Sultangazi Rüzgârı: Gecenin Karanlığında Yeşeren Umut…
Cumhuriyet Halk Partisinin Sultangazi’de yaptığı miting bir başka geldi bana, umutlarım yeniden yeşerdi, moralim yükseldi.
Bir partinin eyleminden çok daha fazlasını gördüm bu akşam; balkonlar, çatılar, ara sokaklar insanlarla doluydu. Bu gönüllü bir davranış biçimi, yoksa kimseyi zorla oralara çıkaramazsınız, hem de gecenin karanlığında, serinliğinde. Siyasi bir eylemden ziyade, güçlü bir toplumsal hissiyatın dışa vurumu gibi duruyor.
Bu kalabalık, artık bir liderin çağrısından veya parti disiplininden öte, toplumun kendiliğinden oluşan bir refleksini gösteriyor. İnsanlar, sadece siyasi bir tercihi değil, aynı zamanda nefes alma, söz söyleme ve kendileri olma arzusunu dile getirmekte. Ekonomik sıkıntılar, sosyal adaletsizlikler ve gelecek kaygısı, bu bireyleri politik aidiyetten bağımsız olarak bir araya getirmişti. Onların yüzlerindeki aydınlık, soğuk havaya rağmen umudu koruyan bir direnişin enerjisi gibiydi.
Bu durum, siyasi partiler için basit bir miting başarısından çok, derin bir toplumsal mesaj taşıyor. Halk, “artık yetmez” derken sadece yönetimin değişmesini değil; daha katılımcı, daha şeffaf ve daha kapsayıcı bir siyaset dili talep ediyor.
Sultangazi’de yükselen bu ses, sadece bu geceye ait bir coşku değil, önümüzdeki dönemin siyasi iklimini belirleyecek gönüllü katılımın ve sivil hareketin gücünü işaret ediyor. Eğer bu enerji, kendini tekrara düşüp sıkışıp kalmaz, örgütlü ve bilinçli bir harekete dönüşebilirse, değişimin kapısını aralamak için gereken itici güç tam da bu meydanlardır. İşte o zaman, bu gönüllü buluşmaların değeri, atılan her slogandan çok daha kalıcı olacaktır.
Bu manzara, geleneksel parti siyasetinin sınırlarını zorlayan yeni bir dönemin habercisidir. Sultangazi’de çatıları dolduran insanlar, partinin liderine veya ideolojisine duydukları katı bağlılıktan çok, ortak bir “daha iyi yaşam” vizyonu etrafında toplanmıştır. Bu, partilerin artık sadece kendi dar tabanlarına değil, bu geniş ve heterojen “hayal edenler” kitlesine hitap etmek zorunda olduğu anlamına geliyor.
Bu gönüllü hareketlilik, gelecekte siyasi partilerin ajandalarını da dönüştürecektir. Artık siyaset, yukarıdan aşağıya dikte edilen bir süreç olmaktan çıkıp, tabandan gelen çevre duyarlılığı, ekonomik adalet ve gençler için gelecek kaygısı gibi somut taleplerle şekillenmek zorundadır. Partiler, bu enerjiyi sürdürülebilir bir güce dönüştürmek istiyorlarsa sadece vaat etmekle kalmayacak; halkın kendisini siyaset yapma sürecine dahil etmenin yeni ve yaratıcı yollarını bulmak zorunda kalacaklardır.
Özetle, Sultangazi’deki bu gece, bir partinin gücünü değil, siyaseti yeniden tanımlamaya hazır olan halkın potansiyel gücünü gösterdi. Bu kalabalık, gelecekteki değişimin katalizörü olma potansiyelini taşıyor. Gözler şimdi, bu enerjinin önce sandığa ve oradan da ülkenin yönetimine nasıl yansıyacağına çevrilecek.
Ve yürekten, inanarak söylemek istiyorum: En güçlü barikat, örgütlü toplum olabilmektir. İşte o zaman “Kurtulmak yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz.” diyebiliriz.
Kadir Veral


