1. ALAMET: Varoluş
Babil yıkıldı; ölüm doğum sancısında
İnliyor hummalar içinde
Ve biliyor dans edeceğini zamanı gelince
Babil yıkıldı; cehennemden bir kıvılcım
Çaldım altın tapınağına ruhumun
Sürgününde alacakaranlığın şimdi
Babil yıkıldı; bakir vahşi bir orman
İçinde bir hazine gizli, bir levh-i mahfuz
Aranıp aranıp bulunamayan
Babil yıkıldı; bir hale göründü gözüme
Büyüdü, tüm evreni sardı
sonra bir med-cezir, beynimi dalgalandıran
Babil yıkıldı; kanımı yaladı bir yılan
Bin kuştan bir telek düştü
Saplandı bir yalanın tam bağrına
Babil yıkıldı; erguvan bir akşam
Gökkuşağı için şiir yazıyor elim
Çarpık ve titrek harflerle
Babil yıkıldı; dilim yine bir yalanı söyledi
Bir küfrü yaşadı, bir utancı
Bir gamsız Fatiha, bir niyetsiz Âmin
Babil yıkıldı; sözleri bir tılsım, gökyüzünde
Bir resim çizen bir cambaz
Ayakları boşluğun içine kaydı
01.06.2009, Mersin
2. ALAMET: Öfke
Şimdi ben de bir KKK üyesiyim
Gel zencileri birlikte öldürelim
Hunharca katledelim pislikleri
Bu iğrenç dünyayı bana anlatamazsın
Gel bir atom bombası daha atalım
Nagazaki’ye, oraya, buraya
Tanklar yürütelim, ilkeler koyalım
Ve ossuralım bütün çiçeklerin üzerine
Bu kokuşmuş dünyayı bana anlatamazsın
Gel bir kabine kuralım ülkede
Yolsuzluk yapalım aldatalım herkesi
Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyelim
Bana bu dünyayı anlatamazsın
Yalanlar söyleyelim birbirimize
Hiç sebepsiz yere kavgalar edelim
Yok yere birbirimizi kıralım incitelim
Bana bu kahpe dünyayı anlatamazsın
Gel, aydınlatalım bütün insanları
Güzel hayalleri onlara sunalım
Umut verelim, gülümsetelim
Özgürlük, eşitlik, vatan diyelim
Bana bu yalan dünyayı anlatamazsın
Gel, kansere karşı ilaç bulalım
Her savaşa zeytin dalını biz uzatalım
Bütün kötülüklere bir son verelim
Bana bu dünyayı anlatamazsın
2009
3.ALAMET: Sevgi
Yarasanın içgüdüsü mağaradır. İşte o benim.
Ve inzivai kelebekler, kaosun sonsuzluğuyla soluksuzluğun kaosunda görür beni.
Ve ilk kuşkular bakiredir. İskeleye vuran bir ilk dalga değilim.
Söz hakkını yitirmiş bir ritimim sadece.
Yani ötekinin sakıncası, sakıncanın ötekisiyim.
Taammüden duyarsız bir besmeleyim, hüzzam makamında.
Yani vecdin çirkefliği, çirkefliğin vecdi.
Havaya karışır benliğim. Uykudaki hayaletleri uyandırır.
Trajik bir anormallik. Hükümsüz bir trajedi.
Kurbanlarım, size salâvatlarımı da getirdim-ki son kurban, işte o benim.
Bu bir abdal çığlığıdır. İşte kefaretimin maskesi de düştü.
Şimdi itirafların kâbuslarındayım ve ihanetlerin gölgesinde.
Algısal, kişisel, anakronik bir amnezi.
Saatimin tiktakları. An’ın mucizesi, onca emeğin helakidir.
Çünkü o benim.
Yalanlar içinde dolanan bilinçte doğaüstü, gerçekdışına firar etti.
Firari bir toz zerresiyim.
İşte o benim.
Cehennem köpeklerini gayya kuyusundan çıkardım ve üzerinize saldım. Kâh mümin, kâh tiksinti…
İşte o benim.
Bakın yeryüzünde karnaval var.
Zulmün, ahlakın, bayağılığın karnavalı.
Yapaylık, maskaralık. İşte ben de oradaydım.
Gökyüzünde turuncu, bir cüce yıldız.
İşte o benim.
Sıkıntı. İşte erozyon, seller, yangınlar.
Yani yalın bir cinnet hali.
