Deneme,  Psikoloji,  Toplum

EGO’nun Sosyal Medya İzdüşümlerine

Dış güçler ya da dışarıdan düşmanlar yoktur; aklımız ne söylerse ve neyi algımızda seçicilik yaratırsa bilmeliyiz ki düşman algısını bize düşman olarak tanımlayan egomuzun ta kendisidir. Düşman mı arıyoruz; algımızı sorgulayıp, kendi cehaletimizi yenmeliyiz ve asıl en büyük düşmanı yani egomuzu görebilmeliyiz. Eğer egomuzu görmeye başlarsak, asıl kendimizin düşman yarattığına tanık olacağız. Hitler örneği ile durumu biraz daha örnekleyerek açayım (size kendimden bahsedecek değilim ya; hem en zor gördüğümüz egomuzu/egomu sizlere tarif etmeme asla egom müsade etmez hem de onu ezersem ne kalır geriye henüz keşfetmedim).
Egosunu hiç görmüyor, oysa onda öylesi bir özgüven hilesi yaratıyor ki hiç farkında değil! Bana göre egosundan daha kötü bir düşmanı yok onun, fakat onu hiç görmüyor! Resmen egosu onun yerini almış oturuyor koltukta. Kendi içinde olanı aramıyor, görmüyor ve maalesef farkındalığını sağlayacak bilgiye de sahip değil. Egosu arzularını ona fikirleri gibi hissettiriyor. Biz de o olduğunu sanıyoruz. 
Egosunu korumak için itibardan tasarruf olmaz sözünü kulaklarımıza kazıdı ve bilhassa egosunu korumaya ihtiyaç duyduğu zamanlarda sınır tanımaz bir suçlu olmaya devam ediyor. Yalan söyledi, hırsızlık yaptı, milyonların hayatına zarar verdi ve hileleri ise son bulmuyor. Özetle, onun ego sınırını korumak için yapmayacağı hiçbir kötülük yok.
Kendisini mahkum eden şeyin egosu olduğunu hiçbir zaman görmüyor. Mahkumiyet ile ego ilişkisini anlatsak bile anlamaz ve bunu kendinde göremez, çünkü onun aklının ötesindeki bir şeyi kabul etmeyecek ve ona ötesindeki bir şey gibi görünecektir.
Egonun gerçeği yorumlamakta kapasitesi çok geniştir ve her zaman egonun kendisi en değerlidir. Hayali düşmanları ve hatalarının hayali sorumlulularını seçer. Bu eylemi ise, ego içinde bir tehdit iken aynı zamanda yaratılışında da var olan şeydir. Egonun yansıması ise, bize düşman olarak yansıyan yansımadır.
Onun için herkes birer düşmandır ve o herkes için sadist bir tehdittir. Tek adam olarak elindeki bu güç ve içindeki bu düşmanı egosu için yapmayacağı hiçbir şey yoktur.
Hitler’in egosu ardından narsizmi ve faşizmi beraberinde getirmişti; azdan çok anlayacağınızı bilerek örneklendirme anlatımımı tamamlıyorum ha yetmedi derseniz de Hitler’in sosyal medya hesaplarına bakınız. Ulaşacağınız sonuç şu olacak; kendisini sosyal medya hesaplarında çok güzel pazarlamış, tüm sorumlu olduğu olaylarda hatalarını kabul etmeyip başkalarını hedef gösterererek suçlamıştır. Dev aynasında lüksünü yaşamaya ve haklı olmaya devam ediyor. Halkına hakaretler ederek, kendini Tanrı görüp bizlere kendisini Tanrı gibi yansıtıyor ve hileleri ile üstteki yerinde oturmaya devam ediyor. Kendisine ve bize yaptığını şeytan yapamaz, yani demek istiyorum ki kafamızda şeytanın yeri hiç olmadı fakat egomuz hep vardı. 
Sosyal medya ve ego ilişkisi üzerine bir araştırma sonucunu iletiyorum.

