Din,  Tartışma,  Toplum

Adnan Oktar’ın Suçu Ne?

11 Temmuz 2018 günü dev bir operasyonla Kandilli’deki villasında gözaltına alınıp örgüt lideri sıfatıyla yargılanan Adnan Oktar’a verilen on bin yıllık hapis cezası adil mi?

11 Temmuz 2018 günü 31 ayrı suçlamayla Kandilli’deki lüks villasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince dev bir operasyonla gözaltına alınan Adnan Oktar’a yaklaşık iki buçuk yıl süren bir soruşturma ve kovuşturma süreci sonunda, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 11 Ocak 2021 günü verilen 9 bin 803 yıl 6 ay ağır hapis cezası gerçekten adil mi? Kamuoyunda uzun zamandır alttan alta yürüyen tartışma başlıklarından biri de bu.

Yasalara bakacak olursanız adil:

Soruşturmayı yürüten savcılığın teknik ve fiziki takipler sonucu ortaya koyduğu telefon tapeleri, HTS kayıtları, baskında ele geçirilen belgeler, gizli-açık tanık anlatımları, müşteki, mağdur ve etkin pişman ifadeleri, dijital deliller, bilirkişi raporları, ele geçen silahlar, WhatsApp yazışmaları, MASAK raporları vs. suç delillerine bir diyeceğimiz yok. Keza kararı veren yargıçlara da lafımız yok; zira onlar da en nihayetinde mevcut yasalara göre hüküm veriyorlar. Ancak yine de vicdanımız rahat mı? Bir kararın yasal olmasıyla adil olması aynı şey değil çünkü: Adalet, bir şeyi layık olduğu yere koymaktır, diyor Mevlana.

Ben birkaç yere takıldım kendi hesabıma:

Başlamadan önce davada gelinen son durumla ilgili şu kısa parantezi de açmakta fayda var: Bilindiği üzere bu karar İstinaf’tan döndü. Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin usulden bozma kararının ardından ilk derece mahkemesi tarafından yeniden görülen davada Oktar ve 13 arkadaşı örgüt yöneticiliği de dâhil 6 ayrı suçtan toplam 8 bin 658’şer yıl hapis cezası aldı. Davada temyiz süreci ise henüz devam ediyor. İstinaf’tan sonra Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru aşamaları var.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma:

Örgütlenmek niye suç olsun? Sanki Türkiye’de bireylerin birey olarak tüm hakları verilmiş gibi. Herkes bilir ki bu ülkede, bırakın sendikal örgütlenme hakkını, siyasi parti kurma hakkını; ifade özgürlüğü, haber alma özgürlüğü gibi en temel insan hakları konularında bile örgütlü mücadele etmek zorundasınız aksi halde bu hakları kullanmaya kalktığınızda başınıza neler gelebileceğini, yakın geçmişteki aydınların ve gazetecilerin katledilmesi örneklerinde trajik bir şekilde gördük.

Reşit olmayanla cinsel ilişki:

Adnan Oktar kendini Müslüman olarak kodlayan ve öyle konumlandıran bir insan dolayısıyla onu bu kabulü üzerinden değerlendirmek zorundayız. Kendini ‘seyyid’ olarak gören Adnan Oktar, cinsel saldırı suçlamalarıyla ilgili olarak 2013’te katıldığı Beyaz TV’deki Dinamit programında; dedeme çekmişim demişti. Yani suçlayacaksanız örnek aldığım, örnek aldığım için de sevap kazandığım, dedem Hz. Muhammed’i suçlayın demek istemişti. Peki, ‘Müslüman’ Adnan Oktar’ın eylemlerinde referans aldığı ve çekmişim dediği dedesi (?) Hz. Muhammed’in Ebu Bekir’in kızı Hz. Ayşe’yle altı yaşında nikâhlandığını ve dokuz yaşına gelince de onunla birlikte olduğunu biliyor muydunuz? Anlattığımız olay bir iftira ya da karalama olmayıp bizzat Buhari ve Müslim gibi sahih (sağlam) kaynaklarda geçmektedir.

