
Bir Kuş Bir Kurbağa
(Gündem Arşivi’nin amblemi olan kurbağasına bir göndermeyle, eski bir yazımla merhaba ediyorum. Keyifli okumalar.)
Kendime yabancılaşmamın şu birinci yılı biterken hepinizin yeni yılı kutluyorum. Sağ olun!
Öncelikle bana bu yaşattıkların için, bu kötü yıl için, gerçi hiç iyi bir yılımız olmadı da, yine de çok çok teşekkür ederim yüce tanrım.
Bana uzatmadığın ve göstermediğin o büyük ellerin ve o büyük merhametin için de.
Avusturalya kadar eski ve uzak düşlerime engel olamadığın için de, yemedi tabii.
Ve kullarına;
İzninle bir çift sözüm olsun, değil mi?
Bir gün ince belli bir bardak elimi kesmişti yıllar önce, o gün bu gündür ince belli bardakları yasakladım eve almayı, gerçi babamın kadın tarifi ilginçti, şöyle derdi; bardak gibi kadın, ve hep o elimin kesildiği günle elimdeki kanı durduran kadın bardak ilişkisini araştırdım, sanırım babam yanılıyor!
Bana aynı şarkıyı bin defa dinlettiğin için de tanrım…
Mesela göllerin elleri vardır demişti biri, Apa Gölü’ne bakalım derken senin ellerini kastetmişti.
Ya da Ree Nehri’ni, Ree, bir çok ülkeyi gezdiği için yan yana iki e koymuşlar sanırım. Ya da bir e başka e’yi doğurmuştur, kim bilebilir!
Ben, dillere yeni Kürtçeden ve eski Türkçeden bakıyorum, eskiden biz kardeştik, yan yana büyüyen, ve seven, ve küsen, ve doğuran, ve ağlayan…
Hem bırak Lüner Gölü’nün yüzölçümünü, ben yürüyeceğim bir göl düşledim; mesela Hengelhoef’i, ellerini tutmak provokasyonuma hazır seni de bulmuşken, dedi ihtiyar Marx.
Batıda bütün eller doğunun hayaleti ile tutulur, ve duygunun sefaleti ile sevilir bütün kadınlar.
Bırak ya şu gölleri nehirleri de, Van’da nasıl bir gol yediğini anlat diyor bir Amed’li, yeni yıla bu kahkaha ile boğulan saçmalıklarımla bağışla beni tanrı ve kulları…
Hani az değil şu kulların da.
Sonra sarıldım içimdeki kayıp yıllara, utangaç kedilere, o giden son durağa baktım, İstanbul’da Mecidiyeköy Metrosu durağını aklıma yonttum, ince belli bardağın elimi kesmesi gibi.
Tanrım, şimdi şairler bana kızabilir dağ evlerinde yaşayan şairler veya Orta Anadolu’da “şiirin ve türlerin kökeni”ne inen akademik birimler bana öfkelenebilir, normaldir: onları da bağışla, gerçi sen işini bilirsin!
Çocuklar dağıldı biraz sanırım “abi ben şimdi şiir için adam bile vururum” diyor biri; bakıyorum yüreğine, bunlar göl kenarında hayatı düşlemeyenler diyorum, tıpkı benim gibi, bunlar toprağı ve acıyı külfet edenler…
Ama sonra yoldaş deyince bir bakıyorum ki kendisi olmaktan çıkıyor hepsi, bir siyasi ahlak abidesi oluyorlar, ağbileri gibi!
Kendime nasıl da yabancılaşmışım dedim içimden.
Utandım ey kullar, ey küller…
Sanırım ilk defa sevmeye yenildim, onun kasırgasına tutuldum!
Kendi içimden çıkıp gitmek istiyorum artık. Mesela Darende’ye, mesela Kürecik’e, mesela Hamburg’a.
Ne zaman döneriz, bunu hiç kimse bilmez, diyor bir diğeri…
İşte bir gölün kıyısında kendimi hayal ederken, bir boş kovan gibi Van gölünün kıyısında eline alıyor biri, beni suç delili ediyor.
Kendi biletimi hiç kesmedim ama, bu ağır külfetimin etrafında bir şiir gibi dolanıyor saçları eskimiş bir kadın, biraz da yüzleri kırışmış,
E dedim ki sana, o göl çok yaşlı, yürürsen başkasıyla hasretim bir gün öldürür seni.
(bir kuş bir kurbağa’dan)
Mazlum Çetinkaya
#gundemarsivi #mazlumcetinkaya #birkusbirkurbaga #yilbasi #yeniyil #sorgulama #deneme #isyan #tanri #adalet #esitlik #hasret #ask #deneme #mazlumcetinkaya