“Elliot Panek ve öncülüğünde yapılan araştırmada narsisizmin günlük Facebook ve Twitter kullanımıyla ilişkili olup olmadığı incelendi. Bu amaçla Twitter ve Facebook hesapları ve güncellemelerine bakıldı. İncelenen genç grubunun ortalama yaşı 19 iken, yetişkin grubunun yaş ortalaması 35′ti.Sonuçlar şu şekilde: Narsisistlerin Facebook’u ve Twitter’ı narsistik olmayanlara oranla daha fazla kullandığı, statülerini daha fazla güncellediği ve daha fazla tweet attığı ortaya çıktı. Gençlerin Twitter’ı başkalarına üstünlük sağlamak için, Facebook’u ise dikkat çekmek ve olumlu tepkiler almak için kullandıkları görüldü. Buna karşın yetişkinlerin ise Twitter yerine Facebook’u üstünlük sağlama motivasyonuyla kullanmayı tercih ettiği gözlendi.

Araştırmacılar, narisisistlerin sosyal medyayı ego tatmini ve izlenim yönetimi için kullanabildiğine dikkat çekiyor. Ancak araştırmacılar aynı zamanda narsisizmin mi sosyal medya kullanımını artırdığının yoksa sosyal medya kullanımının mı narsisizmi teşvik ettiğinin tam olarak açık olmadığını da belirtiyor.

(Kaynak: Panek, E T., Yioryo s Nardis, P., & Konrath, S. (2013). Mirror or Megaphone?: How relationships between narcissism and social networking site use differ on Facebook and Twitter. Computers in Human Behavior, 2013; 29 (5), DOI: 10.1016/j.chb.2013.04.012)

Kafamızın yapısındaki evrimsel süreçten ya da kafamız küçüldükçe egomuzun büyümesinden sizlere bahsetmedim zaten biliyorsunuzdur. Hatta Sigmund Freud’un id, ego ve super-ego üçlemesinden de bahsetmedim. Özetle tanımlarla kafanızı şişirmek istemedim, umarım bu yazımı beğenirsiniz, saygılar.
Not: Sayın Ali Kurt’un üç yazısını yeniden gündeme getirmek için bu denemeyi yazdım, onun yazdıklarından konu başlığını bağımsız işlemeye çalıştım.Çok beğeneceğinizi düşündüğüm bu üç yazıyı da bu yazımda sizler için paylaşıyorum. Keyifli okumalar diyerek kalemi bırakıyorum.
Kemalist İlkay

*****

“EGO”NUN SOSYAL MEDYA İZDÜŞÜMÜ (1)

“Yazdığımı sakın kopyalamayın! Paylaşın, RT yapın, Kalp yapın, Tık yapın… Lütfen yapın! Hemen yapın! Herkes bunu duysun… Canlarım benim, beni göklere çıkarın! Kimsenin bilmediği cümlelerle yazdım ben! Ben ender bulunan biriyim!”

Ego’nun yüz yıl önceki tarifini ben de yaparım, Freud gelsin de bu dönemde yapsın aynı tarifi de, görelim!…

Evet hepimiz Twitkolik, Facekolik olduk! Olmayanlar da kendini dışlanmış olarak görüyor. Sanal dünya içinde herkes birden çok kişilik yaşıyor. Çok insanın bir tane gerçek hesabı var; buradan ağır insan edasıyla paylaşım yapıyor, bir de sahte hesabı var ki of of! Bu sahte hesabın insanlığa faydası tartışılamaz ama insana faydasını ciddi ciddi araştırmak lazım!…

Yıllar önce, anlı şanlı bir işadamına muhabir soruyor:
“Efendim, onlarca şirketiniz var, bu seviyeye nasıl geldiniz?”
İşadamı kasılarak cevap veriyor:
“Ben Mahmutpaşa’da tezgâhtarlık yaparak bu işe başladım, şükürler olsun şimdi bu kadar şirketin sahibiyim, anlatabiliyor muyum? Bu iş o kadar kolay değil, dişimden tırnağımdan artırarak…”
Muhabir susuyor.

Şu an bu olay olsa ve aynı işadamı bu demeci sosyal medyadan verse, sahte hesap açan o korkusuzlar ne der:
“Aklınca büyük başarı elde ettiğini söylüyorsun! Oysa, bir tezgâhtarın hırsızlık, yolsuzluk, şiddet, çalma, çırpma, ihale, düzenbazlık yapmadan bu seviyeye gelmesi çok zor ağa! Sen kıt aklınla bunları yapamazsın…”derdi.

