Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Toplum

Bir Ulusun Çöküşü

Psikolojinin babası Dostoyevski ‘den başlayıp, İstanbul argosunun en önemli Türk yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar’da biraz soluklandıktan sonra Salah Birsel‘in o güzelim Türkçesine, oradan da Reşat Ekrem Koçi’nin İstanbul Ansiklopedisinin tümce aralarına girip ansımalarımda kalanları size aktarmayı tasarlıyordum…

Ama ülkemizin gündemini bir anda değiştirmek için siyasal erk düğmeye basılınca amaçlamamın yönünü değiştirmek zorunda kaldım.

***

İstanbul Galata Köprüsünün üzerinde hilafet bayraklı yürüyüş, ardından Taksim ve Bebek sahilindeki Hizbullahçı gösteri derken Diyarbakır’daki miting!

Fatih’te öldürülen Ramazan Yıldırım adlı sofi. (Atatürk ve Kemalizm düşmanı, ayrılıkçı bir düşüncenin de adamı).

Gezi Parkı direnişinde kadınların üzerine palayla saldıran Sabri Çelebi adlı kadın satıcısı Beyoğlu’nda öldürüldü!… İzmirli taksi şoförü, yağmurda ıslanmasın, soğuk havada üşümesin diye arabasına aldığı Diyarbakır doğumlu bir müptezel tarafından öldürüldü…

Sayın Cumhurbaşkanı bir toplantıda yaptığı konuşmada: “Şeriata düşmanlık dinin kendisine düşmanlıktır!…“ demesi laik kesimin tepkisine neden oldu. Oysa RTE, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken: “Demokrasi bir tramvaydır, zamanı gelince ineriz.“ demişti. Bazı bellekler zayıftır, anımsamaz… Ardından da: “Türk Müslümandır. Müslüman değilse Türk değildir” sözü ülkedeki ateist, dinsiz, başka dine mensup Türkleri görmezden gelmesinin çok ötesinde, 10 bin yıllık bir tarihe sahip soyun daha dünkü çocuk diyeceğimiz bir dine bağlanması akıl tutulmasıdır.

Bugün de Erzurum Kars güzergahında DEM’cilerin başlattığı Apo’ya özgürlük yürüyüşünün yapılacak olması, önümüzdeki seçimlerin daha önceki seçimlerde olduğu gibi kaos içinde geçeceğinin göstergesidir.

Yarın hangi kentimizde bombalı eylem yapılacak acaba?

Bu soruyu sormak benim bir yurttaşlık görevim. Bu ülkede son 3 seçim öncesinde yüzlerce insanımız patlatılan bombalarla öldürüldü!

“Daha önce yurttaşlığa dayalı sağ partilerde siyaset yapan birileri , dinlerini ve mezheplerini yeniden keşfedip, din ve mezhep ayrımına dayalı parti kurmak üzere kolları sıvayarak, önce Alevi kökenlilerin Birlik Partisi, sonra Sünni kökenlilerin Milli Nizam Partisi kurma çalışmaları 1965’ten sonra başlamışsa bütün bu olup bitenlerin, bugüne dek yapıldığı gibi dış dünyayla bağlantısı kurulmayarak yalnızca 1961 Anayasasının getirdiği özgürlük ortamıyla açıklanması olanaksızdır. 1960-1965 yılları arasında Türkiye’ye dışarıdan, tepeden, kapalı kapılar ardında gizlice dayatılan “devletin etnik ve mezhepsel ayrımlara göre etnik federasyon temelinde yeniden yapılandırılması“ tasarılarının, etnik ve mezhep ayrımı güden yeni siyasi örgütler kurularak halka yayıldığı açıktır.” *

“Birleşmiş Milletler Örgütü’nün 1966’da kabul ettiği etnik ve mezhepsel halkların kendi kaderini tayin hakkı” ilkesinin bu siyasal örgütlere uygun bir ortam, güçlü bir dış dayanak ve güvence sağladığı düşünülmelidir.” *

