Deneme,  Gezilecek Yerler,  Toplum

Yerebatan Sarnıcı

İstanbul’un görkemli tarihsel yapılarından birisi de Ayasofya’nın Güney batısında bulunan Bazilika Sarnıcı‘dır. Ne zaman Ayasofya’ya  girsem içim cız eder. İlk aklıma düşen; 2020 yılından itibaren 7 yıl kiraya verilmesi ve cami olarak ibadete açılması ile İsviçre’ye ödeyeceğimiz tazminat gerçeği. Ama şu an konumuz Ayasofya’nın güney batısındaki Bazilika Sarnıcı yani dönemin şartlarında su deposu olarak kullanılan kıymetli mimari yapı.

Bizans imparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük yeraltı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlar sebebiyle halk arasında Yerebatan Sarayı olarak isimlendirilmiştir. Sarnıcın bulunduğu yerde daha önce bir Bazilika bulunduğundan, Bazilika Sarnıcı olarak da anılır. 80.000 ton su depolama kapasitesiyle şehrin en büyük kapalı sarnıcı olan ve diğer kapalı sarnıçlardan daha fazla devşirme taşıyıcı elemana sahip olmasıyla dikkat çeken Yerebatan Sarnıcı; yaklaşık 1.000 mt. kare alan kaplayan, uzunluğu 140 mt, genişliği 70 mt. olan dikdörtgen biçimli devasa bir yapıdır.

Yapı eski dönemlerde yani Bazilika iken Saray mı yoksa Mahkeme Yapısı mı olduğu hakkında bir fikrim yok açıkçası.

Yazılı kaynaklara göre su yollarından ve yağmurdan elde edilen suyu, imparatorların ikamet ettiği büyük saray ve çevresindeki yapılara dağıtarak yüzlerce yıl şehrin su ihtiyacını karşılayan Yerebatan Sarnıcına Hadrianus isale hattından da su sağlanmıştır.

Sarnıcın içerisinde her biri 9 gezenler birekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4,80 mt. aralıklarla dikilen bu sütunlar,28 sütun içeren 12 sıra meydana getirmektedir. Çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşmaktadır. 52 basamaklı taş bir merdivenle içine inilen sarnıçtaki bu sütunların bir kısmının daha eski tarihli yapılardan toplandığı düşünülmektedir.

Sarnıçtaki sütunların, köşeli veya yivli biçimde olan birkaç tanesi hariç büyük çoğunluğu silindir biçimindedir.

Sarnıcın kuzey batı köşesinde ki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki Medusa başı Roma dönemi heykel sanatının şaheserlerindendir. Medusa başlarının hangi yapılardan alınıp getirildiği bilinmemektedir. Bir efsaneye göre, yunan mitolojisinde yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgona’dan biridir. (Gorgona=korkunç) O dönemde büyük yapıları ve özel yerleri korumak için, Gorgona resim ve heykelleri kullanılırdı. Bir sütunda özel olarak yapılmış ve göz yaşlarını tasvir etmektedir. Rivayete göre, burada çalışırken ölen kölelerin anısına sütun yukarıdan aşağıya göz yaşları ile betimlenmiştir. İçinde halen 50 cm. kadar su bulunmaktadır. Ters U şeklindeki eserin içindeki zincir ise ırklar arasındaki dostluk ve kaynaşmayı anlatmaktadır. Sarnıcı gezenler bir bölüme madeni paralar atıp dilek diliyor.

Bir inanışa göre; Doğu Roma imparatorluğu şehri korumak için şehre 7 adet tılsım taşı dikmiş. Bunlardan bulunanların en önemlisi Medusa başlarıdır. 2. Abdülhamid döneminde yaşanan Şahmeran olayı: Şahmeran, belinin üstü kadın vücudunun altı ise yılan formunda olan, yarı insan yarı sürüngen sürüngen bir canlıdır. Şahmeranın genetiği değiştirilmiş yarı insan yarı uzaylı bir varlık olduğu da varsayılmıştır.

Osmanlı kayıtlarına geçtiği rivayet edilen olay: Abdülhamid han zamanında bir deprem meydana gelir. O devirde Sultanahmet’te bina yoktur. İnsanlar şehrin altındaki tünellere girebiliyorlardı. Depremden sonra çocuklar oynamak için tünellere girerler. Aşağıdaki duvarlarda çatlak görüp büyüklerine söylerler. Bu bilgi Sultana kadar gider. Sultan uzman kişileri toplar. O zamanlar yapılar birbirine tünellerle bağlıymış .Tünellerin uçları; Halic’e, Ayasofya’ya ve Binbirdirek sarnıcına ulaşıyormuş.

Gelen görevliler çatlakların olduğu duvarı açarlar. İçeride bir lahit görürler. Lahidin kapağını açtıklarında çok korkarlar. İçinde mumya vardır. Mumyanın başı insan, vücudu yılandır Şahmeran bulundu sözü hemen yayılır. Sultan lahidi bir yere taşıttırır. Yıldız veya Beylerbeyş sarayında olduğu sanılmaktadır. Bazı araştırmacılar ise Vatikan’dan gelen Mason locası elemanlarının lahidi Vatikan’a kaçırıldığını söylemektedirler. Osmanlı zamanında çekilen fotoğraftaki lahidin o lahit olduğu da iddia edilmektedir. Bir Medus ve Medusa’da Anka vardır. Sizler için çektiğim fotoğrafları ileterek yazıma son veriyorum.

 

 

 Hayati Sarnık

 

https://xn--gndemarivi-9db80j.com/nasreddin-hoca-ve-evrenselligi/?amp=1

https://xn--gndemarivi-9db80j.com/bektasi-fikralari/?amp=1

 

Siz de fikrinizi söyleyin!