Şiirimsi Deneme

Farzet Ki

Yıl yorgunu, zaman vurgunu
Yitik bir ömrün kahramanıydı , adam….

Yılların kirini-pasını yuttuğunu ele veren

Yağlı karaya dönmüşlüğün de renkleri yitik, kırık dökük

Parke bozuntusu zeminde, iğreti duran

Kirli ve astarsız bir mitilin ona yatak-yorganlık yapmaya çalışmışlığıyla,
Ekşimik, sidik kokulu odada yaşamaya tutsaklığında,

Terk edilmenin kahrını ve acısını demleyerek
Genç ömründen beri , yıllardır kendini vurduğu şarap galonunu
Hışımla dikerek, tepesine
Adeta, şişede ne var-ne yoksa somurmacasına 
Son bir gayretle…

Dişsiz ağzının, akerdeyona dönmüşlüğünü farketmemecesine
Derince çekti içine, şişeden…

Şarap yerine, kekremsi bir hava dolarken ağzının içine
Öfkesini kustu adam…

Ağzı köpürmecesine, sövüp saymalarının
Öksürük sesine karışmışlığında,

Boğulurcasına öksürürken
Kararıp kararıp geçti kendinden…

Mora çalan yüz rengini daha çarpıcıklıkla ortaya çıkartan
Alnından boşanıp
Fersiz gözlerine dolan ter tuzuyla, acıyınca gözleri
Çizgi dolu göz kapaklarının ardında yiterken göz bebekleri
Adeta, onları oyup çıkarmacasına, gözlerine gitti eli…

Kirli ellerden kurtulmanın iç rahatlığını tadan…
Adamın hayat yoldaşlığına soyunan…

Kahverengiliğinde içindeki şarabın rengini yutan..
Boşalmışlığında bile hala şarap kokan, boş galon…

Sessiz bir yuvarlanmayla mitilde sallandı ve sonra..

Çivit moruna dönen parke bozuntusu zeminde halsizce hırlanarak durdu…

Bir şişeye, bir odanın boşluğuna bakarken adam
Elleri
Ağlamakla, ıslanmak arası gel-gitlere teslim olan gözlerindeydi hala, adamın…

Nerede ömrünün ve dünyasının kirişi kırılıp,
Hüsran enkazı altında kala kalmıştı.?

Bu düştü, zaten bulanıklıklar da yiten zihnine bir an.
Bir genç gülümsemesi peydahlanıverdi gözlerinin önünde, o an
Göz yaşlarının ıslaklığında…

Yağmura tutulan bir gülüşle süzüyordu sanki adamı.

Bu bakışlar çoğaldıkça adamın nefesi kuruyup,
Nutku tutuldu, sanki bir an…

”-Ne zaman kayboldun sen?”
Kendi kendine mırıldanmalar da..
Asılı kaldı odanın boşluğunda , bu soru,birden bire…

İrkilti ile sarsılırken adam,
Gülüşlerden bir el, elde bir mendil uzandı adama
Gözlerinden çekti ve uzattı ellerini…
Havada asılıp kalışına aldırmadan, bitap düşen adam
Birden bir fısıltı yankılandı…
Hem odada 
Hem de su yüzü görmemiş,
Kirli kertenkele derisine dönen kulaklarında adamın…

”-Farz et ki, sen değilsin ömrümün celladı”…

Bir başkasına, çok anlam ifade etmeyecek bu sözler.

Can evinden vurmaya yetti, adamı…

Hıçkırıklara boğularak söyleniyordu…

Bir yandan süzülen gözyaşları, yanaklarından aşağı düşüp
Kirli mitili ıslatıyor;
Öte yandan, avazı çıktığınca zırlıyordu iyiden iyiye , şimdi adam…
Gören ama bilmeyenlerin ne anlam yükleyeceğini kestiremeyeceği bu manzarada
Kokular saçan, kirden rengi yiten yorgan eskisini çekerek başına
Bir daha gerçeklerden, acıdan ve kendinden kaçmalara çalışarak
Bir arı kümesinin çıkardığı sesi anımsatan bir vozultuyla söylenerek
Biteviye ağlıyor, ağlıyordu adam…

”-Keşke kırılsaydı elleri , kötürüm olsalardı da senin meftine sebep olmasalardı..! ”

”-Sen bir kere ölüp kurtuldun..
Ben , her gün , her an defalarca ölüp ölüp diriliyor
Kahr-ı gazablıklarda yitiyorum…
Sen toprağa , ben alkole gömüldüm, be dal boylum.
Ne, ben ölüp kurtuldum..
Ne sen, ne sevgin, ne de evlat acısı çıktı yüreğimden.”

Elleri son bir kez sallanırken odanın boşluğunda
Zehir yemiş it misali zangır zangır titremelere kesilen vücuduyla
Yumuldu, kaybolup gitti ömrünün
Acı dolu anıların, kahırlarının
Bedbahtlığının
Ve, velhasıl yağlı-kara kir kokularıyla bezeli mitilin altında adam
Gülüş yitti..

Sümsüğü düştü adamın
Ve oda, yine karanlığa gömüldü…

Evlat katili olmanın acısıyla kahrolan bir insan eskisi ömrün bedbahtlığına
Tanık ve mekan olan kirli yorgan eskisi…

Utanca kesti, aldırmadan
İçler acısı eski-püskü haline
Dışarıdaki aydınlık sıcak güne tezatlıklarda…

Yitik bir ömre yoldaş olmanın tanıklığında akıp giderken zaman
Sessizlikle aralandı kapı, bir an..
Kapıda bir el peydahlandı…

Bir galon şarap, bir ekmek ve biraz peynir salındı kapı eşiğinden içeri
Kirli zeminli odaya, az-buçuk aralığında kapının..
Geldiği gibi sessizce yiten elle beraber
Yitti, odadaki ışıkta…
Elle beraber…
Süzülen ışıkta kaybolunca…
Karalara kesti yine..
Bir hazin öyküye..
Acılara belenen yıllara..
Ve 
Yitik ömrün kahramanı bir adama mekan olan
Kir ve kahır yuvası bu metruk oda…
Kir ve kahır yuvası bu metruk oda…

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Siz de fikrinizi söyleyin!