Edebiyat,  Kitaplar,  Toplum

Necat Bayraktar’ın Zamanda Yolculuk Kitabı

Necat Bayraktar’ın Zamanda Yolculuk adlı anılardan oluşan kitabının sayfalarını çevirirken Pablo Neruda’nın; “Bir şairin hayatı bütün hayatlardır,” sözü geldi aklıma. Anadolu Aydınlanmacılığına dayalı öyküler ayaklandı kafamda. Fakir Baykurtlar, Mahmut Makallar, Dursun Akçamlar geçti gözümün önünden bir, bir.

Kitabı okurken Bekir Karadeniz’in önsöz için yazdıkları;
Çevirdiğim her sayfada doğrulanarak karşımdaydı baktım ki. Önsözün bir yerinde kitabın içeriğine ilişkin yapılan değerlendirmede;

“Demokratik ilişkilerin geliş(tiril)mediği Türkiye gibi bir ülkede toplumun sürekli baskı altında tutulmasının yetmediği var sayılarak darbelerle doğrudan şiddetin tek belirleyici olduğu dönemlerde bile ayakta kalabilmenin imkanlarını bulabilen insanların dayanma sınırlarını göstermektedir,” Sözleri ile;

Necat Bayraktar’ın anılarının kristalleştiği kitabının giriş yazısındaki,
“Yazdıklarım sadece bir köy öğretmeninin yaşam öyküsünden ibaret değildir. Türkiye’nin eğitim tarihinin son yarım yüzyıllık unutulmuş, arşiv siz dipte, köşede, karanlıkta kalmış öykülerinin kendi etrafımdaki bölümünü gün ışığına çıkarmaya çalıştığım bir çabadır,” sözleri birleşerek önümde bir pankart gibi açıldı adeta.

“Adil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir ülke kurmak için var mısın” çağrısı yaparcasına estetik bir duyarlılıkla beni, Van Gogh’ un; “Dünya tamamlanmamış bir taslaktır “ sözü ile buluşturdu yeniden. Yaşanmamış aşklar, kurulmamış dünyalar çiçeklendi düş ucumda.

Zamanda Yolculuk; TÖS deneyiminden beslenen TÖB-DER, EĞİT-SEN, EĞİTİM-SEN gibi ilerici-devrimci ve demokrat öğretmen hareketleri içinde boydan boya, tepeden tırnağa yer alan Necat Bayraktar’ın, çocukluk ve gençlik yıllarından akıp gelen Türkiye’de yaşanır bir hayatı yaratma mücadelesi ve bu bağlamda yazarın kişisel tarihi ve anılar toplamı içinden kişisel duyguları, kişisel acı, umut ve sevinçleri çıkarın.

Altmış yıllık Türkiye tarihinin billurlaşmış hali aslında. Ancak bu kişisel duygular, çekilen acılar, yaşanan sevinçler ve beslenen umutlar da söz konusu tarihin dokusu ve örgüsüdür bir bakıma.

Orhan Pamuk, Veba Geceleri adlı romanının giriş yazısının bir yerinde şöyle der:
“1901 yılındaki veba salgını sırasında adada olup bitenleri araştırırken, bu kısa ve dramatik sürede kahramanların öznel kararlarını anlamaya tarih biliminin yetmeyeceğini, bunların roman sanatının yardımıyla daha iyi anlaşılabileceğini hissetim ve bu ikisini birleştirmeye çalıştım.”

Hiç kuşku yok ki Necat Bayraktar da anılarını benzer bir kaygıyla kaleme almış: Tarihçilerin yaşanan olayları salt kronolojik sıraya koymakla ve olayları salt kuru kuruya neden sonuç ilişkilerine yaslandırmakla tarihin asla açıklanmayacağı ve anlaşılamayacağı kaygısıyla, ki yazar bu konuda çok haklı. Hangimiz tarihi ete kemiğe bürünmüş haliyle romanlardan, öykülerden ve kimi insanların anılarından öğrenmedik ki!

