Edebiyat,  Kitaplar,  Şiir,  Toplum

Lilura Üzerinden Ayhan’la Dertleşme Denemesi

(Sevgili okur,  aşağıdaki  metinde tırnak içine alınmış dizelerin tamamı Lilura’dan kalemime ilişen, duyarlıklarıma yapışan dizeler. Onlardan birkaçı yalnızca… Birer leke diyelim onlara isterseniz, geleceğe renk düşürecek olan…)

Çocukluğuna yaklaşma, tehlikelidir diyerek seni uyaran bendim Ayhan. Peki ama bana ne demeli? Çocukluğuma çivileme dalışlar yaparken buldum kendimi. Oysa, rüyalarımda dolaşan şiirlerin izini sürmeye diye çıkmıştım evden. “İçimdeki Lirik Şarkı”nın… Her şey  Lilura’nın yüzünden. Her şey! Sana seslenmek için gecikmem de bu yüzden.
Bu devirde demini almış bir şairi bulmak öyle kolay değil Ayhan. Tembellik edip çok yazıyorlar çünkü. Aşktan, ateşten geçirmiyorlar sözcükleri. Çömlek ustalarının ne iş yaptıklarından haberleri bile yok. Öyle olsa “Göz gözü görür / Kalp kalbi”.  Ve “Bir yakadan bir yakaya / sıcak köprüler kurulur”. Bunlar Lilura’nın bana ayaküstü anlattıkları.
Lirura ile az zaman geçirmedim Ayhan. Diyelim uykum kaçtı, tuttum bir nefes aldım ondan. Bir dal yalnız kaldığında, bir serçenin ya da bir sincabın kalbi kırıldığında Lilura yanımdaydı. Kentler yağmalanırken, ateş aldığında silahlar, uykusu kanatıldığında çocukların Lilura ile birlikte irileşti gözlerimiz. Kendime küstüğümde bana lirik şarkılar okudu Lilura… Annemi ve seni özlediğimde gelip saçlarımı okşayan da oydu… Onun sayesinde uzun yolculuklar yaptım kendimden kendime. Bilirsin nasıldır “Bir düşün kanadında / o büyülü yolculuk”. Bilirsin “Kıpırdayınca yürek / Kanatsız da uçulur.” Lilura’nın, “İki güneşli damla / İki güzellik işçisi” gözlerinin tanığıyım.  “Görüyorum suyun yürüyüşünü / Dallara ve kalbine tohumların” diyen o gözleri, her şeyi bir güzel özetliyordu zaten. Doğup büyüdüğüm topraklardan yapılmaydı sesi. Ses rengi kar sularından, babasız büyüyen çocukların kısık gülümsemelerindendi… Mümkün hayatları, mümkün insan ilişkilerini özlemiş bir sesti onunkisi. Öyle bir bağlıydı ki güzel günlere, güneşli günlere.
Lilura’dan ayrıldıktan sonra Ahmet Erhan, Ahmet Uysal, Ülkü Tamer, Ruşen Hakkı, Kemal Özer, Pablo Neruda ve  Nazım’ı neden o kadar çok düşündüğüme dair  doğru dürüst bir karşılık bulamadım  kafamda Ayhan. Akla yatkın diyebileceğim şey; “İçimdeki Lirik Şarkı” ile özdeşleştirebildiğimdir her birini. Yetmişine merdiven dayadığın halde bizlere ancak iki kitap sunabilmiş  olsan da seni de o isimler arasında düşünmemi  ne olur yabana atma. “Yeni renkler / Yeni sesler peşinde / Kıyı kıyı dolaşman / Sulara çiçeklere karışman / Yüreğine dar gelişin / Hiçbir yere sığamaman” o kadar açık ki. Lilura bir iç dökme değil, çok açık. Geçip karşısına kendini anlatmamışsın. Tersine Lilura üzerinden kendini keşfetmeyi, dünyayı anlayıp anlamlandırmayı denemişsin. Başarmışsın da…
Sesimi sesine bitiştirip, “Aç sen de kalbini / bu lirik havaya Lilura / İyi gelir belki de yaralarına / Ayaklanır düşlerin / Yeni bir yürüyüş başlar” diye seslendiğimde kurt kuş duydu, börtü böcek duydu sesimi Ayhan. Gençliğim hemen yan bahçedeydi. İşini gücünü bırakıp bana doğru yöneldi. Çocukluğum sıradaydı… Sonra şu dizeler eşlik etti sesime: “Bildik bir öykü olmasın / Dedik bizimki ama / Dengesiz bir denge vardı / Aramızda Lilura /Yürüsek düşecektik.” Bunları okuyunca düştüğümüz geldi aklıma. Ve hesap sorulması çiçeklerde aşkı büyütme sevincimizden. Bir süre renkler hepten eylüldü. Ne direnç gülleri ayrıldı aramızdan, bilirsin.  Ama sen acılara saplanıp kalmamışsın, üstüne çıkarak seslenmişin onların. Vicdan aramışsın her durakta, sevinç ve umut biriktirmişsin anlamlı yolculuklara.
