Deneme,  Edebiyat,  Felsefe,  Şiirimsi Deneme,  Toplum

Ayrılık Düğünü

Yaranı saklayacak başka yer bulmalısın. Gülüşlerinde söndürmelisin acını. Keskin bir bıçak gibi bak uzaklara. Çünkü uzaklara bakmak hep iyi geldi sana. Gitmediğin yerlerin, çıkmadığın adaların kokusunu sana ulaştıracak esintilere aralık bırakmayı unutma, pencereni açık tut. Hiçbir şey olmamış gibi kendine doğru yürümeni sürdürmene bak. Dik tut başını. Dünyayı parmağında oynatıyormuş gibi yap. Sessizliğe düğümlen istersen bir süreliğine. Birikmen gerekiyor çünkü. Birikmen kendine…

Ağaçlara, böceklere; taşa, toprağa; kuşlara ve çiçeklere şiir yazmak için, için içine sığmamalı bundan böyle de. Ağaçlar, böcekler, taş, toprak, kuşlar ve çiçekler her dildendir biliyorsun. Börtü böcek, kelebekler… Dinleri, ulusları yok onların… Irk ve sınıf ayrımı da yok aralarında. Çocukları onlardan ayırma(ma)lısın. Derinlik, incelik, şiir ve insan bilgisi işte burada.

İnsanı insana taşımak gerek. Aşka, şiire, özgürlüğe insanı… Bu iş hiç bitmesin. Senden sonra bile… Çünkü bu, insanı insan yapan maya. Oluşmak için bir ömür çok az. Bunu daha önce de konuşmuştuk seninle. Bu yüzden Aşk Bilgisi, Düş Bilgisi, Gelecek Bilgisi çalışmalısın zaman buldukça.

Sık sık başa dön. Kendini ve geleceği anımsa. Çocukluğuna yaklaşmaktan çekinme. Yabancısı olduğun kentler listesinden sor nerde olduğunu, nerelerde yaşadığını, neler yaşadığını…

Gökyüzünü ayakta karşıla ne zaman karşına çıkarsa. Ayı, yıldızları… Anımsa dağlara karşı seviştiğin günleri. Saçlarının rüzgâr olduğu günleri anımsa. Sakallarının mavi çıktığı günleri ve ayaklarına kapandığı günleri yağmurların…

Kendine diye çıktığın yolculukları bir düşün… Ne uzunmuş değil mi insanın kendinden kendine yolculuğu! Bitti bitecek ömür kadar işte. Ama böyle ayaz, böyle avaz kalmanın nedenini anladın sonunda. Böyle naçar, böyle sol başına… İyi ki kahramanların yok. Bağlandığın bir din, inanç, düşünce tam olarak… Bunu varsıllık say kendine.

İnsan yanlışlarının ve doğrularının toplamı kadar. Bildiklerini unuttukça artar bu toplam, azalır cahiller gibi cesur davrandıkça. İstersen tartıya çık. Ama gerekmez. Çünkü kanıtlayacağın hiçbir şey yok kimseye.

Senin ayrım noktan sendin. Hem herkesten biri oldun, hem herkesten farklı. Üstelik sen yollara yazgılıydın. Yolun kendisine… Bu yüzden birçok yalnızlık edindin. Yollarda inandın başkalarının yaşam hakkını savunmadan insan olunamayacağına. Kurdun / kuşun hakkını savunmadan insan olunamayacağına, yollarda… İşin olmadı yükselen alçak değerlerin hiçbiriyle.

“Karşılığında bir şey bekliyorsan, yaptığın hiçbir şey iyilik sayılmaz,” diye uyardın kendini. “Ancak ahlaksızlığa yaklaştırır,” diye… “Öyle olacaksa git namaz kıl, dua et, daha iyi,” diye de pekiştirdin bu dediklerini. Haklıydın! Haklısın! Zarar görmeyi göze almayanların kendisine bile yapacağı iyilik yok aslında. İnsan ve doğa sever olmak, adil, demokratik ve özgürlükçü bir gelecek istemek lafla olmaz. Böyle bir dünyayı kendin için istemeden başkalarına sunamazsın. Devrim olmazsan, devrim yapamazsın.

Neyse laf uzun. Fazla zaman da yok. Bir süre ovalarla yürümelisin bana kalırsa… Bir süre ırmaklarla… Dağların sazağına bırakmalısın yüreğini. Sessizliğine taşın toprağın… Kendini arar gibi kaybolmaya çıktığını söyle kurt / kuş, kim önüne çıkarsa. Hiçbir şeyi sokma sonrayla ve sonsuzla arana.

Her şeyin başlangıcı söz. Aşk ile, düş ile… Sözleri kaza kaza ilerle kendi sırrına. Yeni kendine ulaştığında orada dur. Çünkü artık duvar yok önünde.

Kendinden başkasına boyun eğmediğinden iyice emin ol! Emredeceğin ve itaat edeceğin kimse kalmayıncaya kadar yonttuğundan kendini… Bir çiçeğe yürür gibi yap bunları… Ama su ol önce. Bir günlük ömrün kalmış olsa bile onu sonsuzmuş gibi yaşa.

Yaralarından ne çok şiir aktığını biliyorum. Yaşanır bir dünyaya doğru çevirdiğini de her birinin yönünü. Kardeşliğine ve sonsuz senfonisine yeryüzünün… Bunu küçümseme. Bir sabah uyandığında çiçek açtığını görebilirsin yaranda. Acın, ağrın dinmiş olabilir. Tersi olursa olgunlukla karşıla. “Bana tanımlanmış hayat bu kadar,” diye anlayış göster. Yoksa incinir dünya. Her yere, her şeye gülümse. Her şeyi ve herkesi bir kez daha bağışla.

Giderken yüzünü öyle bir daldır ki sözcüklere, onların da içi içine sığmasın, yeni anlamlar arasın her biri kendine.

“Bunlar tamam,” diyorsan bir acı, bir acı daha soy kendine ve bütün zamanlarla paylaş.

Unutma sen benim kimimdin, kimimsin… Ne de olsa bu yaşa kadar yurt olduk birbirimize.

Başlangıçlar güzeldir. Bu yolculuk ayrılığa neden olacaksa dünya ile aranda, bir düğüne dönüşsün bence. Ayrılık düğünü… Nasıl da hoş geliyor kulağa.

Arkandan ne diyeceğimi merak ediyorsun belki: Onun başka bir havası vardı diyeceğim. Gidilmemiş yerlere benziyordu adımları. Saçları rüzgâr, göğüsleri çağla bir kıza aşık gibi yürüyüşü kalmış aklımda. Acılardan sevinçli şarkılar yapmak için şiire bulaştı. Kendini bir esintiye bırakarak gitti. Sözcüklerden başka kimsesi yoktu. Otlara, böceklere karıştı. Aklı fikri tohum gürültülerindeydi zaten. Hayatı ölümden korkmayacak kadar seviyordu. Yarın güzel olacaklar satardı düş fiyatına. Yüzünde aşk izi vardı.

Diyeceğim ki soğuk havalarda gülüşlerini düşürmeden yaşadı. Diyeceğim ki üstü başı yaşanası bir dünya kokuyordu. Gül hızında geçip gitti aramızdan. Diyeceğim ki sizleri ve dünyayı selamladı son kez.

Hayrettin Geçkin

#hayrettingeckin #gundemarsivi #edebiyat #ölüm #ömür #hayat #yaşam #sevgi #veda #ayrılık #doğasevgisi #engüzelsözler #insanınkendineolanyolculuğu #anılar #hoşçakal