Güncel - Aktüalite,  Kitaplar,  Siyaset,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Yanlış Üstüne Yanlış (2)

Kemal Derviş

Türkiye’yi yıkıma götüren 24 Ocak 1980 kararlarının ön hazırlıklarını Dünya Bankası’nın güvenilir elemanı olarak, Kemal Derviş yapmıştı. 1978 yılında Dünya Bankası adına hazırladığı ‘Türkiye Raporu’nda şunları yazmıştı:

“Türkiye’de kimya, temel makine ve imalat, maden işleme gibi ağır sanayilerde gelişme beklenmesi gerçekçi davranış değildir. Kaynaklar ihracata yönelik hafif sanayi dallarına kaydırılmalıdır, ağır sanayiden gelişme beklenmemelidir. Türkiye tek devalüasyon ile yetinmemeli, devalüasyonu sürekli hale getirmelidir.” (1)

Yani diyor ki, Türklerin başı kaşınsa, başını kaşıyacak tırnağı dahi vermemeliyiz. Bu durumda yapılması gereken tek şey vardı; Kemal Derviş’i Türklükten atmak ve yurda girişini ömür boyu yasaklamaktı. Yapacak biri çıkmadı, yapılmadı, yapılamadı.

Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn, Fransız Le Monde gazetesinde 26 Nisan 2001’de yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Türkiye’de açık bir makro-ekonomik kriz var. Bu krizle ilgilenmek, grup başı olarak IMF’ye düşüyor. IMF, makro ekonomik sorunlar ve krizle, biz ise yapısal sorunlarla ilgileniyoruz. Kemal Derviş’i Türkiye’ye biz gönderdik” (2)

Kemal Derviş, ‘Türkiye’yi ekonomik dar boğazdan kurtarmak için getirildi’ deniyordu. Oysa görülüyor ki; ağız birliği yaparak gerçekleri saptırmaları yetmemiş, Türk milletine vurulacak darbeleri aralarında nezaket kuralları gereğince paylaşmaktan da geri durmamışlar…

Rahmi Koç’un (Mason) davetlisi olarak nedeni bilinmeyen bir ziyaret gerçekleşti. Gelen Baba Bush’tu. 4 Nisan 2001 günü Koç Müzesinde söyledikleri de farklı değil; “Türkiye bu krizi mutlaka aşacaktır. Şanlısınız ki, Kemal Derviş sizin için çalışıyor.” (3)

Dahası var; Yunanistan Dışişleri Bakanı Türkiye’ye resmi ziyarette bulunuyor. Devlet geleneklerine uygun olmayan bir buluşma talebiyle Kemal Derviş’le bir toplantı yapılıyor. Toplantıda Yunan heyeti tam kadro ama Türk tarafında bir tek Kemal Derviş. Sonrasında ise Derviş’in gazetelere yansıyan konuşması şöyle oldu: “Dışarıdan yardım gelmezse, Türkiye’de isyan çıkabilir, durum çok kötü. Halk gösterilere başladı. Sosyal bir patlamadan endişe ediyorum.” (4)

Durum Başbakan Bülent Ecevit’e soruldu, “Görüşmeyi ben de gazetelerden öğrendim.” (5) diyor.

Bu ne garip bir yönetimdir böyle. Türk milleti olarak, kaderimizi, geleceğimizi kimin ya da kimlerin eline bırakmışız? Yabancıların insafına kalmış, Tanrı’ya emanet mi yaşıyoruz?

“Halbuki hangi istiklal (bağımsızlık) vardır ki, ecnebilerin nasihatleri ile, ecnebilerin planları ile yükselebilsin?

Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.” (6)

Mustafa Kemal Atatürk

Bir Osmanlı Padişah deyimi: “Toplumu daha kolay güdebilmek için onu bilgisiz, cahil bırakmak gerekir”. Türk milletine ihanet eden ‘Tescilli Hain Vahdettin’in “Bir millet var, koyun sürüsü… Buna bir çoban lazım… O da benim…’’ (7) söylemini, o zamanki halk duymadı. Duysaydı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ben de bir çobanım.” (8) dediğinde nasıl bir kumpasın içinde olduğunu anlardı bu yoksul millet.

Recep Tayyip Erdoğan

“Ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim!”

22 Eylül 1978 tarihinde, BOR MADENLERİ’nin Türk milletinin malı olduğu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. (TBMM 2172 Sayılı Yasa) (9) Türk Milleti, bu yasada en büyük emeği olan Prof. Dr. Muammer Aksoy’u minnetle anmaktadır.

