Gundem Arşivi Klasikleri,  Kurgu,  Psikoloji,  Tartışma,  Toplum

Birgen – Değişik Bir İnsan Modeli

Birgen, genetik desenleme ile sağlanmış özel yeteneklere sahip bir kız çocuğuydu. Ancak bu yetenekleri ona, sosyalleşme konusunda büyük problemler yaşatıyordu. Henüz 11 yaşında olmasına rağmen, boyu 1 metre 75 santimetre olan Birgen, akademik anlamda çok başarılıydı. İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’nde kimya, Oxford Üniversitesi’nde felsefe ve MIT’te insan genetiği konusunda en yüksek notlarla mezun olmuştu.

Ancak, tüm bu başarılarına rağmen Birgen’in hiç arkadaşı yoktu. Çocukluğu, oyun oynamak, paylaşmak ve günlük çocuk etkinliklerine katılmak yerine kitaplarla ve bilgisayarla geçmişti. Diğer çocuklarla iletişim kurmakta zorlanıyor, onların ilgi alanlarını anlamakta güçlük çekiyordu. Bu durum Birgen’in sosyal yalnızlık yaşamasına neden oluyordu.

Birgen, bu sorunu çözmek için yeni bir yol aramaya başladı. CRISPR-Cas9 adı verilen bir genetik düzenleme yöntemiyle zararsız bir virüsün genlerinde değişiklik yapmayı planladı. Amacı, bu virüsün Birgen’in özel gen desenlerini diğer insanların genlerine taşımasını sağlamaktı. Virüs, vücuda girdikten sonra erkeklerde spermlerde ve spermleri oluşturan hücrelerde, kız ve kadınlarda ise yumurta hücrelerinde RNA ve DNA yazılımını değiştiriyor ve aynı anda hücrelere yerleştirdiği yeni genlerin üstün olmasını sağlıyordu.

Birgen, bu fikri hayata geçirmek için yoğun bir şekilde çalışmaya başladı. Genetik laboratuvarlarında deneyler yaparak virüsün genetik değişiklikleri nasıl gerçekleştirebileceğini araştırdı. İnsanlar üzerinde deneyler yapmadan önce birçok test ve simülasyon gerçekleştirdi. Sonunda, virüsün istediği şekilde genetik değişiklikleri gerçekleştirebileceğini gördü.

Birgen, virüsün insanlara uygulanması için etik onay almak üzere Birleşik Milletler’in etik kurumuna başvurdu. Ancak bu konuda farklı görüşler vardı. Kimileri, Birgen’in sosyal yalnızlığını gidermesinin önemli olduğunu düşünerek projeyi destekledi. Diğerleri ise insan genlerinde yapılan böylesi müdahalelerin etik açıdan tartışmalı olduğunu ve uzun vadeli sonuçlarının bilinmediğini dile getirdi.

Bu konularda söz sahibi olan sanayi kuruluşları ise, tamamen farklı bir açıdan “kaygılıydı”. Zira söz konusu genetik değişimler bir virüs ile insanlara aktarıldığı zaman bu geniş kapsamlı süreçten bir kuruş bile kazanamayacaktı ve sanayi temsilcileri kaygılarını hiçbir zaman bu şekilde dile getiremeyecekti.

Ancak Birgen, sosyal yalnızlık konusundaki umutsuzluğunu ve içsel motivasyonunu kaybetmedi. Bu nedenle, projeyi gerçekleştirmek için daha fazla çaba sarf etmeye karar verdi. Yaptığı araştırmalar ve simülasyonlar sayesinde virüsün güvenli ve etkili bir şekilde çalışabileceğine dair kanıtlar elde etti. Ayrıca, projenin olası risklerini ve yan etkilerini minimize etmek için önlemler geliştirdi.

Birgen, bilim camiasındaki etik tartışmaları dikkate alarak projeyi daha şeffaf ve katılımcı bir sürece dönüştürmeye karar verdi. Öncelikle, insan genetik mühendisliği ve etik konularında uzmanlaşmış bir ekip oluşturdu. Bu ekip, projenin tüm yönlerini değerlendirmek ve potansiyel riskleri ortaya koymak için çeşitli uzmanlardan oluşuyordu.

Birgen ve ekibi, projeyi kamuoyuyla paylaşmak için bir bilgilendirme ve tartışma süreci başlattı. İnsanların fikirlerini, endişelerini ve önerilerini dinlemek için çeşitli platformlarda toplantılar ve seminerler düzenledi. Bilim insanları, etikçiler, hukukçular, psikologlar ve diğer ilgili uzmanlar projenin üzerinde tartıştı ve farklı perspektifleri değerlendirdi.

Bu süreç, projenin etik açıdan daha sağlam temellere oturmasını sağladı. Birgen, insan genlerindeki değişikliklerin uzun vadeli sonuçlarının bilinmediğini kabul ederek, projeyi daha kontrollü bir şekilde ilerletmeye karar verdi. İnsan denekler üzerinde yapılacak deneyler için katılımcıların gönüllü olmasını ve sürecin tamamen şeffaf bir şekilde yönetilmesini sağladı.

Sonunda, projenin etik ve bilimsel açıdan kabul edilebilir olduğuna dair konsensüs oluştu. Birgen ve ekibi, deneyleri gerçekleştirmek için gönüllü katılımcılarla bir araya geldi. İnsanların rızası alındı ve her aşamada sağlık ve güvenlik önlemleri titizlikle uygulandı.