Dirence karıştığımız gözeleri anımsıyorum Ayhan. Senin sulara uyup gittiğini de. “Gittiğin o sularda  / Kendini ışıklı dalgalara bırakıp / Yıldızların aktığı sulara açılmışken / Düşlerine bir gece / Beklenmedik bir buzdağı çarparak /Yüreğin kanamaya başlıyor// Karanlık bir kıyıda bir anda ıssız kimsesiz kalıyorsun / Hemen yaranı avuçlayıp / Sesimin ışığına koşuyorsun // Ben annemden dönüyorum // Sesini sesime / Kalbini kalbime yaslayarak / İçini iplik iplik söke söke / Söküğünü içime döke döke / Ağlıyorsun/ ağlıyorum // Ağladıkça senin ışığın açılıyor / Benim kapanmış yaralarım”. Sahi Eylül müydü yaşadıklarımız, rüya mıydı yoksa bölük pörçük?
Konuyu biraz değiştirelim istersen Ayhan: Şiirlerin “ Bir güzellik imgesi”. Ve “Senin de ellerin kuş yuvası / Kalbin ana kokusu”. “Ben devrime ve şiire / Annemin kürsüsünden yazıldım” diyecek oluyor her sözcüğü Lilura’nın…Aşka, devrime ve şiire inandığın öyle açık ki.  Biliyorum: “Denizinden uzak düştü / Üşüyor düşlerinin mavisi / Ama senin henüz / Esmedik rüzgârların / Saklı baharların var”. Bu yüzden yollardasın. Bu yüzden “Gelişinin bir şiiri var senin / lirik bir şarkısı”.  Bilirsin ki “Her devrim böyle başlar / Önce sular ısınır”.
Lilura bana; “Sen beni bilirsin / Bir kent yıkılırsa / yıkılır bin kent / Bir yürek yanarsa /yanar bin yürek / Diyenlerin hamuruyla yoğrulmuşum / Herkesin derdi kendine diyemem / Ki sen de öylesin / Kırılanla kırılır / yanala yanarsın” demişti. Ben senden duymuştum bunları ilkin Ayhan. Sana insanlığın oğlu, kurdun kuşun, suların ve toprağın kardeşi dediğim sırada bir karşılık olarak söylemiştin. Anılarımızda daha böyle bir yığın şey var eşeleyecek olsak. Anılar dedim de aklıma geldi. “Ahtır bu, yaradır geçer / dondurma sen kalbini / Anılara sar / Bahara sakla” Ayhan. Yaşanmamış aşklara, kurulmamış dünyalara yazgılısın belli. Mecbursun insan olmaya, insanlığa mecbursun. Zulme, karanlığa karşı inadından bilirim. Kalbinin sıcaklığından bir de. Ondandır bu sevdalı açışın… Öyle ya “Uçurumlarda bile / Bir damla toprağa / Tutunup açabilen / Bir gülün yüreğine / O sevdalı açışı / Hangi yağmur / Hangi güneş düşürebilir”.
“İçimde yeşerttiğin ırmaklar” için teşekkürler Ayhan. Ölümü dirime, acıyı sevince taşıyan şiirlerin için. Daha çok sözü var çok / söyleyecek şiirin”. Kaldı ki  “Denizin de saklı bir dili var / Ekmeğin de / şiiri bekleyen”. Senin de kendine özgü bir dilin var. Bu dil dağın, taşın, suların dili…Güzel günlere düş biriktiren bir dil…Aşkın dili…Biliyorum ki yolun uzun. “Mavi iplere dizilecek daha sözcükler / Arasına yıldızlar işlenecek / Salına dolaşacaklar dünyayı / Ağzı var dili yok evlere / Büyülü esintiler sunarak”.
Lilura’yla konuştuk Ayhan. Bir şiirinin tamamını alıyorum buraya. Ve bu şiirle bütün insanlara, sözü kesilmişlere, yaşanası bir dünya özleyenlere, taşa, toprağa, börtü böceğe, yıldızlara, sulara senin selamını iletiyorum. İlk kitabın Aşk Barışa Yakışır’a da…
“Aşk kapıları kapanınca
Gece oluyor
Kör ve sağır kalıyor
İnsanın acısına insan
Akıl bağlanıyor
Yol şaşıyor
Bindiği dalı kesiyor insan
Aşk kapıları kapanınca
Korku kapıları açılıyor
Kabuğuna çekiliyor insan
Zalime yakın
Mazluma uzak duruyor
Dil de kirleniyor aşk kapıları kapanınca
Önce zehirli sözcükler
Kuşatıyor sokakları
Sonra duvarlar örülüyor
İnsanla insan
Şehirle şehir
Dağla dağ arasında
Aşk kapıları kapanınca
Kararıyor yürek
Çiçek döküyor
Ne geçmişi kalıyor insanın
Ne geleceği”
(Lilura -İçimdeki Lirik Şarkı- Ayhan Genç, Şiir, Ange Yayınları,2023, 50 sayfa)

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!