Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Tartışma,  Toplum

Karanlık Dönemin Sonuna Yaklaşırken

Avrupa Birliği’ne üye olunacaktı. Demokratikleşme, insan hakları ve özgürlükler konusunda ciddi düzenlemelere gidilecekti. 12 Eylül’le hesaplaşılacak, ülke askeri vesayet altından kurtulacaktı. Şeffaf olacaktı her şey. Haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk, yoksulluk sona erecekti. Barış rüzgârları estireceklerdi ülkede güya.

Ne hoş değil mi! Kim istemez, hangi yurtsever, hangi devrimci, hangi demokrat bütün bunlar olmasın diyebilir ülkesinde?

Böyle dediler. Seçim vaatleri tam da böyleydi.

Bir an olabilir mi dedim bütün bunlar için bunlar böyle bir şey yapabilirler mi dedim kendi kendime. İçimden keşke dedim. Keşke, keşke, keşke… İran örneği vardı bildiğim. Şöyle ki: İran’da siyasal İslamcılar, benzer söylemlerle yola çıkıp, solcu bir partiyi bile, yani TUDEH’i, yanlarına almayı başarmışlardı. Nasıl bir yanılgı ama değil mi? İlk icraatları teker teker kellelerini almak oldu TUDEH’lilerin. Sonra, daha sonra ne oldu peki? Karanlığa gömdüler İran’ı. Bizdeki siyasal İslamcılar da bu yolu mu deniyorlardı yoksa! Korkulan buydu.

Ve korkulan oldu
Görülen görmeye
Bilinen bilmeye yetmedi

Siyasal İslamcı, dinci gerici AKP, 2002 de 365 milletvekiliyle iktidara geldi ve koşulları oluşturduktan bir süre sonra da karanlığa boğdu ülkeyi. Söylenenlerin tam tersini yaptı. Cumhuriyetin kazanımlarını yok etmekle başladı işe. Eğitimi yaz boz tahtasına çevirdi beraberinde. Kuran kurslarına, tarikatlara can kattı adeta. Devamında ne adalet kaldı, ne hak, ne hukuk, ne demokrasi, ne de insan hakları, ne özgürlükler. Canına ot tıkadı hepsinin… Ülkeyi açık cezaevine dönüştürüp tüm özgürlükleri askıya aldılar belli bir süre sonra. Demokrat görünümlü maskelerini gizlemeyi de bıraktılar. Bir süre sonra konuşan konuşamaz oldu, düşünen düşünemez oldu. Din alıp din sattılar. Yolsuzluklar, hırsızlıklar, soygunlar bizzat AKP devleti eliyle yapılmaya başlandı. Çocuk taciz ve tecavüzleri, kadın cinayetleri sorgulanamaz oldu. Gelinen noktada Cumhuriyet yok edildi ve son birkaç senede de halk yoksullukta eşitlendi. Yoksullukta eşitlediler halkı. Bunla da yetinilmedi ve tam anlamıyla Ortadoğu bataklığına düşürdüler ülkeyi.

Tuhaf olan şu: Başlangıçta ifade edilen vaatler doğrultusunda AKP’ye oy veren insanlar, bunların tam tersi yapıldığında da kopmadılar AKP’den. Kadın cinayetlerinin, çocuklara taciz ve tecavüzlerin sorgulanamamasına ses çıkarmadılar. Bırakın ses çıkarmayı, gizli onay verdiler. AKP’nin devlet olanaklarını tek yanlı kullanmasından, bir avuç yandaşı ihalelerle ihya etmelerinden, halka uygulanan baskı ve zulmünden, muhalefetin sesinin kısılmasından; aydınları, gazetecileri hapse tıkamalarından, ehli olmayanların devlet yönetiminde kilit noktalara yerleştirilmesinden en ufak rahatsızlık duymadılar. AKP’yi iktidara taşıyan kesim, eşi benzeri görülmemiş medya gücüyle daha da arttı bu sürede. Halkın çok önemli bölümüyle AKP arasında kurulmuş olan bu ahlaksız ilişki ülkede ciddi bir çürümeye de yol açtı böylece. Ülke adeta bölündü. Halk yoksul, kuru soğana muhtaç haldeyken, Saray’da şatafat ve devlet yönetiminde ciddiyetsiz kişiler gırla gider oldu. Neresinden bakarsanız bakın hiçbir dış güç veya düşman göreceğiniz başka bir devlet yönetimi ülkemiz yönetimine el koysaydı yirmi yılda ülkeyi bu hale getiremezdi.

