Eğitim-Okul,  Güncel - Aktüalite,  Kategorisiz,  Siyaset,  Sosyoloji,  Toplum

Eğitim Bizi Çağırıyor…

– “İmdat Yardım Edin!”

Yeni bir tarih yazılırken, edilgen bir pozisyonda gelişen olayları izlemek, geçmiş ve gelecek potansiyeliyle ülkemiz için istenilmeyen bir durumdur. Ülke olarak, güçlü bir ekonomiye sahip, iyi bir eğitim almış, rekabet gücü yüksek, kendini gerçekleştirmiş insan kaynağı ile yeni bir dünyanın mümkün olduğunu gösterebilme gücümüzün olduğuna inanmamız, inandıklarımızı da gerçekleştirebilmemiz gerekir.

Eğitim, uzun soluklu bir yatırım aracı olmasının yanında ülke kalkınmasında stratejik bir öneme sahiptir. Nitelikli bir eğitim, nitelikli bir yaşamın ve geleceğin güvencesidir. Kalabalık bir nüfusa sahip olmak günümüzde artık çok önemli olmamaktadır. Önemli olan ülke insanlarının ülke ve dünya ekonomisi içinde yarattığı artı değerdir.

Globalleşmenin Türkçe karşılığı olarak kullanılan küreselleşme kavramı, ilk kez ekonomi alanında kullanılmış ve daha sonra diğer alanlarda da kullanılmaya başlanmıştır. Bu açıdan kavram, belirsizlik içerse de son yıllarda dünya ölçeğinde ortaya çıkan ilişkiler ve yeni yaşam biçimleri küreselleşmenin içeriği konusunda bazı fikirler vermektedir. Bu bağlamda küresel barış getireceği umulan küreselleşme kavramı sömürünün katmerleşmesine ve sınıfsal çatışmanın daha fazla yoğunlaşmasına neden olmuştur. Başka bir yazının konusu olmak üzere burada GATS, MAI ve MIGA anlaşmalarını anmakta yarar var.

Dünya ve insanlık tarihi bu yüz yılda gerçek bir altüst oluş yaşıyor. Biz de ülke olarak bu altüst oluştan nasibimizi fazlasıyla alıyoruz. Ekonomik kriz, çevre sorunları, demokrasi krizi, eğitim sistemimizin girdiği çıkmaz sokak, ahlaki çöküş…

Türk Eğitim Sistemine Kısa Bir Bakış ve Çöküş

2000’li yıllara kadar eğitim sistemimize hep içeriden bakılan eğitimimizin iyi olduğunu düşünürdük. Oysa bu tarihlerden sonra ülke olarak katıldığımız uluslararası sınavlar (TIMSS, PIRLS, PISA) eğitimimizin düşündüğümüz kadar iyi olmadığını göstermiştir. Örneklersek;

III. Uluslararası Matematik ve Fen Bilgisi Araştırması (TIMSS 1999) Ulusal Raporu’na göre, Fen Bilgisi testinde, Türkiye araştırmaya katılan 38 ülke arasında 33. sırada yer alırken Matematik testi sonuçlarına göre de 31. sırada yer almıştır.

TIMSS 2015 uygulamasında ise ülkemiz; matematikte 4. sınıf düzeyinde 49 ülke arasında 36. sırada, 8. sınıf düzeyinde de katılımcı 39 ülke arasında 24. sırada yer almıştır. TIMSS 2019 sonuçlarına göre matematik değerlendirmesinde Türkiye, dördüncü sınıf düzeyinde 58 katılımcı ülke arasında 23. sırada; sekizinci sınıf düzeyinde de katılımcı 39 ülke arasında 20. sırada yer almıştır. Türkiye TIMSS 2019 sonuçlarına göre fen değerlendirmesinde dördüncü sınıf düzeyinde 58 katılımcı ülke arasında 19. sırada; sekizinci sınıf düzeyinde de katılımcı 39 ülke arasında 15. sırada yer almıştır. Türkiye TIMSS 2015 döngüsünde fen alanında; 4. sınıf düzeyinde 47 ülke arasında 35. sırada, 8. sınıf düzeyinde de katılımcı 39 ülke arasında 21. sırada yer almıştır.

PIRLS (Uluslar Arası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi) 2001’in genel çerçevesi kavrama süreçleri, okuma amaçları ve okuma alışkanlıkları ve okumaya yönelik tutumlardır. Raporun sonuçlarına göre Türkiye 35 katılımcı ülke arasında 28. sırada yer almıştır.

