem kavga ettiklerinde ben hep ortalarında dururdum.

Arada dururum, orta yolu bulurum anlamında değil, bir çocuğun boynu nasıl sağa veya sola bükülür ya onun gibi ortada durur izin vermezdim.

Neyime güvenirdim bilmiyorum.

Hep o zamanlar, “Büyüyünce güçlü olacağım ve güçlü olunca babamın karşısına geçeceğim ve bu kavgaya izin vermeyeceğim!” derdim.

İyi de ben zaten karşısında, annemin de yanındaydım.


Peki ya güçlü kimdi?

Pekala Büyüdüm.
Şimdi kavga falan da etmiyorlar.
Tekrar küçük olayım bir.
O zaman mesele güçlü olmak değilmiş bence.

Çünkü annem de bizim için duruyordu olanlar karşında.
Yani bir gücün arkasında değil; kendi çocuklarının önünde duruyordu.
Annem bizi koruyordu; babam ise kendisini.
Annem çekip gidemiyordu; babam ise kapıyı gösteriyordu.
Annem bizi korurken; babam ise hepimizi korkutuyordu.

Peki güç, korkutabilmek miydi?

Tabi benim değineceğim güç burada, fakir edebiyatı kokabilir.
Yani benim bahsettiğim Güç:
“Elinde her şey olduğun da istediğine her şeyi yapabilirsin’ciler!” için farklı gelebilir.
O zaman bu mecazın içinden ara ara gerçeğin içine geçelim.
Babam için yumruk ne kadar güçlü ise annem içinde biz o kadar önem arz ediyorduk.

O zaman bu annemin güçsüz olduğu anlamına mı geliyordu?

Hayır! Bir bıçak ile gece yarısı bütün güç söndürülemez miydi?

O zaman bıçak çok güçlü olmaz mıydı?

Hani diyorlar ya silah çıktı mertlik bozuldu.

İyi de bileğin gücü, eşit olmayan birine kalkması da silahın kullandığı orantısız güç ile aynı değil mi?

Peki bunun neresi mertlik?

Babam belki fiziksel olarak bize şiddet uygulamıyordu ama psikolojik olarak her gün dayak yemek (sürekli sürekli) ölüp yaşamak ile aynıdır.

Annem gözyaşı döktüğün de ben orda :“büyükler de ağlıyor…” derdim.

Ben büyüklerin ağlamasını o yaşımda (gerçek olarak) görmek zorunda mıydım?

Babamın kullandığı güç, güç değildi;

Annemin de bir şey yapamaması güçsüzlük!

Belki çaresizdi.

Birinin çaresizliği, başka birinin gücü ile kıyas edilemez bence.

O çaresizliğin içinde güçlü duranın asıl gücü:

“Dramı, evladı ve çocuklarının doğum sancıları vb” göz ardı edilemez.

Mesela, babam ringe çıksa kendi cüssesinde birine bunu yapabilir miydi?

Evet, burada güçten bahsederim biraz.

Misal, Gong! dese ve başlasa.

Sağ-Sol, yese, iki darbe ve sonra oturup köşede acıdan ağlasa.

Sonra tribünlerde ona: “kapı orda, yürü dese!”

İşte bu yenilgi olurdu, onun için belki.

Belki kendince biraz üzücü de.

Sporda bunun karşılığı önümüzdeki maçlara bakacağız olur.

Çünkü bu bir oyun.

Peki Annem?

Annem bir oyun muydu?

Oyuncak mı? Kum torbası mı!

Hayır! Bence bir gerçekti.

Kendi doğmamış fakat kendini doğurmuş bir gerçek.

Annemin aldığı bir doğum sancısı en acı darbeden de daha güçlüdür.

Onun, o doğuma dayanma gücü, bana daha bir güçlü olduğu anlamına gelirdi ve hala da gelir.

Bana göre gücün tanımı değişti ama o küçük çocuk hiç değişmedi.

Hep inandı.

Babamın kötülüğü ile yıllarca ıslandım belki ama annemin sevgisi ile hep iyiliğe filizlendim.

Zor tabi, burada: “Aaa, çok iyiyim hiç etkilenmedim!” demek hiç gerçekçi olmaz.

Bana göre her insan bir şekilde gerçeği ile yüzleşince, gücün tanımını da değiştirir.

Biri anne; biri evlat; biri mal; biri kadın; biri para; biri arkadaş ve en önemlisi biri kendini, yani kime, neye hangi duyguların aracılığı ile inandıysa ve bu ihaneti yaşadıysa: bir şekilde yeniliveriyor o noktada.

İşte güçlü olmak yenilmemek değildir.

İşte, kaybettiklerini gücü ile alamadığı o noktada gerçeği ile yüzleşiyor insan.

İnsanın kendine yenilmemesi misali, annem babama hiç yenilmedi!

(…)

Babam her kavgada gücünü kaybetti.

(…)

İshak Merdo

Neden?

Selvi Boylum Al Yazmalım…

Görsel Sanatlar Ögretmeni / Özgün Tasarım

Siz de fikrinizi söyleyin!