Düşünebiliyor musunuz, ırkçı milliyetçi, kafatasçı MHP süreç içinde bu yapıyla bütünleşmekte kalmadı, insanları domuz bağlarıyla boğan, toplu katliamlar yapan Hizbullahçı katiller de eklemlenerek güçlendirilmeye çalışıldı bu karanlık yapı. Ahmet Şık’ın ifadesiyle en büyük terör örgütü ve hırsızlık şebekesi AKP’nin hedefinde hâlâ cumhuriyet, cumhuriyet kazanımları, kadınlar, gençler, aydınlar, ilericiler, sanat ve bilim dururken, ona oy veren seçmenlerin büyük bir çoğunluğu narkoz yemiş hasta gibi olup bitenin ayırdında değil henüz. Dünyanın en geri ve en yoksul ülkeleri arasına doğru zorlanan ülkemizde haramiler saltanatının istediği daha karanlık daha baskıcı, daha zalim bir yönetim. Ülkede ciddi bir seçmen kitlesi de bu gidişi destekliyor ne yazık ki…Bu işte din ve milliyetçilik haramiler saltanatının her dem can simidi olmuştur.

Yaptığından utanacak olsa bile efendi
Neye yarar zincirlerinden vazgeçmedikçe köle.

Utanmanın, sorgulanmanın olmadığı bir noktadayız anlayacağınız. Vicdanın anlamını yitirdiği bir noktada… Düşünsenize 2019 seçimlerinde imar affı bir müjdeydi… Şimdi aynı ağızlar bunu suç ilan etti. İsterseniz deprem meselesine hiç girmeyelim şimdi. Kızılay’a, AFAD’a, yol kesip depreme yardım götüren tırlara el konulmasına, depremi, enkazları fırsata dönüştürmelerine değinmeyelim hiç…

Müjdeledikleri ya ölümdür, ya yoksulluktur onların
Yasakladıkları ise yaşam ve özgürlük…

Yazıyı bitirmeden yaptığım bir kişilik seçim anketinden de söz edeyim bari. Yaşlı teyzeye sordum: Memnun musun gidişten teyze? “Hayır oğlum, değilim. Her şey çok pahalı çünkü. Çünkü oğlum din düşmanları, vatan hainleri Erduvan’ın önünü kesmeye çalıştıkça bunlar geliyor başımıza. Adam her şeye zam yaparak zalimleri durdurmaya çalışıyor. Ne yapsın başka? Erduvan’dan ayrılanlar da din düşmanlarının yanında… Bak herkes gördü işte! O Kılıçlaroğlu namussuzu ilk fırsatta seccadeyi çiğnedi. Erduvan gitti seccadeyi yerden kaldırdı. Allah ona kuvvet versin. Oğlum, bu seçimde Erduvan’a daha büyük destek vermek lazım. Sen de oğlum, temiz birine benziyorsun, oyunu Kılıçlaroğlu’na verme sakın, oylar Erduan’a, Başka birine değil, Erduana!”

Haramilerin halkı cahil bırakmaktan, onları dinle, milliyetçilikle afyonlamaktan başka övünecekleri bir şeyleri yoktur. Onlar o teyzeden yana da değildirler, onlar o teyzeleri çoğaltarak karanlık saltanatlarını sürdürmenin peşindedirler sadece…

Dünyanın ve Türkiye Tarihi’nin en gerici, en karanlık ittifakı karşısında ve insan malzemesinin de tek kişilik anketime konu olan teyzenin bir şekilde tercüme ettiği cehalet ortamında Behçet Necatigil’in; “Ya ümit sizsiniz, ya ümitsizsiniz; ya çare sizsiniz, ya çaresizsiniz” ifadesi bir şeye yarayabilir mi?

15 Mayıs’ta nasıl bir Türkiye’ye uyanacağız… Yanıtı belli… Cesaretimiz kadar, onurumuz kadar, bilgimiz, bilincimiz kadar olacak her şey. Yurtseverliğimiz, insan olma düzeyimiz kadar…

Hadi hayırlısı!

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!