Olay bizzat Ayşe’nin kendi ağzından şöyle cereyan etmiştir:

“Peygamber benimle evlendi; Ben o sırada 6 yaşındaydım. Ve ben dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. Medine’ye göçmüştük. Haris İbn Hazrec oğullarına konuk olduk. O sırada sıtmaya yakalandım. Saçlarım döküldü. Saçlarım yeniden geldi; bölükler oluştu. Annem Ümmü Ruman bana geldi. Arkadaşlarımla birlikte salıncakta (ya da tahterevallide) sallanıyorduk. Annem beni çağırdı. Yanına gittim. Benden ne istediğini bilmiyordum. Elimi tuttu (Alıp götürdü.). Evin kapısına gelince durdurdu. Soluk soluğa kalmıştım. Sonunda soluğum biraz yatıştı. Annem, sonra biraz su alıp yüzüme, başıma değdirdi. Sonra beni eve soktu. Bir de baktım ki birtakım Medineli kadınlar evdeler. Bana şöyle demeye başladılar: “Hayırlı, bereketli olsun. İyi şanslar.” Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar benim saçımı başımı yıkadılar, beni güzel bir biçimde hazırladılar. Peygamber’le birden karşılaşmaktan başka hiçbir şey beni korkutmamıştı. Kadınlar, beni ona teslim ettiler. Ve ben o sıralar 9 yaşındaydım.”

(Bkz. Buhari, e’s-Sahih, Kitabu Menakıbi’l-Ensar/44; Tecrid, hadis no. 1553; Müslim, e’s-Sahih, Kitabu’n-Nikah/69, hadis no. 1422)

Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık:

Gerçek Hayat dergisinin 27 Temmuz- 2 Ağustos 2020 sayısında, hilafeti ve müstakbel halifeyi kastederek, kapaktan sorduğu, “Şimdi değilse ne zaman, sen değilsen kim?” sorusunun muhatabı kimdi acaba? Adnan Oktar, dini inanç ve duyguları istismar ederek halkı dolandırma konusunda, size şeriat getireceğim, diyerek yıllarca samimi Müslümanları dolandıran ve iktidar olanların, cebini dolduranların yanında devede kulak kalır.

Terörle Mücadele Kanunu’na muhalefet:

Fikri bir mücadele niye terör olsun? Bence yapılması gereken beğenelim, beğenmeyelim Adnan Oktar gibi düşüncesini açıklayan ve bunun mücadelesini veren çilesini çeken insanları binlerce yıllık hapis cezalarıyla susturmak yerine, antidemokratik terörle mücadele yasalarının ortadan kaldırılmasıdır. Ya da gerçekten terörist kimse onlara uygulanmasıdır.

Halkı askerlikten soğutma:

Acaba gerçekten Adnan Oktar’ın samimi bir sohbet ortamında, âlimin mürekkebi şehidin kanından üstündür, hadisine dayanarak söylediği laflar mı halkı askerlikten soğutuyor yoksa bedelli parasını fazlasıyla bulan kaymak tabakanın, bir taraftan vatan-millet edebiyatıyla yoksul halkı gazlarken diğer taraftan kendi çocuklarını askere göndermemesi mi?

Vergi Usul Kanunu’na muhalefet:

Türkiye’de toplanan verginin yüzde elli ikisini çalışan kesim ödüyor ve toplanan vergilerin çoğu da dolaylı vergilerden oluşuyor. ‘Çalıyorlar ama çalışıyorlar’ dediğimiz ayrıcalıklı kesim ve her yıl zararına ve sevabına çalıştığı için gelir vergisi vermeyen kaymak tabakanın kılına dokunulmazken bu konuda tek suçlu olarak Adnan Oktar’ın görülmesi ne kadar adil?

Rüşvet:

Deveyi hamuduyla götürenlerin serbestçe ortalıkta dolaştığı bir ülkede, görevini kötüye kullanarak rüşvet alabileceği bir pozisyonu olmayan, Adnan Oktar’ın tek suçlu gibi görülmesi ne kadar adil?

Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi:

İnsanların özgür iradeleriyle seçtikleri yüzlerce belediye başkanının yerine, gerçekten suçlu olanlar varsa hariç, kayyum atayan Adnan Oktar değildi herhalde.

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a muhalefet:

Adnan Oktar bu konuda ‘külliyen suçsuz’, suçlu biri varsa o da dedesi…

“Başkaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve bunlarla yola gelmezlerse dövün.” (Nisa Suresi, 34. Ayet)

Emniyet’in açıkladığı 31 suçlama arasında yer almayan ancak zaman zaman çeşitli platformlarda dile getirilen ve bir şekilde ucundan köşesinden dava dosyasına da girmiş olan birkaç suçlamayı da ben eklemek istiyorum:

İnfak/velayet sistemiyle müritlerin mallarına konduğu meselesi:

“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ın ve Resul’ünündür” diyor bir ayette Kuran. Kendinizi ‘mehdi’, ‘resul’ gibi seçilmiş biri olarak görüyorsanız bu sizin en doğal hakkınız, ortada suçlanacak bir durum yok. Keza 72 yerde Kuran, infak etmeyi emrediyor.