MEB’in “İlköğretim Öğrencilerinin Başarılarının Belirlenmesi, Durum Belirleme Raporu (2002)” sonuçlarına göre 4. sınıf öğrencilerinin Türkçe testinde ülke ortalaması %42’dir. 5. sınıf öğrencilerinin Matematik testinde, Türkiye ortalaması %47’dir. 6. sınıf öğrencilerinin Fen Bilgisi testinde Türkiye ortalaması %46’dır. 7. sınıf öğrencilerinin Sosyal Bilgiler testinde, Türkiye ortalaması %38’dir. 8. sınıf öğrencilerinin Matematik testinde Türkiye ortalaması %42, Fen testinde %45, Sosyal Bilgiler testinde %47, Türkçe testinde ise %54’tür.

Daha kapsamlı olan ve 2003 yılında yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Projesi (PISA) ise 4 temel alanı kapsamaktadır. Bunlar matematik, fen bilgisi, okuma ve problem çözme alanlarıdır. Türkiye, matematik alanında OECD üyesi 30 ülke arasında 29. sırada, araştırmaya katılan 41 ülke arasında ise 40. sırada yer alıyor. Okuma alanında ise, OECD üyesi ülkeler arasında 28, katılımcı ülkeler arasında ise 34. sırada yer almaktadır. Fen Bilgisi ve Problem Çözme alanlarında 41 ülke arasında 36. sırada yer almaktadır.

Yapılan tahminler, Türkiye’de farklı eğitim kademelerinde “okullaşma oranları ile verimlilik artışı arasındaki bağın kopuk” olduğunu ortaya koymaktadır. İşgücünün ortalama eğitim süresi değişkeninde olduğu gibi, analizdeki diğer ülkeler ortalamasıyla karşılaştırıldığında Türkiye’deki okullaşma oranlarındaki görülen artışın verimlilik artışına yol açmadığı hemen hemen tüm eğitim değişkenlerinde açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır (TÜSİAD, 2006).

En az okullaşma oranlarının düşüklüğü kadar önemli olan bir diğer problem, Türkiye’de verilen eğitimin kalitesindeki düşüklüktür. Eğitim sistemindeki aksaklıkların; Türkiye’nin rekabet gücü, üretim yapısı ve dolayısıyla gelişmiş ülkelere yakınsama performansı üzerindeki etkilerini anlamaya yönelik sağlıklı analizlerin yapılabilmesi için henüz iş yaşantısına adım atmamış öğrencilerin beceri düzeylerinin farklı ülkelerdeki öğrencilerle karşılaştırılması gerekmektedir. OECD bünyesinde 2000 yılında başlatılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (Program for International Student Assessment – PISA)’nın sonuçlarını analiz ederek böyle bir karşılaştırmayı yapmak mümkündür.

2010 yılında yapılan üniversiteye giriş sınavında 600.000 kişi “parantez içindeki sayıların toplamını parantez dışındaki bir sayıdan çıkarma” işlemini doğru olarak yanıtlayamamıştır. LYS yerleştirme sonuçlarına göre ise okul birincisi olan 7917 kişiden 1467’si her hangi bir üniversiteye yerleşememiş, 211’i de bir açık öğretim fakültesine yerleşebilmiştir.

2022 Yüksek Öğrenim Kurumları sınavı ilk oturumuna 3.008.287 aday katılmıştır. Bu sınavda toplam 96 bin 518 aday sıfır çekerken 40 soruluk Temel Matematik testindeki ortalama doğru yanıt sayısı 6,9’da kaldı. Üç yıl önce ÖSYM sınav sonuçlarına ilişkin değerlendirmeyi 4 yanlışın 1 doğruyu götürdüğü netleri hesaplarken artık sadece doğru yapılan soruları sonuç olarak kamuoyuna açıklamaktadır. Elde edilen sonuçlar, maalesef eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumu ortaya koymuştur. Temel Yeterlik Testinde ise, 40 soruluk Türkçe testinde doğru cevap ortalaması 17, temel matematik ortalaması ise 6,9’da kaldı. 20 soruluk fen bilimleri testinin doğru ortalaması 3,2, sosyal bilimler testinin ortalaması ise 7,9 oldu. Alan Yeterlik Testinde de sonuçlar benzerdir.

TIMSS 2011 matematik sonuçlarına göre ise, Uzakdoğu ülkeleri katılımcı ülkeler arasında en yüksek başarıyı göstermişlerdir. En düşük performansı gösteren katılımcılar ise ağırlıklı olarak Orta Doğu ve Afrika’da bulunan ülkeler olmuşlardır.