Dünya rezervlerinin yüzde 70’ni ülkemizin yeraltı topraklarında barındırdığımız Bor madenlerin, kalbine bıçak saplamanın yollarını arayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Çevre Bakanı Kürşat Tüzmen’i Avustralya’ya yollamıştı. Çevre Bakanı K. Tüzmen yurda dönüşte ‘Başardım!…’ dediği vatan satış işini Başbakan’a şöyle aktardı:

“BHP-Billiton Grubu yöneticileriyle görüştüm. Bu şirket Türkiye’de Bor madeninin zenginleştirilmesine talip. Türkiye’de yatırım yapmak istiyor.” (10)

Bunun üzerine “Ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim!…” diyerek yola koyuldu. Türk milletinden içeriği gizlenen ve tamamı açıklanmayan, “Türkiye-Avustralya Yatırımları Karşılıklı Teşvik ve Korunması Anlaşması”nı imzaladı. Avustralya Hükümeti’nin bu anlaşmaya attığı imzanın nedeni Madde 10’de şöyle kaleme alındı:

“Bhp-Billiton Şirketi, Türkiye’de potansiyel bir yatırımcı olup dünya BOR madeni rezervlerinin yüzde 70’ini elinde bulunduran Türkiye’nin Bor madenlerinin işletilmesi ve pazarlanması konusunda uzun dönemli planları bulunmaktadır.

Türkiye’deki yeni maden kanunu ve yabancı yatırım kanunu Türkiye’yi Avustralyalı yatırımcılar için daha çekici bir hala getirmiştir.” (11)

Bhp-Billiton Şirketi, ABD’li bir şirket olan ‘Rio Tinto’ya bağlı bir kuruluştur. Peki, kimdir bu ‘Rio Tinto’nun sahibi?.. Küresel Çetelerden biri; ROTHSCHILD Ailesi, yani Osmanlı İmparatorluğu’nun aldığı ilk dış borcun tefeci ailesi. Siz onu, dünyanın ocağına incir ağacı dikenlerden diye okuyabilirsiniz. Bu borcu ilk alan, yere göğe sığdırılamayan Han Hazretleri dedikleri 2. Abdülhamid’i, kendine İKON (rol model) olarak seçen “Recep Tayyip Erdoğan’ın bu teşebbüsü bir tesadüftür!” diyemezsiniz! Değil! Çünkü kendisine biçilen ve alenen söylemekten imtina etmediği “Ben BOP Eş Başkanlardan biriyim ve bir görevi icra ediyorum” (12) diye övündüğü bu icraat; aslında Atatürk’ün Türk milletine karşı işlenen suçlar içerisindeki en “Büyük Suikast” (13) diye nitelediği alçak “Sevr” planının devamı olan bir teşebbüsün ta kendisidir!

Yüce Atatürk; başta Bor tuzları olmak üzere, Linyit, Krom, Uranyum, Tortum, Demir sahaları, Asfaltit Madenleri ile Nükleer enerji Hammaddeleriyle yurdumuzun zengin yeraltı madenlerimizin nasıl bir ekonomik bir güç olduğunun farkındaydı. Madenlerimizin devletleştirilmesi bu nedenle yapılmıştı. Hiçbir iktidar sahibi “Dünyada hiçbir ülkede bulunmayan bir zenginliğin sahibiyiz, ancak Arap ülkeleri gibi Batı’nın elinde oyuncak olmamamız gerekir” demedi, diyemedi.

• Çiftçileri yüksek maliyetlerle üretemez hale getirip, bağını, bahçesini, tarlasını sattırarak, şehirlere göç ettirmenin altında yatan,
• Yabancılara toprak satışının önünün açılmasının altında yatan,
• Dağı bayırı doğal bahçe olan yerleri, “Millet Bahçesi” yapıyoruz diyerek yaptıkları uygulamanın altında yatan,
• Üretimin önünü tıkayıp, ithalatın yolunu açan uygulamaların altında yatan,
• Özellikle Bor madenlerinin yerleri tespit edilerek çiftçilerin ödenemeyen kredi borçlarıyla bankalar tarafından tarlarına el koyma planlarının altında yatan,
• Yurt dışında yaşayan, çift pasaporta sahip Türk vatandaşlarını seçip yok pahasına bu tarlaların el değişmesini sağlayarak, tıpkı Yahudilerin İsrail’in kuruluşundaki toprak satışları, önce Arap’tan Arap’a sonra Yahudi’ye gerçekleşmesi gibi, aynı uygulamaların altında yatan, akıl almaz sinsi teşebbüslerin tek nedeni, BOR madenlerimizdir…

“Ne istediler de vermedik!” diyen Recep Tayyip Erdoğan değil miydi?

