Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Şiir,  Toplum

Ülke Sorunlarına Bir Dertleşme

“Ne güzel insanlar vardı eskiden.
Çocukluğumuzu kaplamışlardı.
Bize masal anlatırlardı
Cinlerden, perilerden.
Büyük anneler, büyük babalar vardı.
O zaman hepsi uzaktı ölümden.
Hem sevdirir hem korkuturlardı.
Acı hikâyeleri bile tatlı başlardı.
Demek bunun için gittiler hikâyelerden.
Ne güzel insanlar vardı eskiden.
Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Gençliğimizi donatırlardı.
Hep iyi şeyler hatırlatırlardı
Geçip gitmiş devirlerden.
Sevgi ve ümit yaratırlardı.
O zaman her şey uzaktı ölümden.
Yanık şarkılar bile neşeli başlardı.
İster istemez saadet taşardı
Gamsız günlerimizden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.
Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Hayâl içinde yaşatırlardı.
Güldürür ağlatırlardı
Duymadan biz, düşünmeden.
Her an bir asır kadardı.
O zaman herkes uzaktı ölümden.
Candan sevdiklerimiz vardı.
Hepsi başka güzeldi, bizi tanımazlardı.
Bütün yollarımız geçerdi gül bahçelerinden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.”

Özdemir Asaf‘la başlayayım istedim. Şiirin iyileştirici ve koruyucu gününe inanmasaydım daha zordu işim.

Dertleşiyoruz işte. İyi ki varsınız.

Yaşanır kentler, adil, demokratik ülkeler ve barış içinde yeryüzü düşlerim sınıfta kaldı şimdiye kadar. Benim gibi çoğu insanın da, belki sizlerin de…

İnsanlığın gelişmişlik düzeyi şimdilik bu kadar ne yapalım. Şarkılar, şiirler, sanat, edebiyat, okunan kitaplar bu geriliğimizi kıramadı ne yazık ki. Dünyada da işler iyi gitmiyor baksanıza. Savaş tacirleri, uyuşturucular, çeteler kına yaksınlar… Dünya onlardan yana.

Ülkemizin haline bakın: Bir zamanlar Avrupa Birliği’ne girilecek, ülkede demokratikleşme sağlanacak, özgürlükler genişleyecek diye AKP’ye oy verip iktidar edenler; şimdi de Türkiye Ortadoğu’ya dönsün, Afganistan ya da Irak gibi bir ülke olsun, çağdaş dünyayla, hukukla ilgisini tamamen kessin, ülke soygun çetelerine teslim edilsin diye AKP’yi destekliyorlar. Ne yaman bir çelişki, nasıl bir ikiyüzlülük.

Kaymakam imamı dövüyor, hutbeyi doğru okumadı diye. Bir partinin genel başkanı da, “O kaymakamın tertemiz anlından öperim,” diyebiliyor.

“Eskiden devlet siyasi cinayetler işlerdi ama mertçe yapardı bunu,” şeklinde bir cümle kuruyor. Alkıştan zor bitiriyor konuşmasını.

Pardon, ülkede muhalefet var mıydı?

Cumhuriyeti bile çok görüldü bu halka. Elbirliğiyle yaptılar bunu. Nasıl bir ülke ama.

kötüler kötü
tamam da
iyiler de karışmıyor
hiçbir şeye

Diyeceğim, kalmışım sol başıma.

Can Atalay‘ın ödediği bedele gelince: Göçük altında kalanların, hızlı tren kazasında ölenlerin, depremzedelerin davalarını savunmak…”Ağaçlar yurdumuzdur,” diyenlerle yanyana olmak. Adil, demokratik ve eşitlikçi bir ülke için düşünmek, düş kurmak… Bunun için bir şeyler yapmak isteyenlerle bir ağız olmak…

Aşk olsun ona!

Daha fazla devam edemeyeceğim. William Shakespeare konuşsun biraz da:

“Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’ e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.”

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!