Sekizinci sınıf düzeyinde Türkiye’nin matematik başarı puanı 1999 ve 2007 yıllarında neredeyse aynı iken, 2011 yılında yaklaşık 20 puanlık istatistiksel olarak da anlamlı bir artış görülmektedir. Türkiye dördüncü sınıf düzeyinde 50 ülke arasında 35. olmuş, sekizinci sınıf düzeyinde ise 42 ülke arasında 24. olmuştur. Türkiye, bütün Avrupa Birliği üyesi katılımcı ülkelerden daha düşük bir performans sergilemiştir.

1999 ve 2007 yıllarında erkek ve kız öğrenciler arasında genel başarı puanında yaklaşık bir ve sıfır puanlık fark statiksel olarak anlamlı değilken, 2011 yılında Türkiye’deki kız öğrenciler erkek öğrencilerin yaklaşık 9 puan önünde bir performans sergilemişlerdir. Gözlemlenen bu fark istatistiksel olarak da anlamlı bulunmuştur. Özellikle araştırılması gereken bir husus, dördüncü sınıf düzeyinde ortaya çıkan çok küçük farkın sekizinci sınıf düzeyinde önemli ölçüde artmasıdır.

Yeterlilik düzeyleri açısından da Türkiye AB üyesi katılımcı ülkelerin oldukça gerisinde gözükmektedir. Türkiye’de 475 ve üzerinde puan alan öğrencilerin oranı 2007 ve 2011 yıllarında % 33 ve % 40 iken, AB üyesi katılımcı ülkelerde aynı oran % 60 ve % 62 olarak belirlenmiştir.

Dördüncü sınıflar düzeyinde katılımcı 50 ülke arasında 469 genel başarı puanı ile 35. sırayı alan Türkiye, dünya genelindeki katılımcı ülkelerin ortalamasının 22, 1995 yılında sabitlenen ölçek ortalamasının ise 31 puan altında kalmıştır. Hiçbir AB ülkesini geride bırakamayan Türkiye, dördüncü sınıflar düzeyinde AB üyesi katılımcı ülkeler arasında 481 puanla en düşük performansı gösteren Polonya’nın ise 22 puan gerisinde kalmıştır. 2019 yılında yapılan TIMSS sonuçları hem dördüncü hem de sekizinci sınıf öğrencilerinin puanlarının önceki sınavlara göre daha iyi olmuştur. 2019 uygulamasında dördüncü sınıf matematik ile fen alanında ve sekizinci sınıf fen alanında Türkiye, TIMSS uygulamasına katılan ülkeler için sabit başarı ölçüsü olarak kabul edilen ölçek orta noktasının- yani 500’ün- ilk defa üzerine çıkmıştır. Fakat önceki yıllarda 4. sınıf öğrencileri katılırken bu sınava 5. sınıf öğrencileri katılmıştır.

“Türkiye Genelinde İlk ve Ortaöğretim Olanaklarının İncelenmesi ve Belirlenen Aksaklıklara Çözüm Önerilerinin Getirilmesi” adlı çalışmada ise; Eğitimde fırsat eşitliği sağlamanın, her öğrencinin benzer eğitim olanaklarına ulaşması ile mümkün olabileceği ifade edilmiştir. Bu raporda, ilçe bazında ilköğretim ve ortaöğretim olanakları hem ayrı ayrı hem de birlikte incelenmiştir. 2006-2007 öğretim yılı verileri kullanılarak gerçekleştirilen bu çalışmada, Türkiye’deki 923 ilçe sahip olduğu eğitim olanakları yönünden sıralanmıştır. İlköğretim ve ortaöğretim olanakları birlikte değerlendirildiğinde, eğitim olanaklarına göre gelişmişlik endeksi en yüksek olan ilçe Çankaya (Ankara) olurken, gelişmişlik endeksi en düşük olan ilçe ise Pervari (Siirt) olarak belirlenmiştir. Türkiye’deki ilçeler, sadece ilköğretim olanakları yönünden incelendiğinde, gelişmişlik endeksi en yüksek olan ilçe yine Çankaya olurken, gelişmişlik endeksi en düşük olan ilçe Başkale (Van)’dir. Sadece ortaöğretim olanakları yönünden Türkiye’deki ilçeler incelendiğinde, gelişmişlik endeksi en yüksek ve en düşük olan ilçeler, sırasıyla Çankaya ve Şemdinli (Hakkâri) ilçeleri olarak bulunmuştur.

