Deneme,  Edebiyat,  Kitaplar,  Şiir,  Toplum

Bağır Nûpelda Kuşlar ve Çocuklar Ölmesin!

*“BAĞIR NûPELDA KUŞLAR VE ÇOCUKLAR ÖLMESİN!”

Müjdat Güven hekim, Eşi Berfin de…İkisi de şiir kardeşlerim. Müjdat’ın “Gün Açar Mavi” adlı şiir kitabı çıkmamıştı daha. “Ağabey bir bakar mısın,” diye şiir dosyasını e-postama göndermişti. Şaşırmıştım okuduğumda. İyi bir şairin 3.4. şiir dosyası olabilir dedim bu şiirler. Dosyadaki “İçerden Nûpelda’ya Şiirler” bölümü allak bullak etmişti beni. Şiirleri okuduktan sonra o gece hiç uyumamış, aşağıdaki yazıyı kaleme almıştım. Dosya kitaplaşınca da bir yazı daha yazdığımı anımsıyorum.

Berfin- Müjdat çiftinin daha sonra bir kızları oldu. Adı, Nûpelda! Nûpelda şimdi 1 yaşında. Baba kızın doğum günleri aynı güne denk gelmiş: 30 Ocak. Nûpelda’ya bir süre önce bir şiir hazırladım. Müjdat için yazdığım yazı yayına hazır deneme kitabında, Nûpelda için yazdığım şiir de çocuk şiirleri kitabımda yer alacak.

Umarım bu haberi doğum günü armağanı olarak kabul ederler. Ve umarım bir dahaki doğum gününe de kitaplar yetişir.

MÜJDAT’a:

“Ben”in üstünden yaşamı konuşmak. “Öteki” ile ilişkiye geçmek, onu harekete geçirmek

Ve yaşamı yeniden kurmak.

Özet bu!

Dil içinde yeni bir dildir şiir. Dil içi ve dil ötesi bir dil. Sözcüklerin açılmamış kapılarını zorlamak. Ve aracılık etmek onların yasak ve aykırı buluşmalarına. Anlamların içinde anlam bulmak, anlam katmanlarından dünyaya seslenmek. Sözcüklerle büyü yapmak. Ve “öteki”nin sesi olmak.

Şairin işi bu!

Rüya görürken onu yorumlamayacak şair. Zoru seçecek ve kendisine sarılacak. Aldığı yaralar önemli şairin. Önemli, bir delikten dünyanın bütün acılarının kalbine sızması, o sızıları şiire dönüştürmesi. Sevinçli ve umutlu bir şarkıya…

Şiirin işi bu!

Verili olanla hesaplaşmak, boğaz boğaza gelmek. Bu sırada şairin elinden tutacak olan bildikleri değil kesinlikle. unuttukları… Çünkü bu bir kaybolma aynı zamanda. Kendini arar gibi kaybolma. Geleceğe sağlam halkalar atarken ve geleceğin dilini yaratırken telaşa düşmeden bir kaybolma.

Bu yol bilgisi!

Eriyip su olmayı düşünmeli şair. Dünyanın her bir parçasına karışmak için başka yol var mı? Ama kütle olmayacak kesinlikle şair. Çünkü tepelerde duranlar vicdanın kaleleri olamaz, unutmayacak. Ayrıca itaatsizliği seçemeyecekse bu işe hiç kalkışmayacak. Unutmayacak asıl zirvenin aşağılarda olduğunu.

İnsanlığın oğlu veya kızı olmak! Ne dersin Müjdat?

Bunları eşik sayarak seninle dertleşmek istemem bu yüzden.

Her şeyin kirlendiği, kirletildiği, insanları yalan makineleriyle kontrol altına alıp etkisizleştirdikleri bir dönemde şiir yazmasak ne yaparız Müjdat? Kuşların, böceklerin, çiçeklerin imdadına nasıl koşarız şiir yazmasak bi söyle? Cesedi kıyıya vuran bir bebeği yaşatmak için fidan diksek yeşerir mi şiir olmayınca… Zeytinin gözyaşlarını silebilir miyiz?

İda’da Cerattepe’de, Soma’da ağaç kırımlarına karşı nasıl dururulur… Bizim cephanemiz şiirdir Müjdat. Akşamki düşüm hiç durmadan bana soruyor, “Bir şiir savaşa karşı çıkabilir mi” diye? Bilmem ki Müjdat nasıl bir yanıt vermeliydim sence.

Aslında adil, eşitlikçi, özgürlükçü bir dünyadan başka ne isteyebilir ki bir şair? Sen de ben de! İnsanların kendilerinden istifa etmeden yaşayabilecekleri bir dünya kurup oraya sığınmak istemek şiirin de varmak istediği yer değil mi? Öyle bir yer sanki dalda elma, uzansak koparacakmışız gibi. Ama kollarımız yetişmiyor, görüyorsun!