İşte sahte hesabın bir faydası!.. Muhabirin söyleyemediğini şak diye ünlü işadamının yüzüne yüzüne söyleyiveriyor.

Peki, neden sahte resim kullanılır?

Birine özenme, biri gibi olma, birinin yaşadığı ile kendine ortak yan bulma, biri gibi seçkin olma…

Ünlü bilim insanların, yazarların resimleri görünüş sayfasına konunca, o kişi hakkında izleyici de buna benzer düşünüyor; elbette Aziz Nesin resmi kullanan Aziz Nesin değil! Ama onun hayal ettiği dünyanın temsilcisi olduğunu ima ediyor.

Peki, bu kişi Aziz Nesin’in yaşadığı hayatı yaşamaya cesaret edebilir mi? Bence edemez ve hatta etmez! Çünkü, görünüş sayfasına Sokrates resmi koyan baldıran zehrini mi içer? Veya, Kibele resmi koyan, Kibele’nin güzelliğini mi, herkesle yatmasını mı kendine uygular? Atatürk resmi kullan Atatürk’e ne kadar yakın? Hz. Ali resmi kullanan topluca öldürülmeyi mi istiyor?

Veya, görünüş sayfasına Hitler resmi koyup da son derece demokratik düşünceli paylaşımlar yapan kişi nasıl bir dünyanın içinde?

Gerçek hesabı ile yazılamayanı sahte hesapta yazanın çoklu kişiliği vardır. Bastırılmış, ötelenmiş, belki de susturulmuş olan insan, dışa vuramadığı ve kendince dert ettiği bu duygularını sahte görünüş sayfasında şak diye yazıyor; rahatlıyor ve belki de baskı uygulayandan öç alıyor.

Bu durumu en çok din ve örtünme konusunda görüyoruz. Türbanlı olanın bir de türbansız hesabı var. Dindar olanın bir de dinsizliği anlatan hesabı var. Hatta aile baskısıyla sağcı olanın bir de solcu paylaşım yapan hesabı var… Cinsiyet tercihiyle ikinci hesabı açan da çok fazla…

Bütün bunlar; insanın, iç dünyasındaki gerçek haliyle bu toplumda yaşamasının ne kadar zor olduğu bize gösteriyor.

“Ego”nun Sosyal Medya İzdüşümü (1) – Gündem Arşivi (gundemarsivi.com)

“EGO”NUN SOSYAL MEDYA İZDÜŞÜMÜ (2)

Önceki yazıdan devam ediyorum. Giriş aşamasındaki düşüncelerimi önceki yazıyı okuyan bilir.

Sosyal medya önem derecesi yönünden gerçek medyanın önüne geçmiş durumdadır. İnsanların çok büyük kısmı ilk bilgi/leri sosyal medyadan almaktadır. Böyle olunca da alınan bilginin doğru, gerçek veya samimi, iyi veya kötü amaçlı (Trol denilen sinsi düşünceli) veya organize bir tuzak içerip içermediğini çok noktadan teyit etmek gerekmektedir.

Burada bilginin kaynağı mı önemli, bilgiyi veren mi önemli; diye iki seçenek karşımıza çıkıyor.

Hemen herkes okumuş olmalı:

“Otobüste oturuyorum. Yanımdaki teyze sürekli ağlayan oğluna kızıyor ve beni göstererek oğluna diyor ki: “Bak bu abi gibi ol, o hiç ağlıyor mu?” Ah teyze! Gündüz gülüyorum ama sen bir de beni gece görsen!”

Bu paylaşımın olayını gerçekten yaşayan kişi 10 beğeni almışsa, bunu kopyalayan ve sahte görüntü olan 20, bunu kopyalayan ve fenomen (Görüngü) olan 100, çok ünlü olan ve yine kopyalayan 1000 ve hiç ünsüz olup da kopyalayan 0 (sıfır) beğeni alıyor.

Neden?