Kemal Kılıçdaroğlu

“Artık 1930’ların partisi değiliz.” (14)

Bunu söyleyebilecek kadar yüzsüzleşmiş niteliksiz ve basiretsiz böylesi kişiler bile CHP’nin baş koltuğuna oturur oldu. Gaflet, böylesi korkunç boyutlarda iken, “Hey arkadaş, 11 Kasım itibariyle CHP, Atatürk’ün partisi olmaktan, yani Türkiye Cumhuriyeti halkına hizmet etmekten vazgeçtiği içindir ki 1930’ların ruhuna dönmek için gece gündüz emek ve mücadele veriyoruz. Haddine mi senin böyle sözleri söylemek?”, diyen olmadı mı sanıyorsunuz? Elbette oldu. Hatta 83 yıldır, gelen her genel başkana söylendi benzer sözler. Ancak ahlaksızlar ve hainler çoğaldıkça, şatafatları ve gürültüleri yüzünden bazen duyulmadı, bazen de anlaşılmadı yoksul halk tarafından. Böylelikle “cahil bırakalım ki güdebilelim” dedikleri halk gerçeklerden hep ayrı düşe düşe bu günlere geldi. Gerçeklerle yüzleşelim artık; 1930’lardaki Kemalizm’in ana damarı, Türk ruhunda saklı olmasına rağmen, gaflete düşmeye devam ediliyor. Bu ruh devletin resmi ideolojisinde değil, CHP’nin de değil.

“Beni inkâr edeceksiniz. Hatta bühtanla yad edeceksiniz. Hint’e, Yemen’e ve Mısır’a giden fikirlerim, orada filizlenerek gelip sizi boğacaktır.” dediyse yüce Atatürk, filizlenip geldiğinde Kemalizm, bu zihniyetleri elbette aydınlatacaktır, kimsenin kuşkusu olmasın.

“Altıok olmazsa olmazımız değildir” diyen Kılıçdaroğlu, Altıok’tan birinin “Cumhuriyetçilik” olduğunun farkında değil midir ki, “Anayasamızın 1. Maddesi: Türkiye Devleti Cumhuriyettir” değiştirilemez, hatta değiştirilmesi de teklif edilemez kanun maddesini değiştirmeye cüret edenlerle birlikte vatana ihanet suçu işliyor.
“Laiklik karın doyurmuyor” diyen CHP Genel Başkanı, Altıok’tan birinin “Laiklik” olduğunun bilincinde değil midir ki, tekkeler, zaviyeler kurup, halkın inançlarına gem vuran cemaatlerin, din tacirlerinin, işin özü irticanın ekmeğine yağ sürüp halkın inançlarına ihanet ediyor?

Kılıçdaroğlu, İstiklal Savaşımızın, aynı zamanda irticaya karşı verilmiş bir iç savaş olduğunun farkında da değil. On binlerce Türk’ün gerici isyancılar tarafından katledildiğini de bilmiyordur, inanın. Ama bildiği bir şey var; “YPG terör örgütü değildir. Vatanını savunmak için örgütlenmiş bir oluşumdur.” diyor. Budur bildiği, kimden ve nasıl öğrenmişse. Kılıçdaroğlu’nun terör olarak görmeyip, sadece ‘örgütlenmiş bir oluşum’ içinde kimleri, nerelere taşımış bir bakmak gerek…

Canan Kaftancıoğlu

“Bugün günlerden 23 Nisan, yarın 1915”, ”Tarihte Bugün: Ermeni Katliamı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımız anıyoruz 19:15 te Taksim’de” diye alçakça tweetler atan, bir Ermeni Diasporası sevdalısı olmayı övünerek icra eden biridir bu hanımefendi.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” (15) suçunu işlediği sabit bulundu. Ve PKK/KCK silahlı terör örgütünün üst düzey yöneticisi Sakine Cansız lehine yaptığı paylaşımlarla terörü meşru göstermesinden dolayı 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Kılıçdaroğlu, benzer suçları defaten işleyerek hüküm giyen bir Ermeni Diasporası sevdalısı ve terör örgütü yanlısı böyle birini, İstanbul İl Başkanı yaptı… Neden ki?..

