Deneme,  Toplum

Bir Türbanlı Kızın Hikayesi

Yaklaşık beş altı dakikadır Facebook’taki bir fotoğrafa saplanıp kaldım. Genç bir kadın, yanında bir çocuk, fotoğrafın üstünde mutluluk dolu, sevgi fışkıran sözcükler.

O olabilir mi? Olamaz diyorum, çünkü son gördüğümde başı türbanlı idi, oysa fotoğrafta ki genç kadının başı açık, bakımlı…Ve onu ilk gördüğüm güne dönüyorum, anılarımda kalan genç kızla bu genç kadın arasında bir bağlantı olabilir mi diye.

Muhasebecim “Nevin Hanım iş başvurusu için bir bayan geldi” dediği zaman, mağazanın alt katında idim. Her gün hatta her saat başı, mağazanın yedi reyonunu dolaşmak, eksikleri tespit etmek, satış elemanlarını denetlemek, varsa müşteri sorunlarını çözmek, müdür olarak bana yüklenen sorumlulukların sadece bir kaçı ve ben çok yoruluyordum. Yukarı odama çıkmak, masama oturup genç kızın doldurduğu başvuru formunu incelemek, sonra birer çay söyleyip rutin konuşmalardan birini yapmak ve yorgunluktan ağrıyan bacaklarımı dinlendirmek için bir fırsat olacağından merdivenleri hızla çıktım. Beni görünce ayağa kalktı, oturmasını söyledim, ben doldurduğu formu incelerken bakışlarının üstümde olduğunu sezmeme rağmen uzunca bir süre oyalandım.

İş tecrübesi yoktu, liseyi yeni bitirmiş, oysa benim için iş tecrübesi ilk tercih sebebiydi.

Yaptığım işin en zor tarafına geldik.

Oraya ne umutlarla gelmiş birine, “Sizi işe almam mümkün değil, başta iş tecrübeniz yok vs vs…” demek… Eğer bir parça insanı duygulara sahipseniz, her seferinde aynı şeyleri yaşarsınız, öncelikle midenize kramplar girer, karşınızda ki kişinin yüzüne bakamazsınız, sözcükler dilinize yapışır, sıkıntıdan ter basar, her şeye rağmen işinizi yapmak zorundasınızdır; zira büyük patronlar bu yüzden size iyi bir para öderler.

Kafamı kaldırdığımda endişe ile bakan simsiyah bir çift göz ve o gözlerdeki yakarışla iyice tutuldum. Sözü uzatmak için “Üniversiteye gitmeyi neden düşünmediniz?” dedim, heyecanlandı, “O yüzden buradayım, çalışarak kazandığım para ile akşamları kursa gideceğim.” dedi. “Yarın sabah gelin işe başlayın,15 gün deneme süresi sonra yine konuşuruz.” dedim.

Çocuk giyim reyonunda çalışmaya başladı, sessiz kibar azimli bir kızdı, onu kenarında kırmızı çizgileri olan siyah bir eşofmanla hatırlıyorum, nerdeyse her gün aynı kıyafetle gelirdi.

Mağazanın teşvik amaçlı uygulaması nedeni ile tüm elemanlar kota usulü çalışırlar, sonunda çeyrek altınla ödüllendirilirler, bu nedenle aynı reyonda çalışan iki eleman arasında sık sık istenmeyen olaylar yaşanır, ama patronlar bunu görmezden gelirdi. Her zaman önemli olan yapılacak ciro dur.

Adına Zuhal diyelim,

Bu kızın talihsizliği, reyon arkadaşı ve iş tecrübesi olan (yırtık, amiyane tabirle mahalle karısı modunda) biri idi, müşteri kapma yüzünden birkaç kez kavga ettiklerini duymuştum. Bir gün yanlarından geçerken Zuhal’in elinde, yüzünde oluşan çizikleri gördüm “Ne oldu Zuhal?” diye sordum. Tek kelime etmedi, sadece acı acı baktı yüzüme. Diğer elemanları sıkıştırdığımda, yanındaki arkadaşının yaptığını söylediler.

Patronlarla o akşam toplantım vardı, ayın elemanı Zuhal’i hırpalayan kız olmuştu, çeyrek altın ona verilecekti. Konuşmaların akışı içinde elemanların kavgası gündeme geldi, benden hemen duruma müdahale edip, birini işten çıkarmamı istediler.

O gece sabaha kadar uyuyamadım. Biri çok başarılı bir eleman, diğerinin ise bu işe ihtiyacı var.

Ertesi gün yapılan küçük bir kutlama ile ayın elemanı ödülünü verip kızı işten çıkardım. Benim bu kararım patronların hoşuna gitmemiş olsa bile, bana olan saygılarından dolayı, (daha doğrusu işimi çok iyi yaptığımdan dolayı, beni kaybetmeyi göze alamadıklarından) seçimimdeki nedeni asla sorgulamadılar.

Aradan yıllar geçti, Zuhal ile bir kez karşılaştık, dediğim gibi başında türban vardı, üniversiteyi bitirip bitirmediğini bilmiyorum.

Şimdi uzun uzun bakıpta emin olamadığım bu genç güzel mutlu kadın diliyorum ki, uğruna KAPİTALİZM’e ilk baş kaldırdığım Zuhal olsun!…

Nevin Aker

Siz de fikrinizi söyleyin!