Deneme,  Edebiyat,  Sanat,  Tartışma,  Toplum

Selvi Boylum Al Yazmalım…

– Bu filmi hatırlıyorsun değil mi Ela?
+ Evet, tabi ki de.
– Peki, peki sen Asya olsaydın İlyas’a bir şans daha verir miydin?
+ Vermezdim! İlyas da benim vazgeçtiklerim arasında yerini alırdı çünkü…
– Hmm.

+ Çünkü bir kadın sahiplenmeyi gördükçe, uğruna emek veren için, her şeyi göze alır ve sever…
Biz, yani kadınlar  güçlüyüz!

İlyas duygusallığı inancımızla cenge tutuşturmaya kalktı. Nitekim de tutuşturdu da.

Ama, yakmak isterken yandı.

Beni istediği gibi biri kabul etti ve bununla çıktı yola ve zaten biz hep istenilen gibi algılandığımız için değersiz bir eşya gibi olmadık mı?

Olduk, olduk ve zamanı gelince vitrinde yeri değiştirildik.

O, yani İlyas sandı ki;

“Gerçek sadece onu görmekti, o sandı ki bütün kapılara emin açılan sadece o olacaktı!
O sevmeyi üzerine yazılmış bir yazgı saydı.”

Ben ona gitseydim o kazanacaktı, bense yine onu ve kendimi kaybedecektim:

Çünkü birinin yerine; diğerini gerçek yerine koymayacaktım…
Film de tam olarak bunu soruyordu diyordu:

”Sevgi Neydi ?” “Sevgi emekti!”

O, bu sevgi için emek harcamadı.

Belki de biz başka bir filmde kavuşurduk, ama bu filmde asla olmazdı, ben Asya olsaydım eğer.

– Yani başkasından giden Asya’dan da mı giderdi diyorsun?
+ Evet! Değerli olan her şey karşılığını bulur. İyiler bunun için beklemeyi sever.

Bu inanç onları, yani iyileri güçlü kılar.
– İlyas kötü biri miydi peki?
+ Hayır tabi ki de! İyiydi fakat benim yazgımda onun yerini daha iyi biri almalıydı ve aldı.

Belki onunla başka bir filme kaldı kavuşmamız. Bunun gerçek hayatta ki yansıması ise:

“Güneşe yazı yazmak…” olurdu.

– İlyas giderken, yolda kayboluşu hüzün vermedi mi sana peki?
+ Verdi, vermez olur mu hiç? Ama şunu unutma ki:

Bir kadın vazgeçti mi, yol da biter gözünde yolcu da…

– Anladım.

Görsel Sanatlar Ögretmeni / Özgün Tasarım

Siz de fikrinizi söyleyin!