Biyografi,  Tartışma,  Toplum

‘Ermeni Tehciri’ne Yorumlarım

Ermeni Tehciri yazısını okumayanlar buradan ulaşabilirler.

Öncelikle Sn Mehmet Bey’in yazısını düzenlemeye çoğu zaman elim değmiyor, çünkü dil bilgisi çok güzel. Sözlerini iletmeden referans olarak kaynakları belirtiyor ki tarzını çok taktir ediyorum. Sitemizde birlikte yürümeyi çok seviyor ve sanki ilk yolculuğumuzdan bu yana birlikte yürümüşçesine hiçbir uyarıda bulunmama gerek olmadı. Nezdinizde halkımızı ilgilendiren konulara değinmesine çok teşekkür ediyorum. Konu Soykırım olunca çok duygusallaşıyorum. Bu yüzden bu yazıyı kaleme alıyorum.

Çünkü, biz Türklere yapılan hiçbir soykırım için hiçbir davamız açılmıyor. Bir Gaziantepli olarak Ermenilerle tarihimizi incelediğimde, maalesef yabancı ülkelerin kışkırtmaları ve parçalanmamız var ki Atatürk’ümüzün şehrimize gönderdiği Şahin Bey’i şehit edenler de Ermenilerimizdi. Fakat öte yanda yanımızda oyunlara gelmeyerek Kurtuluş Savaşı’mızda yanımızda yer alan Ermeni kardeşlerimiz de vardı.

Atalarımız, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ödeştiler ve kardeşçe yaşamaya devam ettik. Ta ki günümüzdeki Ermeni açılımlarına dek ki Sn Mehmet Bey’in ilettiği üzere, soykırımlarıyla bilinen emperyal ülkeler bu geçmişteki yaralardan yararlanmak isteyene dek.

Oyunlara gelmeden tarihteki Atalarımızın izinde ve Atatürk’ümüzün dediği gibi, yurtta ve dünyada barış milleti olalım. Zaten yüzbinlerce gencimizi yanlış politikalardan şehit düşerken yüreğimiz dağlanıyor, onlar için birlik olalım. Ama olmaz da tarihi istedikleri kısımlarla ısıtarak karşımıza getirirlerse, biz de kendi soykırımlarımızın hesabını sormak zorundayız diye mesaj vermek istedim. Başta İtilaf devletlerine sormamız gereken insanlık suçları var. Madem Atalarımızın yaralarından faydalanıyorlar, biz de hem atalarının suçlarını hem de günümüzde devam eden suçlarını önlerine koyalım.

Kardeşçe ülkemizde yaşamak kaderimiz!

Kardeşlik mesajları yüzünden öldürülen Hırant Dink’i unutmayalım ve Ermeni açılımlarına destek olsun diye geliştirilen Orhan Pamuk senaryosunu da unutmayalım. Emperyallerin istediği Pamuklar ki Dinkler yaşatılmıyor. (Dink’in katilinin cezasını yaşamadan kahraman gibi çıkarıldığını unutamıyorum; Dink, birbirimize doktor olmalıyız yaralarımızı sarmalıyız diye barışa yönlendirirken susturuldu! Anısına ve insanlığına minnetle, hasret ve şefkatle onu nezdinizde anıyorum.) Konu çok geniş bu sebeple aklımda acil bulduğum yorumlarımı ilettim.

Çok kıymetli Atilla İlhan’ımızın kalemiyle nasıl hain yetiştirdiklerini de bir hatırlayalım diyerek yazıma bu çok değerli alıntıyla son veriyorum

Kemalist İlkay.

BİR HAİN NASIL YETİŞTİRİLİR? – Attilâ İLHAN

İstihbarat dünyasında “kuş yumurtası üretmek” diye bir deyim vardır. Diyelim ki, X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediğiniz uzun vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size çeşitli provokatörler lazım ve en güvenilir provokatör kendi yetiştirdiğinizdir. Bu iş için yetenekli ama geleceği parlak olmayan zayıf karakterli bir “yumurta” bulunur.

