Biyografi,  Deneme,  Edebiyat,  Kitaplar

Fuzulî

“Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı”

Bugünkü Türkçeye çevirisi:

Sevgilim beni candan usandırdı, kendisi cefadan usanmaz mı?
Ahımdan felekler yandı muradımın mumu hâlâ yanmayacak mı?
(Arzuma kavuşmayacak mıyım?)

Tartışmasız gelmiş geçmiş en büyük Türk şairlerinden biri olarak anabileceğimiz;

Fuzulî (1480-?) Kerbelâ ve Bağdat civarında yaşamını sürdürmüştür.

Eğitimi hakkında kesin bir bilgimizin olmaması ile birlikte, şiirlerinden anlaşıldığı üzere astronomi alanında bilgili olduğu görülmektedir. Ayrıca Arapça, Farsça ve İslam bilimleri, tasavvuf, İran edebiyatı alanlarında da eğitim aldığı düşünülmektedir.

Yaşamı hakkında bilgi çok azdır. Özellikle, Kanuni Sultan Süleyman Bağdat’ı fethedinceye kadar yaşamına dair pek bir bilgi yoktur.

Kanunî, kendisinden ilk kez Türkçeye ”Leylâ İle Mecnun” çevirisini istemiştir. Bu tarz çeviriler toplumlar arası kültür geçişlerini hızlandırmaktadır…

Bugün kurtulmaya çalıştığımız kültür erozyonu o dönem sanat ile desteklenmiştir. Acıları daha da artsın diye Kabe’de dua eden Mecnun, toplumda acı çekmenin insan mertebesini arttıracağını düşünülmesine ya da ölüm ile kavuşan aşıkların diğer dünyaya umut bağlaması gerektiğine inandırılmasını sağlamıştır… Bir nevi eylemsizlik aşılanmıştır. Ortadoğu kültürlerinde insanlar, sürekli söylenirler, şikayet ederler ama asla somut bir eylemde bulunmazlar.

Tabi bu eylemsizlik din, iman, ırk hikayeleri ile coşturulursa, hiç çekinmeden kan dökerler bu kısmı da ayrı bir tezatlık…

Bütün divan edebiyatı şairleri gibi Fuzulî de hem padişaha hem de devletin diğer ileri gelenlerine kasideler sunmuştur. Malumunuz üzere o dönem şairleri divan şairi olabilmek için çok iyi bir eğitimden geçmeleri gerekiyordu.

Divan edebiyatında kullanılan aruz ölçüsü, matematik gibi ince ince hesaplanarak yazılır ve şairin hem zekası hem yeteneği bu ölçü ile ortaya konurdu. Doğal olarak Divan şairleri de sanatına vakit ayırabilmek için devlet büyükleri tarafından desteklenmesi gerekirdi.

Tabi bu destekler günümüz saray şarkıcıları gibi değildi, zira divan edebiyatı öyle eğitimsiz şarkıcıların şarkı söylemesi ile kıyaslanamaz… Divan edebiyatı, halka değil saraya hitap eder ve yalnızca halkın ileri gelenlerinin anlayabileceği şekilde yazılırdı. 

 “İnkılâb-ı devrden bulmazdı her giz ihtilâl
Alsa andan hükmine fermân-ı istimrâr gül”

Bugünkü Türkçeye çevirisi:

Eğer gül, o padişahtan zamanın hükmüne karşı devamlılık fermanı alsaydı,
zamanın değişmesiyle asla bozulmazdı.

Hamilik (kayırıcılık) adı altında koruyuculara bazen maddi bazen de kariyer için ihtiyaç duyulurdu. Ne yazık ki Fuzulî birçok kaynakta gönlüne göre bir Hami bulamadığından yakınmıştır.

Acaba bir hamiden beklentisi neydi ya da Hamiler ile anlaşamamasının sebebi neydi veya Hamileri neden bulamamıştı ki kafasındaki Hami betimlemesi neydi…

Kanunî bile onu memnun edememişse yanlış giden neydi, diye merak etmeden duramıyor insan?

”Söylesem tesiri yok sussam gönül râzı değil.”

Belki de Şii mezhebine bağlı oluşu, iç musikiyi bu denli güzel kullanan şairin sanatının önüne geçmesi için, destek görmemesi için yeterli bir sebeptir. Geçim zorlukları ile geçen hayatını herhangi bir devlet büyüğüne bugün ki tabirle yalakalık yaparak çok rahat geçiremez miydi?

Hangi çağda olursak olalım ”Sistem yöneticilerinin sanatçısı” olmak yönetici ve sanatçı arasında çıkar ilişkisine dönmüştür. Şair refah yaşamak için; yönetici ise reklamını yaptırmak için sanatçıyı kullanmıştır.

”Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar.”   

Günümüze aktarılan divan edebiyatı eserlerinin birçoğu dönem padişahlarına övgüler ile doludur.

Yalın ve içten tarzı, kelimeler üzerinde ki çağrışımı kullanma başarısı bile onun zamanında sadece sanatı ile ilgilenme fırsatını tanımasına yetmemiştir.

Türkçe’nin aruza uyum sürecinde kendisinin katkıları oldukça fazladır. 

Hangi dönemde yaşarsak yaşayalım, sanatın boynuna zincir vurmak isteyenler daima olmuştur ve olmaya devam edecektir. Sanatçı asla sonsuz özgürlüğü yaşayamayacak gibi görünüyor. Bu engellere rağmen adını günümüze taşıyabilen Fuzulî ise nesiller boyunca anılmaya devam edecektir.

Hayatı ile ilgili daha ayrıntılı kaynaklar:

1) turkedebiyati.org/fuzuli.html

2) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/172620

Editör

Siz de fikrinizi söyleyin!