Yapılan bir araştırmada insanlarımızın, tanıdığını, yakını koruma dürtüsü, o yakınının eyleminin yanlış olduğunun önüne geçtiğini göstermektedir. Bu korumacılık ve beğeni, tüm halkımızı genelleştirmektedir. Bu tür kopyacılık, aslında hırsızlık, defalarca tekrar edince işin sonucu eğlenceye varmaktadır. Sonra? Sonra halk bunu rutinleştirerek dalga geçmektedir. Oysa, bu kocaman bir hırsızlıktır ve bundan sonrasında, bu tür eylemler insanın beynine hırsızlığı genelleştirip, olağan hale getirecektir.

Fikre, düşünceye saygı duymayanın, halkı sevmesi kocaman bir yalandan ibarettir.

Şimdi gelelim bu olayın kişilerinin ruhsal durumlarına:

Bu fikir neden çalındı?

1) Çalan kişi genelde yetersizdir, bu durumun ortaya çıkmasını istemediği için çalmaktadır.

2) Çalan kişinin beğeni veren takipçileri, kendisi ne yapsa da beğenecek kadar seviyesiz ve ahlaktan anlamayan kesimdir.

3) Çalınmış fikre beğeni verenlerin ahlaki durumları da yozlaşmış olduğundan, bu durumu kanıksamışlardır.

4) Çalma birlikteliğidir; beğeni verenler de başkalarının benzer fikirlerini çalmayı hep yapmaktadırlar ve bu durumdan dolayı aralarında “Çalma Birlikteliği” oluşmuştur.

5) Bilinçli olarak ve kendi kitlesindeki ezikliği örtbas etmek için bunu yapmakta ve baskın, çok aktif olma gibi eylemlerle, fikrin asıl sahibinin elinden bu unvanı almak istemektedir.

6) Ne yaparsa yapsın muhakkak bir beğeni alacağını düşünen kişinin kitlesinin genel durumu hakkında basit düşüncesi vardır.

7) Hepsinden önemlisi fikir çalan kişi, bu paylaşıma beğeni verenlerin bilginin doğruluğunu hiçbir vakit araştırmayacak kadar beyinlerini kiralamış olduğunu düşünmektedir.

8) Körlerin olduğu yerde tek gözü olan kral olurmuş, düşüncesini içselleştirmiştir.

9) Kendisini hiçbir vakit sorgulamayacak kadar ukala yapıdadır.

10) Cahildir, cahil olduğunu kabul etmez ama kendi kitlesinin cahil olduğunu gayet iyi bilir, onların cahilliğini peşinen kabul eder.

Kısacası,

Gerçek veya sahte, var olmanın dayanılmaz baskısı cahil ve bilgisi ama ünlü olmak isteyen kişileri sanal dünyada pisliğe batırmaktadır.

“Ego”nun Sosyal Medya İzdüşümü (2) – Gündem Arşivi (gundemarsivi.com)

”EGO”NUN SOSYAL MEDYA İZDÜŞÜMÜ (3)

İlk iki seriyi okuyanlar o yazılarda kendilerine ait bir şeyler buldular. Çünkü, onların iç dünyasını anlattım. Bu seride ise “karşı”yı anlatacağım. Hemen hemen herkesin başı bu “Karşı” ile dertte. Neden böyle?

Ticari Kaygısı Olanlar

Takip ettiğim bir hesap örneğim olsun; mesela bu hesap Cumhuriyet Gazetesi olsun. Zaten, takip ediyorum. Cumhuriyet’in dünyasını bildiğim için takip ediyorum. Cumhuriyet saçma bir haber yapsa, bunu paylaşsa, onu takip ettiğim için anında ana sayfama düşer ve anında tepki gösteririm. Baktım ki, Cumhuriyet saçma haberin yanı sıra tehlikeli de işlere bulaşıyor, takibi bırakırım. Oysa, Cumhuriyet benim gibi insanların takibi sonucu etkileşimden para kazanıyordu. Benim Cumhuriyet’i takip etmeyi bırakmam ona para ve imaj kaybettirecektir. Benim yerime başka mecradan başka bir düşünce sisteminden insanları takipçi olarak kazanabilir, ama benim dünyama tekrar dönemez. Döndüğünde bende büyük kuşkular oluşur, bu defa döndüğü kitle de ona tepki gösterir, gazete dibe vurur. En bariz örneği; içeriği yavaş yavaş değişen Hürriyet’te görülmektedir. İki tarafa da yaranamadı, bunca ekonomik kıskaçtaki Cumhuriyet bile ondan fazla satıyor oldu.