Mesela bu genç üniversitede devşirilir ve aşama aşama önce öğretim görevlisi, daha sonrada medya parlatmaları ve şirket sponsorluklarıyla ülkede sözü dinlenen bir profesör haline getirilir. Gerekirse tüm araştırma ve kitapları da eline hazır olarak verilir.

Ülkedeki insanlar bu kişinin yazdığını sandıkları muhteşem eserleri okur ve ona olan saygıları artar. Böylece yumurta kuluçka aşamasını bitirmiş ve çatlayıp güzel bir kuş olma zamanı gelmiştir.

Belirlenen zamanda bu profesör medya yoluyla müthiş radikal açıklamalar yapmaya başlar ve tüm ülkeyi karıştırır.

Aynı anda kendisi gibi yetiştirilen diğer yumurtalarda farklı faaliyetlere girişirler. Neyse konu uzun benim yerim dar, ama ilgilenenler için Doğu Bloğunun çöküş dönemine bakmalarını salık veririm.

* * *

Bu alakasız konudan sonra gelelim Orhan Beye…

Ferit Orhan Pamuk Beyin (kimsenin bilmesini istemediği göbek adı Ferit’tir) aslında ülkesine bu kadar muhalif olmasına bir sebep yoktur. Hani fakir ve hayatını zorluklar içinde geçirmiş, içerde yatmış birisi olsa belki anlayacağım, ama Orhan Pamuk sülalece aristokrat tabakasına mensuptur ve bugün eleştirdiği devletin çok ekmeğini yemiştir.

Mesela dedesi Cumhuriyetin ilk mühendislerindendir ve özellikle Atatürk,İnönü dönemlerinde yapılan demiryolu hamlesinde büyük ihaleler alıp kısa zamanda zengin olmuştur. Oğulları bu koca servetin büyük kısmını sefahatle tüketseler de Orhan Pamuk’un zengin bir hayat sürmesine yetecek kadar servet kalmıştır…

Peki Orhan Pamuk’ta oluşan bu sistem düşmanlığı nereden kaynaklanıyor ve acaba “yapay” bir düşmanlık mı, sorularına cevap arayalım.

Orhan Pamuk’un hayatının ilk evrelerine baktığımız zaman koca bir başarısızlık olduğunu görüyoruz. 30 yaşına kadar iki okul değiştirmiş ve sırf askerliğini kısa dönem yapmak için gazetecilik okumuş bir insan. İlk başlarda ressam olmak isterken sonra yazarlığa sarıyor. Yıllarca evinin odasına kapanarak ödüller alan, ama kimsenin para vermek istemediği romanlar yazıyor. Tam artık buraya kadarmış aşamasına geldiği anda sihirli bir değnek değmiş gibi Orhan Pamuk’un kitapları satmaya ve yurtdışında tanınmaya başlıyor.

Peki, bu sihirli değnek acaba nerede değmiş olabilir? Benim kanaatimce bu değneğin izini Amerika’da sürmek lazımdır.

Amerika’ya gitmeden önce Orhan Pamuk üzerinde derin etkileri olduğu anlaşılan birisinden bahsetmek lazım. Bu kişi Orhan PamuK’un erkek kardeşi Şevket Pamuk.

Şevket Pamuk, Orhan Pamuk’un ilk dönemlerinin aksine oldukça başarılı bir insan. Amerika’da Yale, Berkeley gibi sağlam üniversitelerde ekonomi okuduktan sonra Türkiye’de birçok üniversitede ders veren Şevket Pamuk, Osmanlı ekonomisi üzerinde tanınmış bir uzman. Kendisi pek çok yabancı üniversitede Osmanlı ve Türkiye ekonomisi üzerine dersler vermiş.

Bu üniversitelerden en ilginci İsrail’de bulunan Negev Ben Gurion Üniversitesi. İsmini İsrail’in ilk başbakanı, İsrail’in kurucularından ve hatta anarşik faaliyetleri yüzünden Osmanlı tarafından Filistin’den kovulacak kadar fanatik siyonist olan David Ben Gurion’dan almıştır.

Üniversitenin derslerini MOSSAD’ın da ilgiyle takip edip raporlar hazırlattığı bir “Ortadoğu Çalışmaları” bölümü bulunmakta. İşte Sayın Şevket Pamuk böylesine kaliteli bir bölümde (!!!) ders verebilecek kadar yetenekli bir ekonomi uzmanımız.

