Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Toplum

Vicdani Zorunluluk

Serpil Seyhan Gürbüz, bir metin paylaşmış. Metin, alıntı metin. Okuyunca çok etkilendim. Tümü çarpıcı olan metnin özellikle bir bölümü daha çok etkileyici. Adeta elim ayağım birbirine dolaştı. Metnin konusu Osman Kavala. Beni çok fazla etkileyen bölümüyse şöyle:

“Sanırım 1978 yılıydı. Babası Mehmet Kavala sahip olduğu MENKA madencilik şirketinde çalışan işçiler için talep ettiğimiz paranın üçte birini rüşvet olarak teklif etmiş, ben reddedince, “Senin yaşında bir oğlum var, adı Osman. Söz dinlemiyor, Neymiş, “hakmış, hukukmuş, adaletmiş, demokrasiymiş.”… Bırak bunları diyorum. Her koyun kendi bacağından asılır, sen kendi işine, okuluna, tahsiline bak… Beni dinlemiyor. O yüzden başına bir iş gelmesin diye İngiltere’ye okumaya gönderdim” demişti.

Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur derler ya, doğruymuş demek ki!

Osman Kavala bir fabrikatörün oğlu. Hak, hukuk, adalet, özgürlük gibi kavramları savunmuş gençliğinde de. Bu yüzden başına gelenler de belli.

Demek ki adil bir dünya, kardeşçe bir yaşam istemek; herkes için bir Türkiye düşü kurmak, insan hakları ve özgürlüklerin savunucusu olmak, emekçilerin haklarını savunmak; dahası kurdun kuşun yuvasını bozanlara karşı çıkmak, doğadan yana olmak şu sınıftan, bu sınıftan olmak işi değilmiş… Bilinç, birikim ve vicdan işiymiş aslında. Evet kesin öyle! Beni buna inandıran örnekler az değil. Engels, Che Guevara hemen söyleyebileceğim isimler.

Açıkçası kendime az da olsa üzüldüm Osman Kavala’nın durumu karşısında. Ben yoksulum diye adil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir dünya düşleri kurmaya başladım gençliğimden itibaren. Böyle bir dünya için de mücadele ettim elimden geldiğince. Edebiyatım da böyle bir dünya üstüne. Osman Kavala ise benim gibi olmadığı halde benim seçtiğim mücadeleyi seçmiş. Eşitlikten, kardeşlikten, adaletten yana bir çizgi tutturmuş. Yaşamını bu değerlere oturtmuş. Zengin olsaydım yine adil, eşitlikçi ve özgürlükçü bir dünya savunucusu olur muydum diye çok sordum kendime öteden beri. Salt bu konudaki merakımı gidermek için zengin olmak isterdim ne yalan söyleyeyim. Bunu test etme şansım yok ne yazık ki!

“Sen yanmasan / Ben yanmasam”… meselesi” değil… Zengin olduğu halde, yoksulların veya ezilenlerin vermesi gereken bir mücadele gibi görmemiş Osman Kavala, adalet, eşitlik, özgürlük ve insanlık mücadelesini.

Bir sonuca vardım buradan da kendimce: Yoksulların veya ezilenlerin sömürü ve zulüm düzenine karşı çıkması bir zorunluluktur. Ama zengin birinin sömürü ve zulüm düzenine karşı çıkması vicdanı bir zorunluluktur.

Son bir şey daha: Bu yazıyı bitirdikten sonra karıma okudum. Hem yanlışlarımı görürüm, hem de düzeltirim diye. Onun ne diyeceği de önemli kuşkusuz. Karım hukukçu. O bir şey söylemeyince, bu yazı suçluyu övmeye girer mi diye sordum. “Düşünceni açıklamışsın” dedi. Ama “Görmüyor musun düşünceyi açıklamak da suç” dercesine.

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!