Sorumluluk Kaygısı Olanlar

Üç arkadaş bir köyde dolaşıyorsunuz. Biriniz muhtar olmaya karar verdiniz, diğer ikiniz de bu fikri destekledi. Muhtar olmadan önce kardeş gibiyken, muhtar olduktan sonra mesafeler açılacak. Çünkü, muhtar olanın bir başka yerle sorumluluk ilişkisi ve eylem zorunluluğu ortaya çıkacak; bunu kabullenemeyen eski arkadaşları tepki gösterecek ve dostluk bitecek. İşte, bazı hesapların takipçi terk etmesi veya farklılaşması bundandır.

Prestij Kaygısı Olanlar

En çok bu hesap sorun çıkarmaktadır. Düşünün, bir hesap sizi engellemiş! Nasıl olur, bu ne gerzeklik, ben sana ne yaptım? Bunun gibi çok sayıda cümleler sizden karşıya fırlar. Oysa, o kişi sizi neden takibe alır, neden engeller, neden takipten düşeni hiç düşünmediniz.  Bazı insanlar profiline “RT yapmam o yazıyı beğendiğim anlamına gelmez”, yazıyor. Be salak kardeşim, insan sevmediği şeyi paylaşarak kendi arkadaşlarına ve takip eden takipçilerine neden zorla okutur? Çünkü, sen RT yapınca tüm arkadaşların o yazıyı görmek zorunda kalıyor. Sen beğeniyorsan, bunu tüm takipçilerin de faydalansın, beğensin, okusun, görsün demek istemişsin, bunun başka anlamı yok. Sen dengesiz paylaşımda bulununca seni takip edenler anında takibi bırakır. Demek ki, bir eylemin hesap verilir olması gerekmektedir.

Çekingen Olanlar

Birini takip edince, o birinin de seni takip etmesi, aksi takdirde onu takip etmeyi bırakacağını düşünen dostlar! Herkesin takip etmek isteyeceği bir düşün yapısı vardır. Bana zorla Acun’un üçüncü kumasının çıplak poposunu gösteren o haberleri okutamazsınız! Sen onlardan hoşlanıyor ve paylaşıyor,  beni de takip ediyorsan, ben seni takip etmem! Bunu anlaman lazım! Ben, takip ettiğim insanların yazdıklarının özgün, farklı, iyi ve aynı zamanda seviyeli olmasını isterim. Bu şekilde olmayanlar beni takip etse bile ben onları takip etmek istemem. Sizler de aynen böyle yaparsınız.

Biraz ciddi yazdım, normalde bu kadar ciddi yazmak bana zül, ama bu kısımda sosyal medyadaki rahatsız olduğum, kendisini dev olarak gören fakat küçük bir aynada boy abdesti manzarası ifşa eden değersiz insanların ders alacağını düşündüğüm için ciddi yazdım.

Sonuç

Siz, sizi takip için gelenin profiline bakın, yazdıklarına bakın, RT’lerine kesinlikle bakın, özgün fikirleri varsa onlara da bakın, dünyanız aynen örtüşmese bile size farklı bir düşün penceresi açtıracak paylaşımları varsa eğer onu sorunsuz takip edin, değilse takip etmeyin. Zaten, çok geçmeden o kişi de siz takip etmediniz, diye sizi takip etmeyi bırakacaktır.

En zararlı hesapları şunlar:

Atatürk, Devrimcilik ve Laiklik aleyhine paylaşımda bulunanlar.
Ülke aleyhine paylaşım yapanlar.
Şiddet, terör, ahlaksız paylaşımda bulunanlar.
Eleştiriye tahammül edemeyenler.
Hiç özgün fikir beyan etmeyenler.
Takibe takip yazanlar.
En doğru bilginin size ulaşması dileğimle…

”EGO”nun Sosyal Medya İzdüşümü (3) – Gündem Arşivi (gundemarsivi.com)

Ali Kurt – Gündem Arşivi (gundemarsivi.com)

https://twitter.com/KemalistIlkay/status/1092493885325172736?s=20&t=_YHwATOhlCWbO2QTbuT9gw

 

 

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!