Türkiye’deki ilçelerin ilköğretim olanaklarının ortaöğretim olanaklarına göre çok daha kötü durumda olduğu açıkça görülmektedir. Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerimizde dahi eğitim olanakları kötü (1., 2., 3. ve 4. gelişmişlik gruplarında) olan ilçelerin var olduğu görülmüştür. Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki ilçelerin tamamının (%100) ilköğretim olanakları yönünden, %76’sının ise ortaöğretim olanakları yönünden kötü durumda olduğu görülmektedir.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde gerçekleştirilen bir izleme araştırması olan “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), 15 yaşındaki öğrencilerin modern toplumda yerlerini alabilmeleri için gereken temel bilgi ve becerilere ne ölçüde sahip olduklarını ölçmeyi hedeflemektedir. Türkiye, PISA araştırmasına 2003 yılından bu yana katılmaktadır. PISA, temel olarak öğrencilerin matematik okuryazarlığı, fen okuryazarlığı ve okuma becerileri alanlarındaki becerilerini değerlendirmektedir.

PISA 2022’ye katılan 81 ülkenin matematik alanındaki ortalama puanları 336 ila 575 arasındadır. Katılımcı 81 ülkenin matematik alanındaki ortalama puanı 438’dir. 37 OECD ülkesinin matematik alanındaki ortalama puanı ise 472’dir. Matematik alanında en yüksek performansı gösteren ilk beş ülke Singapur, Makao (Çin), Tayvan (Çin), Hong Kong (Çin) ve Japonya’dır. Türkiye’nin matematik alanındaki ortalama puanı 453’tür ve tüm katılımcı ülkelerin ortalamasının üstündedir. Türkiye; PISA 2022’ye katılan 81 ülke arasında matematik alanında 39. sırada, 37 OECD ülkesi arasında ise 32. sırada yer almaktadır. Türkiye matematik alanında, aralarında Yunanistan, Şili, Meksika, Kosta Rika ve Kolombiya olmak üzere beş OECD ülkesinin de olduğu toplam 42 ülkeden daha yüksek performans göstermiştir.

PISA 2022 uygulanmasına katılan 81 ülkenin fen alanındaki ortalama puanları 347 ila 561 puan arasındadır. Uygulamaya katılan tüm ülkelerin fen alanındaki ortalama puanı 447, OECD ülkelerinin fen alanındaki ortalama puanı ise 485’tir. PISA 2022’ye katılan tüm ülkeler arasında fen alanında ortalama puanı en yüksek olan ilk beş ülke sırasıyla Singapur, Japonya, Makao (Çin), Tayvan (Çin) ve Güney Kore’dir.

PISA 2022 uygulamasında Türkiye’nin fen alanındaki ortalama puanı 476’dır ve bu puan tüm ülkelerin ortalamasının üstündedir. Türkiye uygulamaya katılan 81 ülke arasında fen alanında 34. sırada, 37 OECD ülkesi arasında ise 29. sırada yer almaktadır. Türkiye fen alanında aralarında İsrail, Slovakya, İzlanda, Şili, Yunanistan, Kolombiya, Kosta Rika ve Meksika olmak üzere sekiz OECD ülkesinin de olduğu toplam 47 ülkeden daha yüksek performans göstermiştir.

PISA 2022’ye katılan 81 ülkenin okuma becerileri alanındaki ortalama puanları 329 ila 543 arasındadır. Katılımcı 81 ülkenin okuma becerileri alanındaki ortalama puanının 435, OECD ülkelerinin bu alandaki ortalama puanının ise 476 olduğu belirlenmiştir. Okuma becerileri alanında en yüksek performans gösteren ilk beş ülke sırasıyla Singapur, İrlanda, Japonya, Güney Kore ve Tayvan’dır (Çin). Türkiye’nin okuma becerileri alanında ortalama puanı 456’dır ve katılımcı ülkelerin ortalama puanından anlamlı şekilde yüksektir. Türkiye, PISA 2022’e katılan 81 ülke arasında okuma becerileri alanında 36. sırada, 37 OECD ülkesi arasında ise 30. sırada yer almaktadır. Singapur başta olmak üzere toplam 9 ülkenin okuma becerileri performansında genel olarak bir artış olmasına rağmen bu ülkelerin performansında son yıllarda daha düşük düzeyde bir artış olduğu görülmektedir. Türkiye’nin de dâhil olduğu 30 ülkenin okuma becerileri performansında anlamlı bir değişiklik olmazken 14 ülkenin okuma becerileri performansında bir düşüş olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye’de son on yıllık süreçte alt ve üst performans düzeyindeki öğrenci oranları incelendiğinde ise • Matematik alanında alt ve üst performans düzeyindeki öğrenci oranlarında anlamlı bir değişikliğin olmadığı, • Okuma becerileri alanında alt performans düzeyindeki öğrenci oranının anlamlı bir şekilde arttığı ve üst performans düzeyindeki öğrenci oranını ise anlamlı bir şekilde azaldığı, • Fen alanında ise alt performans düzeyindeki öğrenci oranında anlamlı bir değişiklik yokken üst performans düzeyindeki öğrenci oranının anlamlı bir şekilde arttığı tespit edilmiştir.

