Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Gündem Arşivi Klasikleri,  Siyaset,  Sosyoloji,  Toplum

Felaketlerin Gölgesinde Türkiye

Türkiye, tarih boyunca birçok doğal ve insan kaynaklı felaketle karşı karşıya kalmıştır. Bu felaketler, kimi zaman depremler, sel felaketleri gibi doğal afetler olarak karşımıza çıkarken, kimi zaman da maden kazaları ve yangınlar gibi insan kaynaklı trajediler şeklinde tezahür etmiştir. Bu olaylar, can kayıplarına ve büyük maddi zararlara yol açmış, toplumun derin yaralar almasına neden olmuştur. Ancak, bu felaketlerin etkilerini azaltmak ve gelecekte benzer trajedilerin yaşanmasını önlemek için etkin denetim mekanizmalarının kurulması ve işletilmesi büyük bir önem arz etmektedir.

Doğal afetler, Türkiye’nin coğrafi konumu ve iklim özellikleri nedeniyle sıkça karşılaşılan olaylardır. Depremler, ülkenin büyük bir kısmını etkileyen en yaygın doğal afetler arasında yer almaktadır. 1999 Marmara Depremi, 2020 İzmir Depremi ve 2023 Kahramanmaraş depremleri gibi büyük depremler, binlerce insanın hayatını kaybetmesine ve geniş çaplı yıkımlara neden olmuştur. Bu depremler sonrasında, yapıların depreme dayanıklılığı konusunda ciddi eksiklikler olduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, yapı denetim mekanizmalarının etkin bir şekilde işlemesi, deprem riskini azaltmak için kritik bir öneme sahiptir.

Yapı denetim mekanizmaları, inşaat süreçlerinin her aşamasında sıkı kontrollerin yapılmasını gerektirmektedir. Bu kontroller, binaların depreme dayanıklı inşa edilmesini ve mevcut yapıların güçlendirilmesini sağlamalıdır. Denetim süreçlerinin bağımsız ve tarafsız kurumlar tarafından yürütülmesi, yapı güvenliğinin sağlanması açısından hayati önem taşımaktadır. Ayrıca, yapı denetim mekanizmalarının yasal düzenlemelerle desteklenmesi ve ihlallerin ciddi yaptırımlarla karşılanması gerekmektedir.

İnsan kaynaklı felaketler, denetim mekanizmalarının yetersizliği veya ihmaller nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Soma Maden Faciası, 2022 Amasra Maden Patlaması ve 2025 Kartalkaya Otel Yangını gibi olaylar, ihmallerin ve yetersiz denetimlerin trajik sonuçlara yol açtığını gözler önüne sermektedir. Bu tür felaketlerin önlenmesi için iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinin titizlikle uygulanması gerekmektedir.

Bu felaketler, toplumun dayanışma ve birlik içinde hareket etmesi gereken anlar olarak görülse de; ne yazık ki politik kutuplaşmanın derinleştiği dönemler olarak da karşımıza çıkmaktadır. Kartalkaya otel faciası, bu durumu çarpıcı şekilde gözler önüne sermiştir.

Kartalkaya otel yangını, 78 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmıştır. Ancak bu facianın ardından toplumda gözlemlenen en belirgin olgulardan biri, politik kutuplaşmanın derinleşmesi olmuştur. Felaketin hemen ardından, farklı siyasi görüşlere sahip kesimler birbirlerini suçlamaya başlamıştır. İktidar partisi, muhalefeti yeterli önlemleri almamakla suçlarken, muhalefet ise iktidarın ihmalkarlığını ve yetersiz denetimlerini eleştirmektedir.

Bu tür suçlamalar, felaketin gerçek nedenlerinin ve sorumlularının belirlenmesini zorlaştırmakla kalmayıp, toplumun birlik ve beraberlik içinde hareket etmesini de engellemektedir. Kartalkaya Otel Faciası özelinde yaşanan bu durum, diğer felaketlerde de benzer şekilde gözlemlenmektedir.

Kartalkaya Otel Faciası, politik kutuplaşmanın felaketler sonrasında nasıl tezahür ettiğine dair sadece bir örnektir. Türkiye’de yaşanan diğer büyük felaketlerde de benzer durumlar gözlemlenmektedir. Örneğin, 2023 yılında yaşanan Kahramanmaraş depremleri sonrasında, iktidar ve muhalefet arasında suçlamalar havada uçuşmuştur. Felaketin ardından yapılması gereken yardımlar ve alınması gereken önlemler, politik tartışmaların gölgesinde kalmıştır. Benzer şekilde, 2014 yılında yaşanan Soma maden faciası sonrasında da politik kutuplaşma kendini göstermiştir. 301 madencinin hayatını kaybettiği bu facia sonrasında, iktidar ve muhalefet arasında suçlamalar ve tartışmalar yaşanmış, facianın gerçek nedenlerinin belirlenmesi ve sorumluların hesap vermesi süreci politik çekişmelerin gölgesinde bırakmıştır.

Felaketler sonrasında yaşanan politik kutuplaşma, toplumun birlik ve beraberlik içinde hareket etmesini engellemekte ve felaketlerin etkilerinin daha da derinleşmesine neden olmaktadır. Politik kutuplaşma, felaketlerin ideolojik olarak kategorize edilmesine ve toplumun farklı kesimlerinin birbirine karşı düşmanlık beslemesine yol açmaktadır. Bu durum, felaketlerin ardından yapılması gereken yardımların ve alınması gereken önlemlerin etkin bir şekilde uygulanmasını zorlaştırmaktadır.

Politik kutuplaşmanın felaketler sonrasında derinleşmesini engellemek için atılması gereken adımlar arasında öncelikle, politik liderlerin ve medya kuruluşlarının sorumlu bir dil kullanması ve suçlamalardan kaçınması gerekmektedir. Felaketler sonrasında toplumun birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi gerektiği vurgulanırken bu yönde adımlar atılmalıdır. Ayrıca, felaketlerin gerçek nedenlerinin ve sorumlularının belirlenmesi sürecinde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine önem verilmesi gerekmektedir.

Türkiye, tarih boyunca birçok felaketle karşı karşıya kalmış ve bu felaketlerin etkileri toplumun derin yaralar almasına neden olmuştur. Ancak, gelecekte benzer trajedilerin yaşanmasını önlemek için etkin denetim mekanizmalarının kurulması ve işletilmesi büyük bir önem arz etmektedir.

Dr. Tunay Şendal

Bir yorum

  • HayatiSarnık

    Asıl mesele eğitim eksikliğidir. Eğitimini doğru dürüst alamayanları de suçlamak en kolay yoldur. Çünkü üst makamlarda olanlar, alt makamlardan daha eğitimsiz dir. İyi bir eğitim (Her konuda) Ülkemiz ve insanlık için şarttır. Susurluk maden faciası sonunda zarar görenler sokak ortasında darp edildiler. Darp eden de şikayetçi olup darp ettiği insanı mahkemeye vermiştir. (Tekme atarken ayağım incindi) demiştir.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir