Din

Atatürk Ve Din (9)

Milletimizin, memleketimizin irfan yuvalan bir olmalıdır. Bütün memleket evladı, kadın ve erkek, aynı şekilde oradan çıkmalıdır. Fakat, nasıl ki her konuda yüksek meslek ve uzmanlık sahipleri yetiştirmek gerekliyse, dinimizin felsefî hakikatlerini inceleyecek, anlayacak, öğrenecek; ilim ve fennine sahip olacak, seçkin ve hakikî yüce bilginleri yetiştirecek kurumlara sahip olmalıyız.

 31 Ocak 1923 ASD, c.II, s.90.

Arkadaşlar! Bu siyaset (Yavuz Sultan Selim’in İslâm âlemini birleştirme siyaseti), Türk unsurunun hayatının, topluluğunun, mutluluğunun gerektirdiği bir siyaset değildir. Bu, yalnız bu milletin her nasılsa başına geçmiş ve onu nasılsa zorbalığı altına almış bir kişinin kendi ihtirasını doyurmak için uyguladığı bir siyaset idi. Onun için kişiler değiştikçe, kişiler söndükçe bu siyaset de sönmüştür. Ancak millet her birini ayrı ayrı elde etmeye çalışarak kendi kuvvetini, kendi kudretini, her şeyini vermiş ve kendi hayatı ile ve kendi evi ile uğraşmaya vakit bulamamıştır. Bu açıklamalardan çıkan noktalar şunlardır: Bir unsur için, bir millet için izlenecek siyaset ne olmalıdır? Kendimizi ele alalım: Biz dinî bir siyaset izleyebiliriz. Millî bir siyaset izleyebiliriz. Veyahut hem millî, hem de dinî bir siyaset izleyebiliriz. Dinî siyaset izleyelim dediğimiz zaman herkesçe bilinen ifadesiyle söylemek lazım gelirse, İslamı birleştirmek siyaseti demektir.

2 Şubat 1923 Türkiye’nin Geleceği Üzerine İzmir’de Halkla Konuşma, aktaran: Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev Demeç Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınları, 2. Basım, İstanbul, Şubat 1997, s. 161.

Daima öne sürülen bir şey vardır ki o da din engellemesidir. Bilhassa Batılılar, bilhassa bu milleti yok etmek isteyen o koyu düşmanlar bizi daima her işimizi din etkisi altında tutmuşlardır.

Halbuki arkadaşlar; bunda büyük bir hata vardır. Çünkü bizim dinimiz hiçbir vakit böyle bir şey istemez. Tabii içinizde bulunan hoca efendiler çok iyi bilirler ki Allahın emrettiği emir, Müslüman ve Müslimenin ve evli kadınların da beraber olarak her türlü ilim ve irfanı elde etmesidir. Dinin emrettiği budur. Gene hepimiz biliriz ki bu ilim ve irfanı aramaya mecburuz. Nerede bulunursa bulunsun oraya gitmek, onu bulmak, almak, onunla cihazlanmaya dince de mecburuz. Evvela derim ki, Allah emri Müslüman ve Müslimenin aynı derece ilmen, fazileten ve her görüş noktasında olgunlaşmasıdır. İkinci şeriatı Kur’an ile hatırlatmak istiyorum. Bu nerede ise oraya kadar gidecektir. Kim?. Hepsi gidecektir; kadın da gidecektir. Bunun üzerine dinin bir engellemesi yoktur.

2 Şubat 1923* Türkiye’nin Geleceği Üzerine izmir’de Halkla Konuşma, aktaran: Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev Demeç Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınlan, 2. Basım, İstanbul, Şubat 1997, s. 177.

Efendiler! Bu siyasetin içinde hem dirtsel siyaset vardır. Hem de ulusal siyaset vardır. Bunun üzerine biz birbirine karıştırılmış ve fakat uygulanabilecek, aklın kabul edeceği bir siyaset takip etmiş olmalıyız. Eğer İslamlardan, “Allah” kelimelerini yükseltmek bir dinsel görev olarak isteniyorsa, hiç şüphe yok, Müslümanlar ne kadar kuvvetli, kudretli ve fakat bütün bu kudret ve kuvvet ne kadar dimağen yüksek olursa, ilimde, fende ne kadar yetişkin olursa tabiatiyle “Allah” kelimelerini yükseltmeyi o kadar çok iyi yapmasını bilir ve Allah ancak bu tarzda çalışmadan daha çok memnun olabilir. Bütün İslam ehline de ne yapmak lazım geleceğine dair kuvvetli ve maddi bir örnek gösterilmiş olur.