PISA’da bir öğrencinin sosyoekonomik düzeyi PISA Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Durum (ESKD) indeksi ile ölçülmektedir. ESKD indeksi ne kadar yüksekse öğrencinin veya ülkenin sosyoekonomik düzeyi de o kadar yüksektir.

ESKD indeksi, öğrenci anketinde yer alan sorulara verilen cevaplar üzerinden hesaplanmaktadır. Bu indeksin hesaplanmasında kullanılan değişkenler şunlardır;

• Öğrencinin ebeveyninin eğitim düzeyi,
• Öğrencinin ebeveyninin mesleki durumu,
• Öğrencinin evinde sahip olduğu imkânlar (kendine ait oda, çalışma masası, bilgisayar vs.).

PISA 2022 sonuçlarına göre Türkiye’deki öğrencilerin ESKD indeki -1,19’dur. Bu durum, Türkiye’deki öğrencilerin sosyoekonomik durumlarının OECD ülkelerine göre daha düşük seviyede olduğu anlamına gelmektedir. ESKD indeksinin en yüksek olduğu ülkeler sırasıyla Norveç (0,52), Danimarka (0,48) ve Kanada’dır (0,38). ESKD indeksinin en düşük olduğu ülkeler ise Kamboçya (-2,01), Fas (-1,78) ve Endonezya’dır (-1,56) 
(https://odsgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2024_01/26152404_pisa2022_rapor.pdf).

2023 yılında Üniversite Giriş Alan Yeterli Sınavında, sınava giren tüm adayların genel net ortalaması 14 Fizik sorusunda 2,176, 13 Kimya sorusunda 1,483, 13 Biyoloji sorusunda 1,483, 40 Matematik sorusunda 7,204, 40 Türkçe sorusunda 19,168’dir.

Temel olarak öğrencilerin matematik okuryazarlığı, fen okuryazarlığı ve okuma becerileri alanlarındaki becerilerini değerlendiren PISA raporunu ülke olarak çok iyi değerlendirmek, sonuçları üzerinden eğitim politikalarını akılcı ve bilimsel yöntemlerle çözüm önerileri geliştirmek gerekiyor. Sadece eğitim politikaları için değil ekonomi politikalarının da gözden geçirilmesi gerekiyor elbette.

Öğrencinin akademik başarısını etkileyen pek çok faktör vardır, annenin ve babanın eğitim düzeyleri ve meslekleri, ailenin sosyoekonomik durumu, ailedeki kardeş sayısı öğrenci başarısını etkileyen etmenlerdir. Birçok araştırma çocuğun eğitsel başarısının okul dışı faktörlerle ve fırsat eşitliği ile ilgili olduğu ve bunun hukuki eşitliğin ötesinde bir anlam taşıdığı sonuçlarına ulaşmıştır. Özetle öğrencinin akademik başarısı bile kendisinin ve ailesinin sınıfsal konumlanışıyla ilgilidir. Onun içindir ülkemizde eğitim bir “sınıf atlama” aracı olarak görülür.

Sonuçlar çok hüzünlü, can acıtıcı. Dünya liderliğine doğru yol aldığımızı iddia ettiğimiz bir süreçte böylesi sonuçlar söylem ve eylemin birbirini tutmadığını göstermektedir.

Jean Paul Sartre’ın ifadesiyle, “hayatta yapılacak o kadar çok hata var ki aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin bir anlamı yok” lakin hata yapmayı sanki seviyoruz ya da bile bile lades diyoruz. Ama bilmeliyiz ki eğitim sistemimiz acı çekiyor. Eğer “O” acı çekiyorsa bizi çok kötü günler bekliyor demektir. Bunu bilmek için kâhin olmaya gerek yok.

Ercan Eroğlu

#miga #mai #pisa #pirls #gats #gundemarsivi #ercaneoglu #tukiyedeegitimsorunlari #egitimcozumleri #okullardakiegitim #yıllaragoreegitibasarimiz #egitim #ogretim #esitlik #demokrasi

Siz de fikrinizi söyleyin!