Toplum,  Bilim,  Deneme,  Ekoloji,  Güncel - Aktüalite,  Prof. Dr. Murat Türkeş'ten Hava ve İklim Farkındalığı için Bilgi Aktarımları,  Tartışma

Hayvanlar! Yangında Unutulan ve Yalnız Kalan Canlarımız…

YA HAYVANLAR!
NE YAPMALI?

Prof. Dr. Murat Türkeş

2025 yılı Haziran sonu ve Temmuz ayında, Avrupa’nın ve Türkiye’nin Akdeniz iklimi ve bitki örtüsünün (vejetasyon) egemen olduğu birçok bölgesinde, bugüne değin görülen en yıkıcı orman yangınlarından bazıları yaşanmaktadır. Bu yangınlar, nesli tükenmekte olan ve nadir sayısız tür ve tüm ekosistemler de dâhil olmak üzere vahşi hayvan topluluklarını tehdit etmekte, sayısız hayvan yaşamını yitirmektedir.

Türkiye’de 2025 Haziran ve Temmuz aylarında bugüne değin çıkan orman yangınlarında, orman ve çalılıkların, tarım alanlarının, tarla ve bahçelerin, çayır ve meraların yandığını; çok sevindirici bir durum olarak çok az can kaybının, ciddi mal ve insan yapısı, bina, çiftlik, hayvan damı, ahır, köy ve mahalle gibi yerleşme kayıplarının, yaralananların olduğunu biliyoruz.

İçimiz yanarak, hiçbir biçimde yönetilemeyen, önceden gerekli ve yeterli önlemlerin alınmadığını, olması gereken kurumsal hazırlıkların çok yetersiz kaldığını bilerek, açıkça görerek ve yaşayarak bu felaketi izliyoruz.

Tüm bunların yanı sıra, üstünde çok fazla durup konuşmadığımız, SAYISIZ HAYVAN BU YANGINLARDA ÖLDÜ YA DA CİDDİ DERECELERDE YARALANDI!

Unutmayalım ki bugün 10 Temmuz 2025. Henüz çok yüksek hava sıcaklıklarının ve daha kurak/kuru ve zaman zaman kuvvetli ve kurutucu rüzgârların (örneğin, kuvvetli ve hamleli yaz poyrazı) yaşanacağı, bu nedenle yangın tehlikesinin Türkiye’nin özellikle Akdeniz ikliminin ve vejetasyonunun egemen olduğu bölgelerinde çok daha yüksek olduğu Temmuz ayının başında sayılırız. Türkiye’de orman yangını olasılığının, dolayısıyla yangın riskinin en yüksek olduğu aylar Temmuz ve Ağustos’tur. Özellikle Güney Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde bu iki ayın 10–15 Temmuz ve 15–20 Ağustos arasındaki döneminde yangın sıklığı ve yanan alanların büyüklüğü en yüksektir. Türkiye’de kayıtlara geçen büyük orman yangınlarının çoğu bu dönemde çıkmıştır.

Örneğin, 2021 yılı yazında Türkiye’nin büyük bölümü (özellikle batı ve güney bölgeleri), kuvvetli/şiddetli kuraklık ve sıcak hava dalgası olaylarının etkisi altındaydı. Temmuz (sonu) ve Ağustos (başı) aylarında çıkan orman yangınları, yangınların şiddetlenmesini sağlayarak yönetilmesini zorlaştıran, özel bir sıcak, kuru ve hamleli rüzgârlı sinoptik meteorolojik koşullarla bağlantılı fönlü hava durumu tipinin de Akdeniz kıyı kuşağındaki önemli bölgesel katkısıyla, 15 günde yaklaşık 133.000 hektar orman alanının yanmasına neden oldu. 28 Temmuz 2021 günü Antalya-Manavgat’ta, sonrasında ise diğer illerde başlayan yangınlar yaklaşık 15 gün kontrol altına alınamamıştır. Bu yangın, Türkiye’de 1988–2024 dönemi yangın kayıtlarındaki en geniş alanın ve Muğla yöresindeki çam balı üretiminin olmazsa olmazı olan basralı çam ormanlarının önemli bir bölümünün yandığı, çok ciddi dersler alınması gereken bir mega yangın olayıdır.

Yangınlarda hayvanların ölmesini iki nedenden dolayı derinden önemsemeliyiz: Bu gezegendeki diğer tüm canlı türleri bizimle aynı haklara sahiptir. Ancak aynı zamanda hayatta kalmamız, sadece diğer insanların değil, bu gezegendeki her canlının sağlığına bağlıdır. Şu anda iklim sisteminin çöküşünün tam ortasındayız ve iklim değişikliğinin etkileri, son 5 yılda görüldüğü gibi, hiç bu kadar olumsuz ve yakıcı olmamıştı. Avrupa ve Türkiye son yıllarda rekor düzeyde yüksek sıcaklıklar yaşadı ve bu da daha önce hiç bu kadar şiddeti ve aşırılığı yaşanmamış yerlerde çok yıkıcı büyük orman yangınlarına neden oldu. Bu yangınlar, hızlanan iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklıklar, her zamankinden daha yaygın olan aşırı yüksek sıcaklıklar ve sıcak hava dalgalarınca tetikleniyor ve bu yıkıcı etkiler kaçınılmaz olarak daha da kötüleşecektir.