Orada da bütün felaketler bendim.
Basit bir komplo teorisidir sevgi. Ve batıl bir inançtır.
Tek ayak basmadığım evren, işte orasıdır.
04.06.2009, 02.35, Mersin
4. ALAMET: Çığlık
söylenemeyen bir söz… dört vuruşluk bir sus işareti. sessizliği dinle.
yok, oluşun sırrını çöz. içinde ne mucizeler saklı, ne efsaneler.
meleklerin ellerinden tut. bütün hüzünleri meleklere sor. anla.
perdeleri çek. yalnızlığı özgür bırak.
dışarıda yorgun ve hasta bir dünya var.
kalbine sapla kör bir bıçak.
ve bırak aksın bütün iltihap. bütün hikâye.
geciken yağmurları bulutlara sor. ve vedaya hazırlan güllere.
solan her yaprak için bir damla gözyaşı. ağla(ma).
her kabus gerçektir buna inan.
hiçbir gerçeğe inanma.
10.01.2010, 01.00, Mersin
5. ALAMET: Yalnızlık
Sunaklara yatırdım ölümü
intiharlara layık bir hazinem var,yasımı tut
lütfen beni inkar et
karalılığın bu nevrotik saltanatında
meçhul ve deli bir sefalet
ütopyasından yoksun bir ihtilalciyim
ihtişam saatlerimi hayal et.
Kangrenler benim olsun, boşver
hücreler benim, kan ve kurtçuk
işkence,salya.
Kulak, göz, dil, ten ve et ne anlatsın
yürek ne anlatsın
neden ve nasıl
anlamamaya gayret et. Bana nostaljiden bahsetme
boşver, unut gitsin
ve kelimeler yazgın olmasın, ilaçlar zırh
lirik bir esrar işte şu ezgi
ağlamaya apayrı bir mitos gerek.
İhlal edilmiş bir yaşam anlat bana
tuhaf olsun, gerçek olsun, tabu olsun
çelik tasmalı köpekleri anlat bana
dantelli külot giyen orospuları
kavurucu çöl iklimlerini, kertenkeleleri
semada yükselen turnaya bir uzak gurbet gerek
hipnoz edilmiş bir kuklayım
delilim suçlayan her bir bakış
boş ver
sandalın yolculuğu deryada harap gerek
16.06.2009, 06.25, Mersin
6. ALAMET: Firar
Sembolik idam hükümleri
ve unutulan insaf
tükürülen söz
ve ruhumuza bulaşan zehir
ve devasa korkular
ve mütemadi bir kan arzusu
tahammülsüz hassasiyetlerin çılgımlığı
sinsice avuçlarını sıvazlıyor zaman
kelimelerin yönlendirdiği yazgımız
bütün imalar önemini yitirir
evrimsel döngü:
ayrılık
ve yalnızlık
yalınayak
ve sersem
ve titrek
soyutluklar içinde dolaştığımız ıslak sokaklar
cayır cayır yanar umarsız güneş
sorgusuz
sualsiz
anlamsız
sessiz sedasız bir infılak yaklaşıyor
suskunluğum
küskünlüğüm
velhasıl
nasıl bir esrar var
dökülen yapraklar
titreyen gökler
çocukluğum…
bekle beni
rüzgarın ürperdiği vakit geleceğim.
19.10.2009, 15.00, Mersin
7. ALAMET: Siyah
Bu işte bir yanlışlık
var dedi çocuk
şimdi bahar olması gerekiyordu
dalgın kavakların göğe uzanan başları
ne diye kaçışır kendi köklerinden
bir mevsim
hangi didik didik sorgulara suspus edilir
ve şimdi
nasıl bir alacakaranlık kuytuda
gizleniyordur, kimbilir
kayıp bir zamanın öncesi
ve sonrası olmaz, dedi şair
boş bir kitap gibidir
anlar…resimler…yüzler…
bohçaya doldurulur kırık oyuncaklar
ve gölgeler arasında saklanır
bir firarın ayak sesleri, çünkü
herkese kendi korkularını anımsatır
yani geçmiş ve gelecek
asık üzlü iki kankardeştir
uzanırsın…
hiç usanmaz
gelir konar o karasinek
yeniden kovulacağını bilerek
işte bu yüzden
her son’dan sonra
yeni bir başlangıç gerek
28.05.2010,08.00, Mersin
Onur Öztanrıverdi