Ben Gurion Üniversitesinin başında 14 sene Dünya Bankası’nda çalışmış ve daha sonra bu başarılarından ötürü Rotary ve Lions kulüplerinin 2000 yılının adamı olarak seçtikleri Prof. Avishay Braverman bulunmakta. Böylesine başarılı bir ekonomistin yönettiği üniversitede ekonomi dersi vermenin önemini anlamışsınızdır. İşte Orhan Pamuk’un kardeşi Şevket Pamuk, bu kadar değerli bir hocamız.

Evet, biz Orhan Pamuk’un Amerika yolculuğuna dönelim gene.

1985-1988 arasında tam üç sene Amerika’da kaldı Orhan Pamuk. Bu dönemde Amerika’da harıl harıl kitap yazmanın dışında çok önemli bir kursu da başarıyla bitirdi. Bu kurs, Iowa Üniversitesi bünyesinde verilen International Writing Program (IWP) isimli çok ilginç bir kurs.

Kursun amacı dünyanın değişik bölgelerinden gelen ve kendilerinde potansiyel görülen yazarların, Amerikan hayatını tanımaları ve kitaplarını yazabilecek güzel bir ortama kavuşmaları.

Bu “iyiliksever” programın bünyesinde her sene 20 kadar yazar ağırlanıyor.

İşte, Orhan Pamuk’un bu kurstan sonra hayatı değişti. Yani onun deyimiyle “Bir kursa gitti, hayatı değişti”. Bu arada kurstan 2004 senesinde mezun olan bir başka Türkün ismi de MAHİR AKTAŞ, aklınızda bulunsun, çünkü geleceği parlak.

İnsan düşünmeden edemiyor, bu üniversite bu kadar insanı çağırıp onları aylarca yedirip içirecek ve ağırlayacak parayı nereden buluyor, diye.

Cevabı basit.

Bu yazar eğitim kursu programının baş sponsoru Amerikan Dışişleri Bakanlığı.

Orhan Pamuk’un şansı Amerika’da bundan sonra oldukça açılıyor.

Baktığımız zaman Orhan Pamuk’un Amerika’da basılan kitaplarının tamamına yakını aynı yayınevinden çıkmış. Bu yayınevi Random House.

Yayınevinin sahipleriyse dünyaca ünlü Alman Bertelsmann yayıncılık. Bertelsman’ın kurucusu ve şu anda emekli hayatı süren dünyanın en zenginlerinden Reinhard Mohn da sihirli değnek örneklerinden. Bay Mohn, İkinci Dünya Savaşında general Rommel’in Afrikakorps birliğinde asteğmen olarak savaşıyor. Burada Amerikalılara esir düşerek Kansas’ta bir esir kampına tıkılıyor. O zamana kadar kitaplara ilgi duymayan Mohn, bir anda kitapsever oluveriyor. Savaştan sonra komünizm tehdidi altındaki
ülkesine dönen Mohn, aniden bir yayınevi açarak ilahi kitapları ve dini kitaplar basmaya başlıyor. İşte Bertelsman’ın kuruluşu böylesine mütevazı.

1991 senesinde emekli olduğu zaman Bertelsmann, dünyanın en büyük yayıncılarından ve kendisi de Karun kadar zengin. Bu Amerikalılar Asteğmen Mohn’a esir kampında ne yedirdilerse adam başarının sırrını buluveriyor bir anda. Bertelsman’ın bir diğer ilginç özelliği, Doğan Holding’le 2001 senesinde müzik piyasasına yönelik bir ortaklığa gitmeleri. Bu ortaklığın tüm görüşmeleri bizzat Aydın Doğan’ın kızı Hanzade tarafından yapıldı. Buna göre şu an Türkiye’de yayınlanan pek çok yabancı müzik albümü hep bu ortaklığın sayesinde Türkiye’ye ulaşıyor.

İşte, bu büyük grup Orhan Pamuk’u çok sevmiş olacak ki tüm kitaplarını satsa da satmasa da ısrarla onlar basıyorlar.