“Her neyi nafaka olarak infak eder ve adak olarak neyi adarsanız, muhakkak Allah onu bilir.” (Bakara Suresi, 270. Ayet)

“Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar: De ki: ‘İhtiyaçtan artakalanı.’” (Bakara Suresi, 219. Ayet)

“Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.” (Bakara Suresi, 195. Ayet)

Dahası bir insanı hakkı olan bir şeyi yapmakla suçlamak ve cezalandırmak zulüm olur ve İslamcı kesimin jargonuyla söyleyecek olursak gayretullaha dokunur.

Kedicikleri haremine alma meselesi:

Adnan Oktar Cemaati’ni hak cemaat, Adnan Oktar’ı da Mehdi/Resul olarak görüyorsanız bunda anormal bir şey yok. Bu durumda doğal olarak devşirilen kadınlar ganimet ve dolayısıyla da Adnan Oktar’ın hareminin doğal üyeleri olurlar. Bunda gocunacak bir şey yok tarih boyunca bu hep böyle olageldi.

“Ganimetler, Allah ve Resulünündür.” (Enfal Suresi, 1. Ayet)

Kadınlarla a*al ve oral se*s konusu:

Adnan Oktar bu konuda da külliyen suçsuz.

Bakınız: Bakara Suresi, 223. Ayet: “Kadınlar sizin tarlanızdır. O halde dilediğiniz yerden girin.”

Anne-baba ve evlat sevgisini Allah’a şirk saymak mevzusu:

Anne-baba ve evlat sevgisi Allah sevgisinin önüne geçiyor ve Allah yolunda verdiğiniz mücadelede size ayak bağı oluyorsa, başta Zümer Suresi 65. ayet olmak üzere, pek çok ayette de dile getirildiği gibi elbette şirktir. Bunun tartışılması demek Kuran ayetlerinin tartışılması demektir. Ayrıca unutulmamalıdır ki ulul emre itaat farzdır:

“Allah Resulüne ve içinizden emir sahiplerine itaat edin.” (Nisa Suresi, 59. Ayet)

Namazı iki vakte indirme meselesi:

Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk ve Süleyman Ateş gibi pek çok otoriteye göre de Kuran’da namaz; her biri iki rekât olmak üzere üç ya da iki vakit. Bu, hadisleri reddedip reddetmemenize, mezhepleri şirk olarak görüp görmemenize bağlı olarak değişen bir tartışma/yaklaşım konusu. Ve Adnan Oktar da bu tartışmanın taraflarından biridir sadece, o kadar.

“Gündüzün iki ucunda geceye yakın saatlerde namaz kıl.” (Hud Suresi, 114. Ayet)

“Namazları (Hud suresinde sözü edilen namazlar) ve orta namazı aksatmadan kılın.” (Bakara Suresi, 238. Ayet)

Evde çıplak namaz kılmaya onay verme mevzusu:

Evde çıplak namaz kılınamaz diye bir ayet yok. Aksine, Allah sizin her halinizi bilir, mealinde çıplak namaz kılınabileceğine işaret eden pek çok ayet var. Dolayısıyla süren bir tartışma üzerinden Adnan Oktar’ı suçlamak hata olur.

Adnan Oktar’ın türban karşıtlığı meselesi:

Bu konuda da, suçlamak bir yana Adnan Oktar, entelektüel bir tartışmanın tarafıdır. Üstelik bana göre de Adnan Oktar, bu tartışmanın haklı tarafındadır. Türbanın aslında İslam’da olmadığı; Sümerlerde fahişelerin ve mabet fahişelerinin taktığı bir giysi olduğu; sonradan Yahudilere, Yahudilerden de Hıristiyanlara ve Müslümanlara geçtiği yönünde entelektüel çevrelerde ve özellikle bazı ilahiyatçılarda görüş birliği vardır. Kaldı ki türbana referans olarak gösterilen Nur Suresinin 31. ayetinin türbanı emrettiği de tartışmalıdır. Kuvvetli görüş bu ayetin türbanı emretmediği yönündedir. Çünkü bu surede başınızı örtün demiyor ayet, ziyentinizi örtün diyor. 

