Edebiyat,  Kitaplar

Soğuktu ve Kar Yağıyordu

Kitabın ilk öyküsünü okuduktan sonra kalakaldım. Öyküde geçen yere, olaya, kişilere tümüyle yabancı olduğum halde bir anda çekimine girmişim nasılsa.

Abdülkadir Budak, Ahmet Erhan, Can Yücel, Duran Aydın, Yücel Kayıran gibi sevdiğim şairlerden dizeleri de serpiştirilmişti öyküye.

Öykünün beni böylesine sarması, ısıtması, çağrışımdan çağrışıma bırakması, düş sağanaklarına doğru yola çıkarması öyküye ustaca yerleştirilen o dizelerden olabilir miydi?

Hayır!

Ele alınan konu Behçet Necatigil’in, Abdülkadir Budak’ın o güzelim şiirlerini anımsattığı için mi oldu peki?

Sanmam!

Peki benzer bir anım mı vardı öyküde dile gelen?

O da değil!

Birden zaman zaman böyle durumların meydana geldiğini anımsadım bende: Amin Maalouf’ın Doğunun Limanları’nı, Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler’ini, Yaşar Kemal’in Tanyeri Horozları’nı, Sezai Sarığlu’nun Terspektifler’ini okurken böyle olmamış mıydı!

Kitapta başka bir öyküye başlayamadım bir süre, birkaç gün…

Aklım; yıllar sonra anayurdu çocukluğuna, anılarının dallanıp budaklandığı, meyveye durduğu evine uğrayan bir devrimcinin duygularında kanayan, duyarlılıklarında tutuşan ve zamanla geçmeyecek olan yarasında. O yaranın bendeki iyileşmeyen şeylerle buluşması. Verdiği tatlı acı. Sarsıntı…

Şiir yazsam geçecek.

Yazamadım.

Başka bir öyküye geçsem!

Geçemedim.

Elimde şiir, deneme, öykü, roman bir yığın kitap okumayı bekliyor.

Yok olmadı!

Sone Yayınları’nı yönetmiş, Şair, Yazar Hasan Hüseyin Yalvaç’tan Aziz Kemal Hızıroğlu’nun Karanfil Taşıyan Atlılar adlı deneme kitabını istemiştim. Sevgili Yalvaç o kitapla beraber Yayınevi’nden ne kadar kitap çıkmışsa koli yapıp her birinden birer adet koymuş içine. Onlar da yanı başımda duruyor. Kütüphanemde okumadığım pek çok kitap var daha. Elim hiçbirine gitmedi.

Derin bir yüzleşme mi yaşıyordum?

Olabilir!

Bir öykü bu kadar mı dokunur insana! Böyle bir öyküde kim kendinden bir şeyler bulamaz ki! Salt böyle bir öykü için bile olsa devesine atlayıp çölün arkasındaki sahafa yolunu düşürmez mi insan?

Her şeyin alınıp satıldığı kapitalizm koşullarında insan kaç para ki? Anıların da pazara çıktığını görmek yine de acıtıcı.

Bu öykü ve kitaptaki diğer öyküler acıtsın diye yazılmamış ama. İnsan zamanla oluşuyor değil mi? Okudukça, düşündükçe, düş kurdukça…. Başka hayatları tanıdıkça, başkalarının sorunlarına duyarsız kalmadıkça.

Unuttum söylemeyi; Kitaptaki ilk öykünün adı “Anılar Kaç Para”! Size düşen ağırlığını tartmak yüreğinizle.

Şöyle başlıyor öykü: “Baba evindeyim. Bir kadeh rakı doldurdum. Gelip kızmasını bekledim babamın, gelmedi.”

Baktım benim de elimde rakı kadehi! Sık sık olan şey değil.

Birbirinden farklı kaç öykü daha bulacaksınız kitapta, kim bilir.

(Soğuktu Kar Yağıyordu, Sadık Arslan, Yazarın ilk kitabı, Toplam 24 öykü , 120 sayfa, Dorlion Yayınları 2019)

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!