Hüseyin Aygün

“İki günlük dağ maceram” (16) dediği, kendisini kaçıran, Türk milletinin kanına kasteden PKK’lı teröristlerle “Ellerinde silah olan insanlar yönünden barış isteğinin dile getirilmesi bence çok önemli. 6-7 kişilik genç bir gruptu. Çok saygılı çocuklardı. Sarıldılar, öptüler. Burada bulunan kardeşlerini sakın unutma abi dediler” diyen birini Türklerin milletvekili yaptı. Miletin vekili olduktan sonra, Türk milletine ihaneti İngiltere’ye yazdığı mektuplardan anlaşılan sonra da İstiklal Mahkemelerce idam edilen tescilli hain “Seyit Rıza ve arkadaşlarının itibarlarının iadesini” (17) öngören kanun teklifi hazırladı… “Neden ki?..

Selahattin Demirtaş

Kılıçdaroğlu, bir HDP’li gibi, ‘Bebek Katili Abdullah Öcalan’ın sözcüsü, terör örgütünün meclisteki siyasi ayağının genel başkanı Selahattin Demirtaş: “Apo’nun heykelini dikeceğiz” (18) diye bağırdığı günlerde bile mikrofon gördüğü her yerde savunmayı kendine görev edindi… Neden ki?..

Ekrem İmamoğlu

Binlerce dairesi olan bir müteahhit –‘Cumhurbaşkanlığına aday olacak niteliktedir’ diye parlatılan, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu; ilk icraatını Fransa’nın başkenti Paris’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Fransızlara şikayette bulunarak yapıyor. Ancak yeterli gelmemiş olacak ki, Kürt sanatçıların dolaylı (Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın) mezarlarını İBB Başkanı olarak ziyarette bulunuyor… (19) Neden ki?..

Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu için açılan davaları siyasi buluyor ve savunuyor:

“Siyasi bir hareket, bir tehdittir. Bir arkadaşım ve yol arkadaşım olarak Kaftancıoğlu’nun yanındayım” (20) diyor. Neden ki?..

“Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” diye bir deyimi vardır güzel Anadolu’muzun, ne kadar yerinde bir söz değil mi?..

Mehmet R Aşar, 20 Temmuz 2021, Antalya

Dipnotlar;

1. Atilla İlhan, “Devrişin Fikri ve Zikri”, Dünya 28 Ağustos 1978… M. Aydoğan, “Ekonomik Bunalımdan Ulusal Bunalıma”, sf.111
2. “Kemal Derviş’i biz Gönderdik”, Hürriyet, 27 Nisan 2001… M. Aydoğan, “Ekonomik Bunalımdan Ulusal Bunalıma”, sf.119
3. Baba Bush: Şanslısınız ki Derviş Sizin İçin Çalışıyor, Hürriyet, 5 Nisan 2001… M. Aydoğan, “Ekonomik Bunalımdan Ulusal Bunalıma”, sf. 126
4. “Derviş Şikayet mi Etti”, Star, 07 Nisan 2001… M. Aydoğan, “Ekonomik Bunalımdan Ulusal Bunalıma”, sf. 126
5. Derviş’e Yorgo Uyarısı”, Hürriyet, 08 Nisan 2001… M. Aydoğan, “Ekonomik Bunalımdan Ulusal Bunalıma”, sf. 126
6. https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/ab_komisyonu_web.birlesim_baslangic_ab2
7. Millet koyun sürüsü… Bir çoban lazım… O da benim (odatv4.com)
8. https://youtu.be/tKXbEfHspsY
9. Yılmaz Dikbaş, “Vatanı Satanlar”, Nergiz Yay., Şubat 2019 İST, sf. 161
10.a.g.e. sf. 161
11.a.g.e. sf. 160
12.https://www.dailymotion.com/video/x7rpbve
13.https://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/sinan-meydan/turk-milletine-suikast-sevr-1962635/
14.Artık eski CHP değil – Son Dakika Haberleri (milliyet.com.tr)
15.https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/son-dakika-canan-kaftancioglunun-cezasi-onandi-5891077/
16.https://www.cnnturk.com/2012/turkiye/08/14/huseyin.aygun.yasadiklarini.anlatti/672992.0/index.html
17.https://www.dunya.com/gundem/ab-turkiye039ye-ingiltere-benzeri-bir-statu-versin-haberi-191009
18.https://youtu.be/7j6VNZcQbQc
19.İmamoğlu’ndan ilginç ziyaret: Fransa’da ekonomi kuruluşlarıyla toplantı yaptı – Son Dakika Özel Haberler Köşe Yazıları (veryansintv.com)
20.Ekrem İmamoğlu: Kaftancıoğlu’nun yanındayım (halktv.com.tr)

Siz de fikrinizi söyleyin!