
Yapay Zekâ Şiir Yazabilir Mi
Bilenler bilir, bir zamanlar kitapla silah bir tutulurdu ülkemizde. Okumak, evde bulundurmak suç unsuruydu. Hele hele belli başlı kitaplar gizli örgüt üyeliği için gerekçe olarak gösterilirdi. Bilmem kaç yıldan başlardı cezası. Ne çok kitap yakıldı sobalarda bu yüzden bir dönem, devlet eliyle ne çok kitap telef edildi ele geçirildikten ya da toplatıldıktan sonra.
Epey zamandan beridir yapay öyküler, yapay şiirler, yapay romanlar, yapay denemeler doldurdu ortalığı. En önce çocuk kitapları etkilendi bu işten. Alem değişti, devir değişti! İş “sağlama” alındı bir bakıma. Genel edebiyat zevki bu kadar yavan kitabın okunmasıyla giderek bozuldu. Sanatın yazıya dayanan kısmı itibardan düşürüldü büyük ölçüde. Böyle bir bolluk aracılığıyla kitap, insanların ilgi alanının dışına çıkarıldı. Hoş dünyadan bağımsız değildi bunlar.
Dergilerin birçoğu yapay şiirlerle dolup taşmakta şimdilerde ise. Kitabevlerinde, fuarlarda adım atamazsınız bunlardan yapay şiir kitaplardan. Can Yücel’in ifadesiyle “her üç kişiden beşi şair.” Özkan Mert de “yüz şaire bir okur düşüyor” şeklinde yaklaşıyor olaya. Görülen köy o, ne desin ki! Olanlar böyle özetlenirken ortada da bu söylenenleri yalanlayacak ciddi şiir zevki de gözükmüyor nerdeyse. Söylemeye dil varmak istemez ama edebiyat zevki ile birlikte şiir zevki de iyice azınlığa düştü. İçine düşürüldüğümüz çatışmalı ortamın, gelecek öngörüsüzlüğümüzün nedeni biraz da şiirsizliğimiz ve bunun yol açtığı düşsüzlüğümüz müdür, durup düşünmek lazım.
İnsanın koluna giren, onun kıstırılmışlığına, kuşatılmışlığına itiraz eden, kendisine, başkalarına ve doğaya karşı yabancılaşmasıyla savaşan ama aynı zamanda yüreğini de ısıtan şiirler yazılmıyor değil, yazılıyor kuşkusuz bugün de. Böyle şiirler bulmak, böyle şiirlere ulaşmak eleştiriyi elden bırakmayan, gerekirse şairiyle kapışan, ona soru soran, itiraz eden ve aynı zamanda onunla yola çıkmaya hazır nitelikli okur gerektiriyor kuşkusuz. Bu işin zorluğu aynı zamanda. Ancak bu zorluğa bir yenisi daha eklendi teknolojinin ilerlemesiyle: Yapay Zekâ!
Yapay Zekâ da “şiir” yazmaya başladı çünkü. Yapay Zekâ’nın iddiası şu olmalı: “Bunca yapay şiirin yanında neden benim yazdığım şiirler de yer almasın! “Amaç insanı yalnız bırakmak değil mi?” “Onu çaresizliğin kucağına düşürmek değil mi?” Ekonominin geldiği boyut insanın kendisinden istifa etmesini istiyor. İnsanı şiirsiz bırakmakla onu makinaların uzantısı durumuna sokmanın daha kolay olacağını öngörüyor. “Bu gidişle insanı kendime benzetirim” diyor. “Etsiz, kemiksiz, duygusuz kendime…”
Şiire ilişkin sağlam bir bilginiz yoksa, sağlam okurluk zevkiniz yoksa, şiirin akış seyrinden habersizseniz, dahası insanı tanımıyorsanız meydan pekala Yapay Zekâ’ya kalabilir. Montaigne; “Şairlere acıyorum çünkü onlar şiir yazmayı, şiir bilgisi edinmekten daha kolay sanıyorlar,” der. Bu gerçeklikten hareketle okurun işinin de zor olduğu söylenebilir. Öyle ya şiir diye sunulan şey hangi ve nasıl donanımdaki birinin yazdığı şiir? Kimin şiiri? Yapay şiirden, Yapay Zekâ’nın yazdığı şiirden farkı ne? Şöyle denkleştirelim olayı: Okurun işi de zor şair kadar.
Şiir bir ürpertidir sonuçta. Söz; yeni anlamlarla, çağrışımlarla şairin kaleminden çıkıp okurun yüreğine düştüğünde açığa çıkan bir ürperti. Mekanik hiçbir şeyin yol açamayacağı bir ürperti… Sesin, yüreğin, duyarlılığın çıplak hali.
Yapay Zekâ Şiir yazar mı sorusuna gelince: Evet! Yapay şiir kadar Yapay Zekâ’nın yazdığı şiirler de karşımıza çıkacak bundan böyle. Ancak dergileri belli ölçülerde kirletecek olsa bile şiir olmayacak bunlar. Ülkemizdeki ve dünyadaki şiir birikimi az boz şey değil. Şairdeki insan sıcaklığı, şiirlerinin adil, eşit ve özgürlükçü bir dünya içermesi, özlemlerinin bilinçli bir bilinçsizliğin içinden yeni bir gerçekliğe doğru akışı Yapay Zekâ’nın insanla da şiirle de başa çıkamayacağının en büyük güvencesi aslında. Pablo Neruda, “Bir şairin hayatı bütün hayatlardır,” der. Doğrudur! Hal böyle olunca Yapay Zekâ’nın böyle bir zenginliği, böyle bir üstünlüğü yok. Olamaz da!
İnsan var olduğu sürece şiir, özgünlüğünün ve özgürlüğünün peşinde koşacak.
Hayrettin Geçkin