Birer felakete karşılık gelen söz konusu yıkıcı yangınlar sırasında ve sonrasında hazırlanan raporlarda hayvanlardan nadiren ve çoğu kez “laf olsun diye” söz ediliyor. Onlardan daha fazla söz etmeliyiz. Onlar yalnızca insan kaynaklı iklim değişikliği ve küresel ısınmanın en büyük kurbanları değil, aynı zamanda bunu sona erdirmemize yardımcı olacak anahtarı da ellerinde tutuyorlar. Başka hangi eylemleri yaparsak yapalım, onları görmezden gelmeye devam edersek başarılı olamayız. Tüm hayvan dostlarımızı düşünmeliyiz; onların bizim yardımımıza, bizim onlara ihtiyacımız var.

Birçok durumda yangınlar, izole doğa rezervlerini, millî parkları, korunan alanları ve tarım alanlarını ve ürünlerini de yakmaktadır. Vahşi doğada yaşayan türler üzerindeki etki, her zaman olduğu gibi, orman yangınlarında da şiddetlidir. Hâlihazırda tehlike altında olan hayvan popülasyonlarının ve tür topluluklarının parçası olan sayısız hayvan hayatını ve çok daha fazlası evlerini, yuvalarını, yaşam alanlarını kaybetmiş durumda. Bizim gibi onlar da yaşamak istiyor ve doğal yaşam alanlarını geride bırakmak istemiyorlar. Bizim yardımımıza ihtiyaçları var.

Altını bir kez daha kalın bir çizgiyle çizmek gerekirse:

  • 2025 yazında bugüne değin binlerce hektar orman ve tarım ekosistemleri tahrip oldu ve milyonlarca canlının yanarak can verdiği yangınlarda, on binlerce yılda evrimleşerek günümüze ulaşan doğal ekosistemler, biyoçeşitlilik, yaşam ortamları ve birlikleri ile ekolojik ilişkiler bozuldu.

  • Tarımsal ürünler, tarla ve bahçeler, çiftlikler ve hayvan damları, arı kovanları, köy evleri, küçük ve büyükbaş hayvanlar, arılar, kanatlı hayvanlar yandı, yaralandı ve ciddi zarar gördü.

  • Hayatta kalan canlılar evsiz, eşsiz, yavrusuz, yumurtasız, bebeksiz, yuvasız, besinsiz kaldı!

  • Yangından etkilenen alanlarda tümüyle (örneğin, İzmir, Manisa; Adapazarı, Bilecik vb.), onları çevreleyen alanlardaki önemli doğal ekosistemlerde ve önemli doğa alanlarındaysa kısmen av ve avcı ilişkileri bozuldu.

  • Avcı ve av dengesi, hem hayvanlar hem de insan ve hayvanlar açısından savunmasız canlar için büyük ölçüde bozuldu.

  • Hayatta kalan kuşlar, sürüngenler ve memeliler, özellikle göçmen kuşlar, yanan alanları tümüyle terk etti ve/ya da çevreye dağıldı.

  • Tüm bu olumsuzlukların, bozulan ekolojik dengenin ve ilişkilerin düzelmesi, planlı koruma ve iyileştirme çabalarının da katkısıyla, yanan orman ve çalılık alanların ve onları çevreleyen alanların kendini onarması için onlarca yıla gereksinim vardır.

  • Tüm insan etkinlikleri, 1/100.000 çevre düzeni planlarından alt düzeydeki planlara kadar, yaşanan yangınların olumsuz sonuçları ve bozulan doğal denge ve ilişkilerin kısa zamanda düzelmeyeceği gerçeği dikkate alınarak geniş açılı ve çok disiplinli, demokratik ve kamucu bir anlayış ve yaklaşımla ivedilikle yeniden planlanmalı ve sürdürülebilir kalkınma amaçlarına uygun bir biçimde gerçekleştirilmelidir.

Sonuç olarak:

Bugüne değin çıkan yangınlarda hayvanların evleri, besin kaynakları, yaşam ortamları ve avlakları yanmış, üreme kapasiteleri bu yıl ve belki gelecek birkaç yıl için zarar görmüş ya da yok olmuş, av ve avcı ilişkileri bozulmuştur.

Önceki yıllarda, örneğin 2023 Ağustos ayında çıkan yangınlardan sonra Çanakkale’de başlattığımız ve kısmen de ülke ölçeğinde sosyal medyada ve çeşitli basın kuruluşlarınca desteklenmiş olan etkili bir kampanya sonucunda başardığımız gibi, yangınlardan – özellikle orta ve büyük ölçekli yangınlardan – zarar gören coğrafi ve ekolojik bölge, bölüm, yöre ve çevrelerdeki şehir, ilçe, kasaba, köy, mahalle, mezra ve yaylalarda 2025 yılında KARA AVCILIĞI TÜMÜYLE VE İVEDİLİKLE YASAKLANMALIDIR!

Bu yasak, 2026 yılı başında gözden geçirilerek, arazi çalışmaları ve gözlemlere dayalı bilimsel ölçütlere göre alınan yeni karar kamuoyuna gerekçeleriyle birlikte açıklanmalıdır.

Hayvanlar ilgi ve desteğinizi bekliyor…

Bu makalede kullanılan görsel, Sayın Yasemin Sayıbaş Akyüz Hanımefendi tarafından, bu makalenin konusuna ilişkin yaptığımız konuşmalara dayanarak özel olarak hazırlandı. Kendisine çok teşekkür ediyorum.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir