Bilim,  Bilim Haberleri,  Deneme,  Fizik,  Kategorisiz,  Kimya,  Toplum

Genler ve Hastalıklar

Genler birçok hastalıkta anahtar rol oynar. Genellikle bir hastalığı destekleyen bütün bir risk genleri demetidir, ancak bazen de genetik koddaki tek bir hata yeterlidir.[1]

 

Beden, Hücre, Kromozom, GEN

İnsanın genetik özellikleri (Sperm, yumurta ve kırmızı kan hücreleri hariç) hücre çekirdeğinin içinde bulunan 23 çift (46 adet) kromozomda taşınır. Kromozomlar DNA ve “histon” adı verilen özel proteinlerin birleşmesiyle oluşur. DNA yönetici moleküldür. Canlının sahip olduğu bütün fiziksel özellikler, bu çift sarmal biçimindeki molekülde şifrelenmiştir. Çift sarmalın yanları şeker (Dezoksiriboz) ve fosfat moleküllerinden oluşan iplerdir. Beslenme, metabolizma, üreme vs. gibi yaşamla ilgili çok önemli faaliyetler de DNA tarafından yönetilir. Gözümüzün renginden, iç organlarımızın yapısına, hücrelerimizin şekil ve fonksiyonlarına kadar her türlü bilgi DNA’nın üzerinde yerleşmiş olan ve “gen” adı verilen bölümlerde kayıtlıdır. Genler DezoksiriboNukleinAsit’lerden (DNA) oluşur. DNA’ların boyları, içerdikleri proteinlerin boylarına göre, farklı uzunluktadır. Şekli bir ip merdivenine benzeyen DNA’da milyonlarca “basamak” vardır. Her bir “basamak” 4 farklı molekülden iki tanesinin birleşimi ile meydana gelen çiftlerden, bazlardan, yapılandırılır. İnsanda 20 – 23 bin farklı genin olduğu belirtilmektedir.

Tüm genomun yalnızca birkaç bölümü, yaşamın yapı taşları için önemli talimatlar içeren genlerdir. Bu genler “İnsan Genom Projesi” (Human Genom Project = HGM) 2000/2001 de tamamlanması ile 3,2 Milyar baz çiftinden oluşan bütün genler tanımlanmış ve yayınlanmıştır. Bugün bildiğimiz kadarıyla, DNA’nın büyük bir kısmı evrimsel bir kalıntıdır ve herhangi bir görevi yoktur. Görevi olan genlerin de görevlerinin hepsi henüz belirlenmemiştir. Bu nedenle, yaşam şifresinin kapısı açılmış olsa bile, arkasında gizlenmiş sayısız yeni kapılar beklemektedir diyebiliriz.

Genetik yatkınlık” ve “genetik hastalıklar” kelimeleri, artık tıp dilinde çokça kullanılan kelimeler niteliğinden çıkıp günlük kullanımda da yaygınlaştı. Genetik hastalıklar dendiğinde genellikle doğumdan itibaren ortaya çıkan ve çoğunluğu ağır bir klinik tabloyla seyreden hastalıklar aklımıza gelmektedir. Burada baştan bir ayırım farkındalığı gerekiyor:

  • Her genetik hastalık kalıtsal değildir, nesilden nesile aktarılmaz.
  • Kalıtsal genetik hastalıkların temelinde yatan genler her taşıyıcıda hastalık üretmez. Bu özellik “genetik yatkınlık” olarak ve söz konusu genler ise “risk genleri” olarak ifade edilir.

Genetik hastalıkların büyük bir kısmından “tek nükleotid polimorfizmi” (TNP) denilen küçük genetik bozukluklar (noktasal kod hataları) sorumludur.[2] Burada söz konusu hastalıklar şunlar olabilir:
Otoimmün hastalıklar, Otizm, çocukluk çağı öğrenme bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, Depresyon ve anksiyete, Bipolar bozukluk, Şizofreni, Alkol ve ilaç bağımlılıkları, Fibromiyalji ve kronik ağrılı durumlar, Migren başağrısı, Kronik yorgunluk sendromu, Diyabet, Hormon bozuklukları, Polikistik over sendromu (PCOS), İnfertilite (doğurganlıkla ilgili problemler), sık düşük yapma, Sindirim sistemi problemleri (IBS vs.), Homosistein yüksekliği, HDL düşüklüğü, Kalp damar hastalıkları, Beyin damar hastalıkları ve felçler, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, Epilepsi, Multipl skleroz.

Bu hastalık listesi son yıllarda o kadar uzamıştır ki, bilim insanları arasında ilk şüpheler ortaya çıkmaktadır.

Riskgenleri
Son yılların araştırma çabaları sayesinde, büyük hastalıkların çoğu için epeyce risk genleri bilinmektedir. Bunlara örneğin migren, kalp krizi ve Parkinson, diyabet, obezite, Alzheimer ve multipl skleroz dâhildir. Genler ayrıca depresyon ve şizofreni gibi akıl hastalıklarına da katılımcılar. Hastalık süreçleri karmaşık olduğundan, dâhil olan tüm genlerin henüz tamamının bilinmediğini varsaymak gerekir. [3]

Çoğunlukla kritik gen varyantlarının her biri, hastalık riskini çok az arttırır. Ancak birkaçı bir araya geldiğinde risk fark edilir şekilde artar.

