Fıkra,  Toplum

Farklı Dünyalardan Fıkralar

İhtiyar bir Laz hasta yatıyor. Gidici artık. Bakıyor Azrail kapıdan giriyor. Başlıyor “ingaa, ingaaa” diye bebek gibi seslenmeğe, Azrail almasın diye. Azrail de ellerini uzatıyor ihtiyara “Gel bebeğim geel, seni atta götüreceğim.”

*

Arap fıkrası: Arap şeyhinin oğlu okumağa Londra’ya gider. Bir müddet sonra telefonla eder. “Baba okul arkadaşlarım okula metro ile gidip geliyorlar. Ben altın kaplama otomobilimle gitmeğe utanıyorum.” deyince babası, “Ne utanıyorsun oğlum. Metro denen şey neyse para yollayayım, bir tanede sen al.” 

*

Bir Hristiyan fıkrası: İki delikanlı kiliseye gider. Biri dışarda bekler. Diğeri günah çıkarmağa başlar papaza. “Peder günah işledim bir bayan ile. Fakat adını bilmiyorum. Üzüldüm. Ona da kendimi affettirmek istiyorum.” Papaz düşünmüş ve “Maria veya Suzan olmasın evlâdım” der. Delikanlı hemen dışarı fırlar ve arkadaşına “Papaz dan iki yeni isim daha aldım. Hemen gidelim” der.

*

Almanya’da bir Türk’ü tazminatsız işten atmışlar. Papaza şikayet etmiş. Papaz mektup yazıp Türk’e vermiş. “Patronuna ver “ demiş. Götürüp vermiş. Patron muhasebeciyi çağırıp, işe aldırmış. Maaşını da arttırmış. Türk merakla papaza gidip ne yazdığını sormuş. Papaz “Sen ne zaman Müslüman olup ta, kul hakkı yemeğe başladın yazdım” demiş.

*

Cami hafızı cehenneme atılmış. Beline kadar lâğıma batırılmış. Kahkahalarla gülüyormuş. Zebaniler kızmışlar. “Niye gülüyorsun! Burası cehennem. Cezanı çekiyorsun.” Hafız, “Ben cehenneme gülmüyorum. Benim altımda imam var. Ayaklarımın altını gıdıklıyor. O da gülüyor benim altımda. Onun ayaklarını da müftü gıdıklıyormuş.”

*

Bir manastırda rahibeler yaşamaktadır. İki acemi rahibeyi şehre alışverişe yollarlar. Alışveriş yaparken akşam olur ve farkına varırken hava kararır. Hızlı adımlarla manastıra dönmeye başlarlar. Peşlerine bir erkek takılır. İleride yol ikiye ayrılmaktadır. Birimiz sağa birimiz sola gidelim derler. Sola gidenin arkasına takılır adam. Sola giden de manastıra ulaşır. Rahibeler merakla sorarlar. “Anlat anlat neler oldu?” Anlatır: “Peşimi bırakmadı. Ben birden geri döndüm. Eteğimi kaldırıp bacaklarımı açtım. Adam da pantolonunu indirdi. Geri dönüp rahatça koşmaya başladım, adam koşamadı pantolonu aşağıda idi düştü. Bende kurtuldum.” deyince bütün rahibeler: “Vah vaaah zavallı şanssız adaaam vaaah…” diye bağırırlar…

*

Menderes zamanında Bulgaristan ve Yugoslavya’dan muhacirler geldi. Bulgarlara Gaziosmanpaşa’da, Yugoslavya’lılara Alibey köyde evler yapıp bedava verdiler. Devletin yaptığı evler tabii ki uydurma ve bozuk eşyalı. Yugoslavın birinin evi ve eşyaları devamlı bozuluyor. Karısı “Beyy sular boziik fışkırır” deyince adam “Sankim ben sucii…” Masanın bacağı kırılır. Karısı tamir et der. Adam “Sankim ben marongeez!” Elektrik arızalanır adam “Sankim ben Alenktrukçi!” deyip yapmazmış. Bir gün karısı sokağa çıkar bakar bir dükkân. Tamirci levhası var. Girer derdini söyler. Tamirci hepsini yaparım der ve tamir eder. Akşam adam eve gelir bakar. Her şey sağlam. Sorar “Sen mi ettin tamiir”… Karısı “Tamirci çağırdım etti hepsini tamir” der. Adam kızar “Vermişindir dünyanin parasiii” deyince  karısı “vermedim para. Bana dedi ki sen Yugoslavsın. Bana bir tepsi borek yap almam para,  yada senle ben anlarsın yaaa” dedii. Adam “yapmışsındır bir tepsii boreeek” deyince karısı “Sankim ben borekçiiii.” der adama.

Hayati Sarnık

#gundemarsivi #hayatisarnik #fikra #fikralar

Siz de fikrinizi söyleyin!