
Yolunmuş tavuk Türkiye’m
Stalin çalışma odasına yakın danışmanlarını toplamış sohbet ediyordu. Gözlerini dalkavukluk yarışına girmiş adamlarına çevirerek sordu:
Söyleyin bakalım halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdır?
Her dalkavuk kafadan bir ses çıktı. Kimisi adaletten, haktan söz etti, kimisi demokrasiden. Kimisi sürgünden, sehpadan, hapisten.
Stalin, beğenmedi adamlarının söylediklerini.Hepsine birden seslenerek şöyle dedi:
Halkın karşınızda baş eğmesi için ne yapmanız gerektiğini durun da şu “beyinsiz” kafalarınıza çivi gibi çakayım.
Hemen hizmetçileri çağırıp emretti.Çabuk bana bir tavuk getirin.
Aceleyle bir tavuk kapıp getirdi adamları. Stalin, adamlarının gözleri önünde başladı canlı canlı tavuğun tüylerini yolmaya. Bütün tüylerini yoldu ve tavuğu odanın ortasına salıverdi.Şimdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk…
Zavallı tavuk bu acıdan kaçıp kurtulayım diye kapıdan dışarı çıkıyor, soğuktan tir tir titriyor. Masaların altına giriyor, köşeli masa ayakları canını yakıyor. Duvar diplerine koşuyor, teleksiz, tüysüz kanatları yara bere içinde kalıyor. Şömineye yaklaşıyor tüysüz derisi kavruluyor. Çaresiz, tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına saklanıp, sığınıyor.
O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp önüne tane tane atıveriyor yolunmuş tavuğun.
Yemlenen tavuk, Stalin nereye yönelse onun peşinden koşuyor.
Ağızları bir karış açık kalan “danışmanlarına” bakıp, gülerek şöyle diyor Stalin:Gördünüz mü, Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir. Tüylerini yol ve serbest bırak. O zaman yönetmek kolay olur…
Bu gerçekten olmuş mu, yoksa uydurulmuş bir öykü mü bilmem. Ancak “Stalin’in Tavuğu” diye bir tabir var.
Bu tabire uyan nice halk, nice yönetici görmedik mi biz de şu kısacık hayatımızda.
Bu girişten sonra gelelim ülkemizin durumuna.
Ülkede yıllardır uygulanan yöntemlere baktığımda bu hikayeye uygun bir yönetim seyri var.
Ergenekon, Balyoz, Fuhuş davalarıyla TSK yolundu.
TSK’nın yolunması esnasında pasif kalan bazı üst düzey yöneticilere, belki de zorluk çıkarmadıkları için zırhlı araçlar ve özel şartlar temin edildi. Stalin de tavuğu yolduktan sonra cebinden yem vermişti!..
Basına, gazetecilere açılan davalarla, yetmedi çeşitli baskılar uygulanarak işten attırılan demokrat kalemler susturuldu, yolundu.
Birkaç yıllık cirosundan fazla vergi borcu çıkarılarak Doğan Medya önce susturuldu, sonra kamu bankası kredisi ile yandaşa peşkeş çekildi, yolundu.
Yetmedi kamu oyunda merkez medya diye bilinen yayın kuruluşlarının denetimi için “Alo Fatih” diye bilinen gizli yöneticiler atandı.
Yetmedi ihalelerden oluşturulan parasal kaynakla yandaş medya oluşturuldu. Bu medyada görevlendirilen, yazan çizen, tartışma programlarında konuk olanların hep bir ağızdan koro halinde adeta psikolojik operasyon elemanı gibi çalışmaları ve bol sıfırlı rakamlarla ödüllendirildikleri medyaya yansıyan bilgiler. Tabii böylece cüzdanlar şiştikçe vicdanlar yok oldu…
Yetmedi, sosyal medyada yazan çizen sıradan insanlara binlerce dava açıldı. Lise çağındaki gençler evlerinden alınarak sorgulandı. Bunlarla hep göz dağı, yolma hedeflendi.
Geldik bu günlere. Ama artık hiçbir şey istedikleri gibi gitmiyor, gitmesi de mümkün değil.
Öyle bir noktaya geldiler ki kendi atadıkları Başbakan’a bile tahammül edemediler, kaldı ki muhalefete, STK’lara, muhalif insanlara tahammül etsinler. İktidarı ele geçirmişliğin verdiği fütursuzlukla kontrolsüzlük hatta şımarıklık zirvede, adeta freni patlamış bir TIR gibiler.
TIR şu anda önüne çıkan ufak tefek engelleri aşıyor, sağa sola çarpıyor, vuruyor kırıyor parçalıyor, gittikçe hızlanarak ve hiç arkasına bakmadan yoluna devam ediyor. Bu hızlanmayı şımarmış psikolojileri, kabarmış egoları, kendilerinden olmayan herkesi küçük gören küstahlıklarıyla iyi bir sonuç olarak görüyorlar. Ama frensiz, kontrolsüz bir gidiş kendilerinin sonunu getirecek.
Tarih her şeyi not eder. Hukuk hesabını sorar.
Hukukun temel kuralı… ”Olmuş olmamış sayılamaz”. Bugünkü hukuksuzluklar er geç mahkeme edilecektir…
Titanik batmaz sanılıyordu, bir buz dağı her şeyin sonunu getirdi…