Bugünlerde sözcüklerin huysuzlukları üstende! Ne yapabilirim ki? Olmuyor! Bir türlü yazamıyorum işte. Bir iki şiir okuyayım diyorum bari aç karnıma. Fakat yorgunum Müjdat. Bazen dilimi dişlerimle koparıp tükürmek istiyorum. Ustanın “Ne gelir elimizden insan olmaktan başka,” sözü elimden tutup kaldırmasa işim zor.

Şiir üzerine şimdiye kadar çok düşündüm Müjdat. Yazdığım şiir sayısı kadar en az… Yazı da yazdım epeyce. Dersler verdim şiir üstüne. Ama hep bir şey eksik! Bu eksiklik yüzünden midir ne, şiirden başka sığınacak bir yerim kalmadı. Sakın halime üzülme.

Müjdat, ne diyeceğim bak! Şiire, şiirden önce insan gerek. Şiirin duyguya, düşlere, duyarlıklara ihtiyacı var. Gülüşlerle sulanmak ister dizeler. Gidilmemiş yerlerin, yaşanmamış aşkların, kurulmamış dünyaların özlemiyle… Şiirin ruhudur çünkü bunlar. Acıyı bal eylemenin başka bir yolu da yok bence.

Şiir yazarak kendimi keşfettim Müjdat, sakın bunu basite alma. Çok şükür, şiir sayesinde yeryüzünde yalnızca kendimi algılama kolaylığına düşmedim. Eğer öyle olmasaymış, farkına varmadan nasıl bir hapishaneyle kuşatılmış yaşardım kim bilir! Verili olanla yetinerek ve de pek fazla merak etmeden üstümüzden olup bitenleri… Başkalarının acılarına kayıtsız kalmadımsa bunu şiire borçluyum Müjdat. Kendi acılarımla başa çıkamazdım yoksa.

Nasıl bir şiir yazmalı ki doğrulsun insan / düşe kalka adımlasın yolları kendine doğru, kendine ulaşsın? Bak şu an hayatın üşümüş sıcaklığıdır avuçlarımdaki… Bu sabah ülkemizden ve yeryüzünün çeşitli yerlerinden iyi duygular taşıyan şiirler okudum Müjdat. Onların eşliğinde dünyayı kokladım. Gitmekte ve gelmekte olana dokunmaya çalıştım. Kahvaltı da yaptım. Ve çiçeğinde bir şairi düşündüm. Yani seni Müjdat! Sonra dönüp senin şiirlerini okudum, yeni çıkacak olan kitabında yer alacak olan şiirlerini. Sözcüklerden dünyaya, insana sesleniyorsun, inan bana yanmış yıkılmış evlerin bacaları yeniden tütüyor şiirlerini okudukça, gökyüzüne ektiğim çiçekler silahlardan önce davranıp kana bulanmasını önlüyor dünyanın…Aşk kazanıyor, barış kazanıyor… Aşk olsun sana Müjdat…Aşk olsun!

Ama sakın havalara girme böyle dediğim için…Say ki daha yolun başındasın. Ve yolun suyunkinden uzun. Ne güzel işte, şiirle yürüyeceksin onca yolu. Onunla olgunlaşacak, yaş alacak, arınacaksın her geçen gün.

Taşlardaki sessizliği dinlemeli şair. Bunun için bir orman gibi susmalıdır. Kör bir dervişe yol sormalı, renklerin sesini duymalıdır. Aşkın hiç halinden suç haline geçmeli, uçurumlarla sevişecek kadar yürekli olmalıdır.

Bilinçli bir bilinçsizlik diyelim buna Müjdat…

Bir ölünün tuttuğu günlüklerden tarihi öğrenmelisin Müjdat. Geleceği doğmamış olanlardan… Bunlar yetmeyebilir. Belki de bir şairin iyi şiirler yazması için kendini sözcüklerle vurması lazım. Çünkü yaşam şiirle yenilenir, dünya şiirle kabuk değiştirir.

Öyleyse şairlere gerek yoktur.

NûPELDA’ya

Büyükler böyle burda
Altın için ağaçları
Kanı için kuşları öldürürler
Nûpelda

Sana bunları anlatması zor fakat
Çocukları da öldürürler
Hiç gözünün yaşına bakmadan
Ukrayna’da
Gazze’de
Rojova’da
Her yerde

Nûpelda
Bir yolu olmalı
Bir yolu
Onlara benzemesin çocuklar
Büyüdüklerinde

Hayrettin Geçkin

* Müjdat Güven

Siz de fikrinizi söyleyin!