Güncel - Aktüalite,  Kitaplar,  Toplum

Türkiye’de İşçi Hukuku

Hayır! İşçi Hukuku üzerine bir şey anlatmayacağım. Ne haddime!

İzmit’te yaşadığım yılların son on yılı özel bir eğitim kurumunda eğitim yöneticiliği ile geçti. Güzel arkadaşlar, güzel dostlar edindim o süreçte de. Aklının ve yeteneklerinin sınırlarına doğru yola çıkardığım yüzlerce, binlerce öğrencim oldu. Pek çok anı yer buldu duyarlıklarımda.

O anılardan birini paylaşmak istiyorum. Çünkü bundan daha uygun bir zaman bulamayabilirim. Öyle ya anılar da anlatılmak ister. İki kız kardeş vardı öğrencilerimin arasında. İkizdiler. Zeki oldukları kadar sevimliydiler üstelik. Babalarıyla bir derginin yayın kurulunda yer alıyorduk. Arkadaşımdı, dostumdu yani babaları da.

Bir şey sormak ve varsa önerileri iletmek için genellikle birlikte gelirlerdi odama. Kimi zaman mini sohbetlere de zamanımız olurdu onlarla. Ayrı ayrı geldiklerinde yüz görünümleri birbirine çok benzediği için hangisi Ceren, hangisi Cemre ayırt etmekte zorlanırdım. Cemre, Ceren’e göre kısmen de olsa kısa boyluydu. Cemrenin önce havaya, sonra suya, en sonunda da toprağa düşmesi olayı var ya; ben sevimli öğrencilerimin adlarını bu bilgiyle kodladım kafamda. Ondan kolay ne var? Kısa boylu olan Cemre’ydi işte!

Bir gün odamın kapısı çaldı. Gel, dememle birlikte bu sevimli ikizlerden birisi hınzır bir gülümsemeyle karşımdaydı. Acaba o zaman 8.sınıfta mıydılar? Büyük olasılıkla… “Benim adım ne öğretmenim,” demez mi? Hapı yutmuştum! Kem küm derken gözüm dışarıya ilişti…Ceren sekreterlikte saklanıyor. Benden kaçar mı? Meğer, benim adlarını bir şekilde boy farkıyla ayırt ettiğimi keşfetmişler ve bu konuda beni sıkıştırmak için plan yapmışlar. Ceren de geldi sonra yanımıza. Gülüştük.

Ceren’i bir süre önce, hayatının baharında, daha çiçeğindeyken kaybettiğimizi öğrendiğimde nasıl sarsıldığımı hangi sözcüklerle anlatabilirim ki? Ne kadar zorlandım arkadaşlarım-dostlarım Nezaket- Murat Özveri çiftine telefon etmekte. Ne diyecektim öyle ya! Nasıl bir cümle kuracaktım? Bilemedim açıkçası. Ama bir şekilde içimin yandığını, acılarını paylaştığımı ifade etmeye çalıştım yine de. Yıldızlardasın Ceren!

Murat Özveri Türkiye’de tanıdığım başarılı hukukçulardan biri. Ama o, önce insan. İnsanlığın oğlu… Yıllarca SEKA işçileri için verdiği hukuk mücadelesinin de tanığıyım üstelik. Ama bu dediğim sadece biri… Özveri soyadı aynı zamanda bir yazgı onun için. Hukuk alanında çok geliştirdi, çok ilerletti kendini Murat Özveri. Vicdandan kalesi oldu insanlığın. Kızının adını yaşatmak için E. Ceren Özveri Eğitim ve Dayanışma Vakfı kurduğunu ortak arkadaşlarımızdan öğrenmiştim. Uzun ve yorucu çalışma sonucu, Bireysel İş İlişkileri Açısından TÜRKİYE İŞÇİ HUKUKU adlı iki ciltten oluşan 1910 sayfalık bir de eser yazıp bu vakfın yararına sunmuş. Bunu da şiirden ve edebiyattan kardeşim Av. Necla Acar’ın verdiği sürpriz haberin ardından, söz konusu eserin adıma imzalanarak kargo aracılığıyla elime ulaşmasıyla öğrendim. Ne denir ki büyük insanlıktan yana çarpan yüreğine sağlık dostum Murat Özveri demekten başka!

Kitabı değerlendirecek bir yetkinliğim yok. Ama elime aldığında anlatılmaz bir hayranlık duydum bu dev çalışmaya. Aslında alana ilişkin merakım da çok fazla. Serde devrimcilik var, işçi haklarından yana atan bir sol yanım var çünkü… Şöyle bir şansım var yine de: Eşim hukukçu; kitabı birlikte okuyup üzerine konuşacağız önümüzdeki günlerde.

Unutmadan belirtmeliyim! İki şey dikkatimden hiç kaçmadı kitaba göz gezdirirken: Birincisi kitabın her iki cildinin kapak içleri Ceren’in o meleksi yüzü. Ki insan alabildiğine duygusallaşıyor böyle bir şeyle karşılaşınca… “Ölüm adın…” diyorsun. Bir diğer şey de bölümlerin uygun yerlerine bazı şairlerin kısa kısa şiirleri yerleştirilmiş: Özdemir Asaf, Can Yücel, Şükrü Erbaş, Süreyya Berfe, Ataol Behramoğlu, Bertolt Brecht, Rıfat Ilgaz, Orhan Veli ve daha birçokları. Bu da ayrı bir olay. Sanatla, edebiyatla hukuku bir araya getirmek, gerçekten de büyük insanların, büyük hukukçuların işi…

Benim de aşağıdaki şiirim yer almış bu dev eserin içinde:

Az ilerde bir gül
Güzel mi güzel, kırmızı mı kırmızı
İçimden ah şu dikenleri…
Dönüp demez mi
Her güzel savunmakla da
Yükümlüdür güzelliğini…

 

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!