Deneme,  Gundem Arşivi Klasikleri,  Sanat,  Toplum

Bir İkarus Hikayesi

Kuzey Rönesans’ının ünlü ressamı Pieter Brueghel‘in 1558 yılında yaptığı meşhur bir resmin adı İkarus’un Düşüşü (yada İkarus’un düşüşü sırasında bir manzara) resmi, Kuzey Rönesans’ının simgesi olmuştur. Resim, tipik bir Rönesans resmi gibi pek çok imge, simge ve izleyenin her baktığında ayrı anlam verebileceği simgelerle doludur. Kabaca resimde üç ana görüntü vardır. Atıyla tarlasını süren bir çiftçi, koyunlarını otlatan bir çoban ve yüküyle, silüeti görünen bir şehre giden bir gemi. Geminin dibinde suda bacakları görünen kişi de resme adını veren İkarus‘tur. Kendisi balmumu kanatlarıyla uçarken, güneşe yaklaşmış, kanatları eriyince Ege denizine düşmüştür. Sisam civarındaki İkarya adası onun adını taşır. (Destanın ayrıntısını başka kaynaktan öğrenebilirsiniz) Polonyalı yazar Jaroslaw Iwabskiewicz‘in, bu resimden ilhamla yazdığı İkarus Hikayesi vardır. Polonya, Alman işgalindeyken bir gencin, tramvayda, yanında oturanların bile farkında olmadan tutuklanmasını anlatır.

Hayatımızda görmediğimiz pek çok İkarus ve hikayesi var. Züğürt Ağa filminde Şener Şen, kahyasına veda eder, tazminat olarak elindeki son değerli şeylerini (sigara tabakası, saat, tesbih vesaire) verir. Sonra her ikisi, birbirlerine zıt yönde ve yokuş yukarı yürürler. Etrafta mahşeri bir kalabalıktır ve hiç biri de bu olayın farkına varmaz. Benzer bir ayrıntıysa, prodüksiyon ekibinin dikkatsizliği yüzünden Ezel dizisinde olur. Ramiz dayı karakterinin öldüğü sahnenin gerisinde yaşlı birisi, bir ağacın dibine, gündüz gözüyle ayakta işer. Böyle önemli bir dizinin, böyle önemli bir sahnesinin çekilmesi yada böyle önemli bir karakterin ölümü, birilerinin çişini tutmasına sebep değildir.

Benzer bir olaya da geçen günlerde şahit oldum. Ankara’da yaşayan ve Kızılay meydanına uğrayanlar, keman çalan sokak sanatçısı genç adamı biliyordur muhtemelen. Genelde Kızılay metro istasyonunun, Soysal çarşısı çıkışında, Yapı Kredi Bankası tabelası önünde (bankanın girişi bulvara bakıyor) keman çalarak sokak sanatçılığı yapan genç bir adam vardır. Çok da iyi keman çalar. Gördükçe önüne birkaç kuruş atarım. Acıdığımdan değil, yoksa dilencilere ve kendini acındırarak bir şeyler satanlara hiçbir şey vermem. Sokak müzisyenlerini beğenmezsem de bir şey vermem. Verdiğim ciddi bir para da değildir ama kıymetlidir.

Bu anlatacağım olay iki yada üç hafta önce oldu. Okuldan çıkmıştım ve yanılmıyorsam sınav yada seçim ücreti yatmış, bankada uygulama ile bana haber vermişti. Ben de Kızılay’da otobüsten inince bankamatiklere doğru yöneldim. Kemancı da oradaydı. Cebimdeki yedi tane birliği önüne atıp, bankamatiğe yöneldim. O sırada polis olduğunu tahmin ettiğim birisi, bizim kemancıya yöneldi. Kemancının yüzü bir anda kireç gibi bembeyaz oldu. Polis, size zabıta müdahale etmiyor mu diye azarladı. Ben o sırada para çekiyordum. Aralarında garip bir muhabbet geçiyordu. Sakarya caddesindeki bir eylemden bahsediyordu polis. Kemancı da abi abi deyip duruyordu. Polis, Sakarya caddesindeki bir eylemden bahsediyordu. Zaten Ankara’da basın açıklamaları ve gösteriler genelse ya Sakarya caddesinde yada Yüksel’de olur genelde. Sonra zabıtalar sana neden ceza yazmıyorlar, o paraları da topla dedi. Kemancı abi diye diye kemanı çantasına kapatıp, polisin ardına düştü.

Olay etraftaki hiç kimsenin dikkatini çekmedi. Ben de bir şey diyemedim zira önümüzdeki binanın hemen arkasında bulunan Sakarya caddesinde ne olduğunu da bilmiyorum. Belli ki polis de kendince haklı. Üstelik müdahale etmeye kalkarsam işler, bizim kemancı lehine ters tepecek. Beni de o göstericilerle irtibatlı falan sanacak.

Diğer yandan polise abi deyip durmasından kemancının gariban, muhtemelen ailece gariban biri olduğunu ve yine uzun süredir sokak müzisyenliği yaptığı sonucunu çıkardım. Güvenlik görevlisine hitap şekliniz sınıfsaldır. Memur bey, komserim, amirim falan, normal hitabettir. Abi demekse tamamen garibanlıktır. Hayatta kimseyi bilmeden kıskanmayacaksın. Keman çalışındaki ustalığa, yakışıklılığına bakıp, kıskanıyorsun, oysa geride ne büyük bir garibanlık var.

Güzel haber, iki gün sonra onu aynı yerde gene keman çalarken gördüm, epeydir de görmüyorum. En azından balmumu kanadı olan kemanını kurtarmış.

Görürseniz, okuduğunuz hikayenin hatırına da birkaç kuruş atın.

Sinan Kemal

Siz de fikrinizi söyleyin!