Bu anlamda Zamanda Yolculuk bir dönemdeki ülke tarihini, birebir tanıklıklarla ve estetik bir dille kavratmayı da hedeflemiş. Bir türlü demokratikleşemeyen ülkemizin dramını bir tablo gibi çıkarmış karşımıza. Ve geride yanıtı kolay olmayan sorular bırakmış üstelik. Ki, kitap en çok bu özelliğinden ötürü okumayı hak ediyor aslında.

Necat Bayraktar’ın anılarının derinliğine ulaşmak, onlardan geleceğe tutunmak için sağlam halkalar edinmek hiç kuşkusuz okura kalmış bir şey. Türkiye’nin yakın tarihiyle kurduğu bağa; kendisini ve dünyayı anlama ve anlamlandırma yetkinliğine bağlı. Kendi geleceğini, insanlığın geleceği içinde hangi biçimde aradığına, Geçmişi kendisine yeni bir göz yapmadaki becerisine bir de…

Kimi kitaplar gibi Zamana Tutunmak (Zamanda yolculuk mu olacaktı?) da okurdan belli bir anlama ve algılama eşiği istiyor belli ki. Kaldı ki bazı kitapları okumak daha önce başka okumaları da gerektirir. Zamanda Yolculuk, okurun karşısına böyle bir zorluk çıkarmasa da yine de okurun insana, insanlığa yakın duran akıl ve vicdandan “ben” taşıyan biri olması lazım.

Kitabı daha da anlaşılır hale getirecek şeyse, bizlere geleneğin en iyi şiir örneklerini sunan Necat Bayraktar’ın şiir kitaplarına uzanmak ve Zamanda Yolculuğu böylesi estetik ve şiirsel ortamda ele alıp değerlendirmek; sınırlanmış lığımızın, kuşatılmışlığımızın, kıstırılmışlığımızın duvarlarını şiirden güç alarak zorlamak…

Necat Bayraktar’ın insan hallerimize ve toplumsal hayatımıza ışık tutan, eğitim süreçleri hakkında birtakım gerçeklikleri gözler önüne seren Zamanda Yolculuk adlı anılardan oluşan kitabını okurken kimi yerde çocukluğunuza yaklaşacaksınız, bundan eminim. Gençliğinizle buluşacaksınız kimi yerde de. Yeri gelecek yaralanacaksınız.

Tırnaklarınızın arasına taş toprak dolacak, dizleriniz kanayıp canınız acıyacak. Sorular soracaksınız kendinize ve cevaplarını bulacak-bulamayacaksınız. Bir zaman tünelinde yol almanın güzelliği, zorluğu, bir sözcüğe sığsın istediğiniz- sığdıramadığınız maceralar…

İnsan olmanın doğuştan kazanılan değil de zamanda yolculuk içinde edinilen bilgi, bilinç ve vicdan sonucu kazanılan bir edim olduğuna rastlayacaksınız yazarın anılarıyla yüz yüze geldikçe. “Başka bir ülke mümkündür, başka türlü bir dünya mümkün…” derken yakalayacaksınız kendinizi…Belki de demokratik bir eğitim için kafa yoracaksınız. Yeniden yaralanacaksınız ve yeniden iyileşeceksiniz belki de. Ve kendi iç yolculuğunuza çıkacaksınız bir kez daha kitapla yolculuğunuz bittiğinde.

Jeanette Vintersen; “Bir harita bana hiç görmediğim ama sıkça hayalini kurduğum bir yeri bulacağımı söyleyebilir,” der. Necat Bayraktar’ın Zamanda Yolculuk kitabı tam da böyle bir harita aslında. Ancak haritayı birebir izlemek zorunda değilsiniz, gerekmiyor da. Unutmamalısınız ki haritaların gerçeklikleri artarken doğrulukları azalır. Bir süre sonra iş size, sizin düş ve düşünce gücünüze kalacak çünkü…

Necat Bayraktar’a ne diyeyim şimdi! Çocuk olsaydın derdim ki uçurtman tellere, ayağın taşlara takılmasın. Şöyle sesleneyim bari: Kötülüğe çektiğin kalem keskinliğini yitirmesin.

(Zamanda Yolculuk, Necat Bayraktar, anı, KaraMavi Yayınları, Kasım 2022, 352 sayfa)

Hayrettin GEÇKİN


Siz de fikrinizi söyleyin!