2 Şubat 1923 Türkiye’nin Geleceği Üzerine İzmir’de Halkla Konuşma, aktaran: Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev Demeç Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınlan, 2. Basım, İstanbul, Şubat 1997, s. 163.

Arkadaşlar, yüzyıllardır sürüp gelen zihniyetleri, âdetleri ve gelenekleri kökünden çıkarıp atabilmek itiraf etmelidir ki, kolay bir şey değildir. Güç bir meseledir. Örnek: Ben kendimden bahsettim. Benim rahmetli anam beni terbiye ederken bana derdi ki, “Padişahta ve halifede yedi evliya kuvveti var.” Ben zaten evliyanın ne olduğunu, büyük ve üzeri yeşil örtülü birtakım metfonlere bakaraktan öğrenmek istiyordum. Her halde büyük bir şey, manevi, gökten inmiş bir şey gibi hatırıma gelirdi. Ve bunun yedi tanesinin kuvvetine malik olan insan ne olacaktı? Dehşet veren bir şey! Ve böyle bir büyüklük korkusunun ve büyüklüğü belirten hakkında söz söylemek de günahtır. Annemin de bana verdiği terbiye bu idi. Ve hiç şüphe etmem ki, çoğumuzun aldığı terbiye budur. Annemin de kabahati yoktur. Çünkü ona da annesi aynı terbiyeyi vermişti.

2 Şubat 1923 Türkiye’nin Geleceği Üzerine İzmir’de Halkla Konuşma, aktaran: Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev Demeç Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınlan, 2. Basım, İstanbul, Şubat 1997, s.175.

Bu devleti, yeni Türkiye Devletini kuran bir asıl unsur vardır. Ve bu unsur ile çalışmalarını birleştirmiş, talihlerini birleştirmiş unsurlar da vardır. Bu unsurlardan vatandaş da vardır. Başka başka din ve mezhepte bulunanlar vardır. Bu memleketi ve bu devletin hakiki dayanağına daima, iyi, yüksek, saygılı duygularla duygulanmış gülleri (?) ve hareketleri ile daima bu duygular içinde geçmiş bulunan ırkların aynı dinden olması şart değildir. Misal: Musevi vatandaşlarımız gibi… Şüphe yok ki Musevi vatandaşlarımız hiçbir vakitte bu memlekette olduğundan daha çok refah ve saadete malik olmazlar. Şimdiye kadar böyle olmuştur. Yeni Türkiye, bu suretle kendilerine daha çok inandırıcı ve emniyet verici olur. Diğer unsurlar dahi, Müslüman olmayan unsurlar dahi mübadeleden sonra memleketimizde kalmış olacaklar dahi emin olabilirler ki, şimdiye kadar kapıldıkları teşviklerin bundan sonra hiçbir faydası, etkisi, hükmü olmadığını takdir ederler ve tam sadakatla bu milletin içinde yaşamağa karar verirlerse hiçbir vakitte bu millet tarafından kötü muameleye maruz kalmayacaklar, insaniyetin gerektirdiği bütün hususların kendileri hakkında tatbik edilmiş olduğunu göreceklerdir.

 2 Şubat 1923 Türkiye’nin Geleceği Üzerine İzmir’de Halkla Konuşma, aktaran: Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev Demeç Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınlan, 2. Basım, İstanbul, Şubat 1997, s.225.

Gerçekten de akıllı ve anlayışlı olanlar için çok faydalı bir şeydir. Şu veya bu işte, o işlerde uzman ve derin bilgisi olan insanların sözlerine itaat iyiliği gitirir, saadeti ve refahı getirir. Millet her noktadan keııdi yararlarını muhafaza edecek olan ve yararları korumak için lazım olan vasıfları, meziyetleri toplamış bulunduğunu kabul ederek seçtiği insanlardan, vekillerden kurulu bir şûraya malik olursa ve bu şûra, adalet üzerine hareket ederse işte Allahın ve Kur’an’ın istediği hükümet olur. Çok iftihara şayandır ki milletimiz ancak 1 300 sene sonra bu Kur’an hakikatlerini fiili halde göstermiş oldu.

2 Şubat 1923 Türkiye’nin Geleceği Üzerine İzmir’de Halkla Konuşma, aktaran: Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev Demeç Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınları, 2. Basım, İstanbul, Şubat 1997, s.187.

Siz de fikrinizi söyleyin!