“Ve de mümin kadınlara söyle, bakışlarından bir kısmını sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Doğal olarak görünmesi gerekli olanlar dışında, ziynetlerini açığa vurmasınlar. Örtüleri ile göğüslerini örtsünler.” (Nur Suresi, 31. Ayet)

Osman Akyol

Osman Akyol Osman Akyol, 31 Ekim 1972’de Adana’da doğdu. Yemişli Köyü Yatılı Kuran Kursu’nu (1985), Adana Baraj Lisesi’ni (1991) ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü’nü (1996) bitirdi. Asıl mesleği öğretmenlik yanında öykü yazarlığı, oyunculuk ve amatör olarak internet gazeteciliği de yapan Akyol’un; Varlık, Posta Gazetesi, Yordam, Şehrengiz, Ekin Sanat, Yaz Kalemim, Aşkın e-Hali, Sanat Cephesi, Öykü Teknesi, Çağdaş Yaşam, Afrodisyas Sanat, Berfin Bahar, Fayrap, Lacivert, Yaba, Edep, Deliler Teknesi, Mühür, Tmolos Edebiyat, Kurgu Düşün-Sanat-Edebiyat, Kardelen, Galapera Öykü, Kültür Mafyası, Düşünbil, Hayal, Zula, Güney, Natama, Patika, Dil ve Edebiyat, Ada, Yaşam Sanat, Zarf, Evrensel Kültür, Hece, İnsancıl, Eliz Edebiyat, Halk Edebiyatı, Zil, Sarmal Çevrim, Edebiyat Nöbeti, Şiiri Özlüyorum, Kharon, Ketebe Piyan, Karakedi, Delikliçınar, Kalemlik, Şiirden, Akatalpa, Gökmavi, Altıyedi, Erik Ağacı Öykü, Çini Kitap gibi gazete ve edebiyat dergilerinde; hikâye, şiir, deneme ve sinema yazıları yayımlandı. Öyküde “betimsiz kurgu” yazım tekniğinin de mucidi olan yazar, Zil adında İstanbul orijinli bir de dergi çıkarıyor. Eğitim, edebiyat, inanç, işçi-sendika gibi konularda yaptığı haberler ağırlıklı olarak; Aydınlık Gazetesi, Yeni Akit Gazetesi, Evrensel Gazetesi, Mir Haber, KamuGazetesi.Com, Demokrat Haber, on5yirmi5, Oda TV, Dipnot, bianet, Timeturk, soL Haber Portalı, Mürekkep Haber, SanatLog, insanokur.org, Kızıl Bayrak, Mücadele Birliği, TV 5 Haber, Gazete RED, Yorumca Haber, Welg Medya, Marmara Gazetesi, T4 Haber, İstanbul Gündemi, Dünya Bizim, Çayyolu Haber, Özgür Gelecek, Nokta Haber Yorum, Açıksöz Gazetesi, Gündem Arşivi gibi gazete ve internet haber sitelerinde yayımlandı. Evli ve bir çocuk babası olan Akyol, yazar olarak yedisi öykü, biri araştırma/inceleme, beşi şiir türünde olmak üzere on üç kitaba imza attı. Kitapları 1. Sorumlu Müdür (Öykü), Ekin Sanat Kitaplığı, Ankara, Nisan 2012 2. İlahi Adalet Komünizm (Araştırma/İnceleme), Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, Ağustos 2012 3. Yükselen Yeni Devrim Dalgası (Öykü), Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, Kasım 2012 4. Gezi Raporu (Öykü), Kanguru Yayınları, Ankara, Kasım 2013 5. Marks Radiyallahu Anh’ın İzinde (Öykü), Elpis Yayınları, Ankara, Eylül 2018 6. Hüznümün Direği (Şiir-Sinema), Elpis Yayınları, Ankara, Ekim 2019 7. Ah İstanbul (Şiir-Metin), Elpis Yayınları, Ankara, Temmuz 2020 8. Kelimeler Göçtü (Şiir-Metin), Elpis Yayınları, Ankara, Mart 2021 9. Küp Kokusu (Öykü), Elpis yayınları, Ankara, Haziran 2021 10. Ürkek Güvercin (Şiir), Elpis Yayınları, Ankara, Ekim 2022 11. Sil Baştan (Öykü), Elpis Yayınları, Ankara, Aralık 2022 12. İlahi Adalet Komünizm (Araştırma/İnceleme), Liman Yayınevi, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, Ankara, Nisan 2023 13. Çiy Tanem (Şiir), Liman Yayınevi, Ankara, Eylül 2023 14. Reyiz’i Devirmek, Liman Yayınevi, Ankara, Şubat 2024

Siz de fikrinizi söyleyin!