Bir hastalık için bireysel genetik risk aslında yüksek olsa bile, genler genellikle kader değildir: Hastalıkların büyük çoğunluğunda, yaşam tarzı gibi çevresel faktörler de belirleyici bir rol oynar. Örneğin tip 2 diyabet için güçlü bir yatkınlıkla doğmuş olanlar bile sağlıklı bir diyet ve egzersizle hastalığı önleyebilirler.

Genç araştırma dalı olan Epigenetik, genler ve hastalıklar arasındaki etkileşime tamamen yeni bir ışık tutuyor. Yaşam tarzına bağlı olarak hastalıklı genlerin açılıp kapanabileceği gerçeğine ışık tutuyor. Belirli koşullar altında, risk genlerinin hiçbir zararlı etkisi de olmayabiliyor.[4]

Hastalıklı genler ve kromozomlar
Sadece insanların kendileri değil, genleri de hastalanabilir. Radyasyonun ve bazı kimyasalların etkisi genetik kodda hatalar oluşturabilir. Bazen bu bozukluklar, kromozomun tüm bölümlerini etkileyebilir. Hatalar, ayrıca vücut hücrelerinin gerçekleştirdiği sonsuz sayıda hücre bölünmesi ile tekrar tekrar ortaya çıkıyor. En iyi durumda, küçük hasarlar onarılıyor veya sonuçsuz kalıyor. Ancak hastalıkları da tetikleyebilirler, örneğin kanseri. [5]

 

Kalıtsal hastalıklar
Kalıtsal hastalıklar nadirdir. Ebeveynlerden fürularına geçerler. Genellikle bu tek bir hastalıklı gendir. Neyse ki, bu kalıtsal hastalıklar ağırlıklı olarak resesiftir, yani iki kromozomdan sadece biri hastalıklı geni taşıyorsa, hastalık ortaya çıkmıyor. Yalnızca ebeveynlerin ikisi de taşıyıcıysa ve hastalıklı geni aktarıyorsa hastalık çocuğu buluyor. Bu, örneğin kistik fibrozis ve hemofili için geçerlidir.

Kalıtsal bir hastalık baskın ise, tek bir hastalıklı gen yeterlidir. Bu, mesela Huntington koresi hastalığı ve orak hücre anemisi için geçerlidir.

X kromozomundaki gen kalıtsalsa, erkekler kadınlardan çok daha sık hastalanır çünkü onların bunu telafi edecek sağlıklı bir X kromozomu yoktur. Bu, mesela hemofili ve kırmızı-yeşil körlüğü için geçerlidir.

 

 

Rastgele seçilen iki birey arasında, kromozom 7’ye ait DNA dizisinin bir kısmının karşılaştırılması. 2200 nükleotid içerisinde 2 adet tek nükleotid polimorfizmi (SNP = Single Nucleotid Poliformizm) görülmektedir.

Genom bozuklukları
Genom bir hücrenin içinde barındırılan, her insanın kendine has olan genlerinin toplamına verilen isimdir. Açıkça söylemek gerekirse, genomik bozukluklara dayalı doğumsal hastalıklar kalıtsal hastalıklar değildir. Bu tür hatalar, örneğin, üreme hücresi üretiminde oluşuyor. O üretimde normalde çift kromozom setine sahip bir hücreden bölünme ile tek setli bir yumurta veya sperm hücresi oluşuyor (mayoz). Bunun bir örneği trizomi 21’dir (Down sendromu), bu çocuklar hücrelerinde iki kromozom 21 yerine üç tanesini taşıyorlar. Kromozom bozuklukları, üreme hücrelerindeki kromozomlar çevresel toksinler veya radyasyondan zarar gördüğünde de ortaya çıkabilir. (Resimdeki örnek trizomi’nin 21.inci kromozomda yerleşmiş halini gösteriyor, bu nadiren görülür. Trizomi 21’in çok daha yaygın türlerinde bu 21. kromozomlar 13., 14., 15. veya 22. kromozomların yanına dağınık bir şekilde yerleşirler.)

 

*****

Son yazım Bir Yorum Teşebbüsünden sonra: Genetik Yatkınlık Hakkında Bazı Temel Bilgilerde size sunduğum makale 2004 ‘te yazılmıştı. Yukarda tercüme ettiğim ve alıntıladığım yazılar 2012 ve 2017’de yazılmıştır.