Deneylerin sonuçları, Birgen’in öngördüğü gibi oldu. Virüs, genetik değişiklikleri insan bedenine yerleştirdi ve Birgen’in gen desenlerini diğer insanlara aktardı. Ancak, bu değişikliklerin sosyal yalnızlığı tamamen giderdiği söylenemezdi. Çünkü sosyal ilişkiler, sadece genetik faktörlere dayanmıyordu.

Birgen, deneylerin sonucunda insanların genetik yapılarında üstün yeteneklere sahip olmalarını sağlamış olsa da, sosyal ilişkilerin daha karmaşık bir yapıya sahip olduğunu fark etti. Genetik desenlemelerin, insanların duygusal ve sosyal bağlantılarını geliştirmek için yeterli olmadığını anladı.

Birgen, sosyal yalnızlıkla mücadele etmek için yeni bir yaklaşım geliştirmeye karar verdi. İnsanların sosyal becerilerini ve empati yeteneklerini güçlendirebilecek bir program tasarlamaya odaklandı. Bu program, genetik faktörlerin ötesinde, duygusal zeka, iletişim becerileri ve empati gibi sosyal yetenekleri desteklemeyi amaçlıyordu.

Birgen, sosyal psikologlar, pedagoglar ve diğer uzmanlarla işbirliği yaparak bu programı geliştirdi. Program, çeşitli etkinlikler, oyunlar ve egzersizlerden oluşuyordu. Katılımcılar, duygusal ifadeyi anlama, başkalarının duygularını tanıma, empati kurma ve etkili iletişim becerileri gibi konularda eğitim alıyorlardı.

Birgen, programı denemek için bir grup gönüllü çocuk ve genç yetişkinle bir araya geldi. Katılımcılar, haftalık toplantılar ve atölye çalışmaları aracılığıyla programın bir parçası oldular. Birbirleriyle etkileşimde bulunma, duygusal deneyimleri paylaşma ve ortak ilgi alanları etrafında bağlantı kurma fırsatı buldular.

Programın etkileri zamanla ortaya çıkmaya başladı. Katılımcılar, sosyal becerilerini güçlendirerek daha sağlıklı ve destekleyici ilişkiler kurmaya başladılar. Birbirlerinin duygusal ihtiyaçlarını daha iyi anlamaya ve karşılamaya yönelik bir farkındalık geliştirdiler. Empati yetenekleri arttıkça, birbirlerinin zorluklarına daha fazla destek olabiliyorlardı.

Birgen, programın başarısı ve katılımcıların yaşadığı olumlu değişimler üzerine araştırmalar yaptı ve bulgularını paylaştı. Sosyal yalnızlıkla mücadele etmek için genetik faktörlerin yanı sıra sosyal becerilerin ve empati yeteneklerinin de önemli olduğunu vurguladı. Bu bilgiler, toplumun genelinde sosyal ilişkileri güçlendirmek için kullanıldı.

Birgen, kendisi de programın bir parçası olarak sosyal yalnızlığından kurtuldu. Etkinlikler ve atölye çalışmaları sayesinde yeni arkadaşlar edindi, ilgi alanlarına ortak olan insanlarla bağlantı kurdu ve sosyal becerilerini geliştirdi. Artık yalnızlık hissi yerini, anlayış ve destek dolu ilişkilere bırakmıştı.

Birgen’in hikayesi, insan ilişkilerinin sadece genetik faktörlere dayanmadığını ve sosyal becerilerin önemini vurguluyordu. Genetik desenlemeler, belirli yetenekleri artırabilirken, insanların sosyal bağlantılarını kurmak ve sürdürmek için çeşitli becerileri geliştirmeleri gerekiyordu.

Birgen, projeyi gerçekleştirirken öğrendikleri ve deneyimleri üzerine bir kitap yazdı. Bu kitap, genetik desenleme, sosyal yalnızlık ve insan ilişkileri konularında birçok insanın farkındalık kazanmasına yardımcı oldu. Birgen, öğrendiklerini başkalarıyla paylaşarak toplumda daha fazla sosyal bağlantı ve empati gelişmesine katkıda bulundu.

Sonuç olarak,

Birgen’in öyküsü bize insan ilişkilerinin sadece genetik faktörlere dayanmadığını hatırlatıyor. Sosyal yalnızlıkla mücadele etmek için genetik değişikliklerin yanı sıra sosyal becerilerin ve empati yeteneklerinin de önemli olduğunu gösteriyor. Birgen’in çabaları, toplumda daha sağlıklı ve destekleyici ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmuş ve insanların sosyal bağlantılarını güçlendirmelerine yardımcı olmuştur.

Nizamettin Karadaş

Ateşin Sahipleri | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

Bir Android ile Sohbet | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

Bedenin sinyalleri: Beden dili – Jestler ne anlatıyor | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

Hüdaverdi Almaz’ın yaşadığı çok sakin bir gün | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

 

 

 

1964 İstanbul doğumlu. 1972 den bugüne kadar Düsseldorf, Almanya ikametli. Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, 2 yetişkin kız çocuğu babası. 12 yıl Avukatlıktan sonra mesleğini bırakmış, her konuda meraklı, araştırmacı, analist ve okumasını seven rahat ve huzurlu bir insan.

Siz de fikrinizi söyleyin!