“6 Aralık 1979 günü Günaydın Gazetesinde, dönemin Başbakanının (Süleyman Demirel); Türkiye’yi Ankara’dan yönetme imkanı kalmamıştır. Türkiye 15 bölgeye ayrılmalı, her bölge için ayrı plan yapılmalı.” demeci yayınlanmış ve 12 Eylül Yönetimi 10 Mart 1981 tarihinde Türkiye’yi bölme tasarıları hazırlamıştır. PKK’nın devlete yönelik ilk eylemi devletin eyalet düzenine geçme hazırlıklarının başlamasından yıllar sonra, 15 Ağustos 1984’te gerçekleşmiştir. Bu öncelik sonralık ilişkisinde, düşünenler için çıkar sanacak çok önemli sonuçlar vardır.” *

Finansal tıkanıklık döneminde dış kredi bulmak için çabalayan Bülent Ecevit ve Devlet Bahçeli önlerine konulan İKİZ YASA’yı kabul etti…

Ulus Devletin İntiharı bu yasaları 4 Haziran 2003 yılında AKP hükümeti bu yasayı TBMM‘ye sundu. AKP ve CHP oylarıyla kabul edildi.

Ajanslara düşen son haber, ABD Karadeniz’de başı boş dolaşan 6 mayının bulunması için Romanya, Bulgaristan, Türkiye’ye mayın arama gemisi göndermeyi teklif etti!!!

Bu öneriyi Türkiye şimdilik kabul etmedi… TSK’nın bünyesinde Deniz Kuvvetlerinin mayın tarama, arama gemileri bulunmakta!…

ABD’nin asal amacı Montrö Sözleşmesini kıyısından köşesinden ısırıp Karadeniz’e geçip yerleşmek.

Türkiye’nin elindeki hükümranlık haklarını almak, en azından laçkalaştırmak…

Süreç o denli değişken ve ivmeli bir durumda ilerliyor ki önümüzü görmek için aralamak istediğimiz perdenin üzeri başka bir örtü ile kapatılıyor.

Göstermelik bir seçime gireceğiz.

AKP istemlediği büyükşehir belediyelerini alamazsa, kayyum atayacak. Gözü dönmüş bir erk var yönetimin başında.

Bir sabah uyandığımızda Anadolu İslam Devleti duyurusunu televizyondan dinlersek hiç şaşırmayalım!

Ya devleti bu güruha sunacağız ya da kanlı bir iç savaşla yüz yüze kalacağız.

Hiç kimse CHP / TİP / TKP var demesin. Siz bu partilerin genel başkanlarının ağzından Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, hukuk ve bir ULUS Devlettir söylemini duydunuz mu?

Halkın Kurtuluşu Partisi bunların dışında olmak kaydıyla…

Mezhep penceresinden bakarsak, Aleviler Atatürkçü’dür. Aydındır söylemi de laf salatasından ibarettir. Alevilerin çok küçük bir kesimi Kemalist’tir. Büyük çoğunluğu ne yazık ki ayrılıkçı PKK teröristlerinin safında yer almaktadır.

Devletin faşist unsurları Kahramanmaraş, Çorum, Sivas’ta Alevi inancına mensup Türkmen yerleşkelerinde katliam yapınca onlar da saf değiştirdi!

Devlet kendi eliyle toplumu Sünnileştirmek istemedi, ona bunu ABD / İngiltere / AB dayattı; gırtlağına kadar yolsuzluğa bulaşmış onursuz bürokrasi ve siyasal yapı buyruğu eyleme geçirdi.

Uzun yazının kısası: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yaşam borusu soysuzlarca kesilmiştir.

Önümüzde iki yol var :

1) Araplaşmak!
2) Ölene dek karşı durmak!

* Not: Alıntıları yaptığım kitap Cengiz Özakıncı / Kalemin Namusu, Makaleler 1, Otopsi Yayınları.

Anıl Güven

#akp, #apoyuruyusleri, #cinayetler, #Turkiye, #araplasma, #milletvekilleri, #muhalefet, #gundemarsivi, #anilguven, #haberler, #gelismeler, #neyapmaliyiz, #yolsuzluk, #sondakika

Siz de fikrinizi söyleyin!