Aradaki 8 ila 13 senelik fark üstteki kesin ifadelerde kendini gösteriyor. Önceki yazıdaki tedirginlikten bir eser kalmamış. Sekiz yıl veya 13 yıl bir insan ömrüne nispeten kısa, medeniyet tarihine göre çok kısa ve evrim süreçlerinle ölçüldüğü zaman yok denecek kadar kısadır. Bu kısa zamana rağmen genetik biliminde olağanüstü hızlı gelişmeler ve devrim niteliğinde keşifler “başarıldı”. Konu temel araştırma ve tespitlerin çok ötesine taşındı, bazı hastalıklara karşı gen tedavileri geliştirildi. Hatta daha da ileriye giderek “gen mimarlığı” gibi bir bilim dalı ve mesleği ortaya çıktı. Bu başarıları mümkün kılan şey öncelikle araştırmaları yapan bilim insanlarının üstün çaba, sabır, bilgi ve zekâsıydı. Diğer etken ise bu çalışmalara sağlanan finansman oldu. İlaç sanayisi, devletler, STK’lar ve çeşitli vakıflar, şimdiye kadar görülmemiş boyutta bütçe verdiler. Bu finansörlerin bir kısmı, halk sağlığı, vatanına milletine fayda sağlamak gibi erdemli ülküler peşinde olsalar da, bütçelerin büyük kısmı ilaç ve kimya sanayisinden gelmektedir. Onların hangi amaçlara hizmet ettiklerini sorgulamaya gerek yoktur, sanıyorum.

Bunlar gerçekten başarı mı? Emin değilim.

Son yazımda Dr. phil. Marion Sonnenmoser “Hastalık genlerinin tanımlanmasıyla, etkili tedaviler için çabuk umut bağlanır.” diyerek bizi uyarıyordu. Haklı çıktı. Bu yeni gen tedavileri hastalıkları “pürüzsüz” giderene kadar daha çok zaman geçecektir. Bedenimizdeki diğer genler, bu genetik müdahalelere nasıl karşılık vereceği henüz karanlıkta bekliyor. Milyonlarca yıl süren evrimin neticesi olarak ortaya çıkan insanın beden sistemi gelişecek mi dağılacak mı, bunu bugün kimse bilemez. Zaman gösterecektir…

“Uzmanlaşma, uzman fetişizminden ötesini vermiyor.”[6]
İnsanlar hastalıklara genetik nedenler bulununca ve genetik tedavi ile giderildiğini kabul ederken, hastalığın gerçek gerekçelerini göz ardı ediyorlar. Bilgi ve bilimi kabul etmek ile her şey maalesef çözülmüyor. Sağlık sorunları ne yazık ki insanın içinde başlamıyor. Sağlığımızı etkileyen unsurlar toplum, sosyal düzen ve doğada başlıyor, bedenimize salındığı zaman bu etkenler, genlerimizin bozukluğu bardağı taşıran son damla oluyor ve biz hastalanıyoruz.

Altta sunduğum, DSÖ’nün yayınladığı küresel, yerel birkaç hastalık ve ölüm istatistikleri, toplumların sosyal düzenlerinin kalitesini gayet iyi yansıtıyor.

Küresel ölüm nedeni hastalıklar 2020 (DSÖ)

Ölüm nedenlerinin sıklıkları zamanla değişebilir. Solucan hastalıkları 1996’da 135.000 ölümle onuncu sırada yer aldı. 2000 yılında yaklaşık 2,2 milyon kişi ishalli hastalıklardan öldü. 2000 yılında 1 milyondan azı diabetes mellitustan öldü. HIV / AIDS salgını 2005 yılında 1,8 milyon ölümle zirveye ulaştı. 2018’de yaklaşık 770.000 kişi HIV / AIDS nedeniyle öldü.

Yirmibirinci yüzyılın başında en yaygın ölüm nedenleri koroner arter hastalığı ve felçtir.

 

 

 

DSÖ en son görselin altın şu uyarıyı veriyor: Bu ülke için ölüm oranı tahminleri yüksek derecede belirsizliğe sahip çünkü bunlar herhangi bir ulusal bulaşıcı olmayan hastalık ölüm verilerine dayanmamaktadır (Açıklayıcı Notlara bakınız).

Nizametin Karadaş

 

Kaynaklar:

[1] Bu yazı Christiane Fux’un netdoktor.de internet sitesindeGenetik Genler ve Hastalıklar başlığı altında yazdığı makale ile Dr. Gökşin Balım’ın Bazı Hastalıklarınızın Gizli Sebebi Gen Mutasyonu Olabilir (MTHFR) yazısından derlenmiştir.

[2] TNP’yi daha ayrıntılı açıklamak isterdim, ancak bu da yazıyı fazlaca uzatırdı. Merak ve isteklerinizi bildirirseniz, TNP üzerine ayrı bir yazı hazırlayabilirim.

[3] Photo by National Cancer Institute on Unsplash

[4] Photo by Alexander Popov on Unsplash

[5] Photo by National Cancer Institute on Unsplash

[6] @Stavr0gin rumuzlu Twitter kullanıcısı, https://twitter.com/Stavr0gin_/status/1362682812097306630?s=20

1964 İstanbul doğumlu. 1972 den bugüne kadar Düsseldorf, Almanya ikametli. Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, 2 yetişkin kız çocuğu babası. 12 yıl Avukatlıktan sonra mesleğini bırakmış, her konuda meraklı, araştırmacı, analist ve okumasını seven rahat ve huzurlu bir insan.

Siz de fikrinizi söyleyin!