Orhan Pamuk’un en büyük başarılarından biri de dünyaca ünlü IMPAC Dublin ödülünü almış olması. Bu ödül öylesine basit bir plaket değil tabii ki. Çünkü ödül jürisi “Benim Adım Kırmızı” kitabını öylesine beğenmiş ki bir de hediyesi olarak 115 bin dolar vermişler.

Peki, bir Türk yazarına kendisiyle aynı mesleği yapan çoğu meslektaşının hayatları boyunca bir arada göremeyeceği meblağı veren kurumun arkasındaki güç kim?

Bu şirket ödüle ismini veren IMPAC şirketi.

IMPAC, tüm dünyada yaygın yönetim danışmanlığı hizmetleri veren bir Amerikan şirketi. Yönetim danışmanlığı adı altında güzel istihbarat hizmetleri verdiği de bilinir. Şirketin başındaki Dr. James Irwin, İrlanda’yı ve kitapları çok sevdiği için böylesine güzel bir ödül ortaya çıkarmış ve her sene başarılı bir yazara bu ödül veriliyor.

Edebiyatsever dostumuz bay Irwin, çok da aktif birisi. Kendisi Amerika’nın önde gelen Cumhuriyetçilerinden ve Amerikan ordusuyla arası harika. O kadar harika ki Amerikan askeri akademisi West Point’den üstün hizmet ödülü almış.

Orhan Pamuk’a verilen ödülün sponsoru Bay James Irwin “International Democratic Union” derneğinin de baş üyesi ve muhasebecisi. Bu dernek dünya çapındaki merkez sağ partileri bir araya getirmek için kurulmuş.

Kurucuları arasında Ronald Reagan, Margaret Thatcher, Baba George Bush, Helmut Kohl ve Jack Chirac gibi önemli isimler de bulunmakta.

Derneğin Türkiye’den de iki üyesi var: Bunlar Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi. Derneğin şu anki başkanı Avustralya’nın Amerikan yanlısı başbakanı John Howard.

James Irwin, bunun dışında Washintonda bulunan “Center for Democracy” derneğinin de üyesi. Tüm dünyaya Amerikan demokrasisi getirme amacındaki bu derneğin en ilginç siması artık hepimizin tanıdığı Henry Kissinger. Kissinger dendi mi o demokrasinin nasıl geleceğini hepiniz tahmin edersiniz herhalde.

Orhan Pamuk’un otuz yaşlarına kadar odasından çıkmayan biri olarak çok büyük aşamalar kaydettiği büyük bir gerçek. Şu anda kazandığı ünün ve paranın keyfini çıkarmakla meşgul. Taksim Meydanına yakın ve muhteşem boğaz manzaralı teras katında yeni eserleriyle uğraşıyor. Duvarlarında Japon edebiyatına kadar tasnif edilmiş yüzlerce kitap bulunan lüks dairesini sadece çalışma amaçlı kullanıyor ve bazen de yakın dostlarıyla yemek yiyor.

Bu eve sık sık gelen yakın dostlardan biri de Yahudi asıllı Amerikan gazetecisi Jeri Liber’di. Bu şahsiyeti, hafızası güçlü olanlar hatırlayacaklardır. Kurucusu olduğu insan hakları izleme komitesini temsilen Türkiye’deki insan hakları ihlallerini konu alan bir rapor yazmıştı. Sonra bu rapor, kitap haline de dönüştürüldü. Bu raporda, Türk ordusunun Kürtlere katliam yaptığı iddia edilmiş ve Türk ordusuna açıkça “serseriler” diye hitapta bulunulmuştu. Bu kitabın çevirisini yapan Ertuğrul Kürkçü ve Ayşe Nur Zarakoğlu hakkında dava açılınca Jeri Liber onlara destek vermek için hemen Türkiye’ye gelerek mahkemelere katılmıştı.

Herhalde Sayın Orhan Pamuk’un fikirlerinin oluşmasında Jeri Liber’le özel teras katında yaptığı yemekli sohbetlerin büyük etkisi olmuştur….

Atilla İlhan

Siz de fikrinizi söyleyin!