Deneme,  Felsefe,  Toplum

Aklımı ve Ahlakımı Yitirdim

“Ancak her şeyini kaybettikten sonra canının istediğini yapmakta özgür olursun.“
Chuck Palahnuik

Ben (M. Faucault tanımıyla özne olarak okuyunuz.) çok erken yaşlarda aklımı ve ahlakımı yitirdim.

Postmodernizmin atası Friedrich Nietzsche‘in önemli izdaşı James Joyce’nin Ulysses adlı romanını,Theodore Zeldin’in İnsanlığın Mahrem Tarihi, M. Foucault‘ın Cinselliğin Tarihi, Marquis de Sade‘in başta Yatak Odasında Felsefe ve diğer tüm yapıtlarını okuyunca; yıllardan bu yana kanıksana gelen okur-eser ilişkisinin dışına çıktım.

Küçücük bir aklım vardı, benim çok ayırdında olamadığım koşuşa başladı…

Platon’daki gibi ezeli ve ebedi olanın mı ardındayız? Yoksa çuvallamaya adanmış adımların adamı mıyız ?

Ya da Leibniz penceresinden sahaya inerek: Tanrı günah işleyen bir Adem yaratmadı! Adem’i yarattı ama içinde günah işleyeceği bir dünyayı da yarattı.

Kafa karıştırmak için elime kalemi, önüme defteri almadım. Bugün kendimle ve yitirdiklerimle yüzleşmeye başladım.

Batı toplumunda yerleşik bir algı vardır: “Doğu penisiyle Batı aklıyla düşünür.”

Tantra Sex Uzak Doğu’nun, İslam coğrafyası PEDOFİLİ ilişki sayrılığına tutulmuş… Batı çok mu arı? Antik Dönem Filozofları da oğlan tutkunu…

Özcesi: ”Hayat acı dolu bir labirenttir.” der Schoppeauer.

Sıradan insanlara önerilen Din!

Seçkinler için Felsefe…

Aristoteles‘in kısacık vurgusu ile bakarsak: ”İnsan merak eden bir varlıktır.” Oldu baba!

Tamam da bendeki bu merak yüzünden acı çekiyorum.

Düşüncelerim imgesel uzamda uçuşuyor! Anlağımı yıkamam gerekiyor.

Önce bir şişe kırmızı şarap açmalıyım.

Yeni Dünya Düzeni beni eziyor. İtaat toplumu bireyi olmak istemiyorum. Başkaldıran bir yapım var. 17 Yaşımda Kuran’ı ve Tevrat’ı Türkçe çevirilerden okudum. Birkaç gün sonra dini bir kenara bıraktım. Tanrıyı terk ettim…

20 Yaşıma erdiğimde Marksist klasiklerin tamamını bitirdim!

Ama içimdeki boşluğu bu okumalarla da dolduramadım… Sonsuz bir aydınlığa uzanmak isterken uykularım paramparça oldu…

En iyi arkadaşım A.J.P. Taylor: ”Uyumluluk size sakin bir yaşam sağlayabilir. Hatta size bir Üniversite kürsüsü bile getirebilir. Ancak tarihteki tüm değişimler, tüm ilerlemeler uyumsuzlardan gelir. Eğer sorun çıkaranlar olmasaydı, muhalifler olmadaydı hala mağaralarda yaşıyor olurduk.”

Bulunduğum yerde bir nesne değil bir özne olmak istenciyle baktım çevrene. İşte tam da bu yüzden uyumsuzum, çıkıntı yanım aşırı.

Hoş karşılayın, aklımı yitirdiğimi başlangıçta imlemiştim anımsayınız.

Ahlakımı niye mi yitirdim?

Buraya bir çatal koyalım; kimsenin fuckbodysi falan değilim. Yaşamımın hiçbir evresinde de fuckwomanım da olmadı.

Arzu duyma halinde niyetsel eylemde bulunurum. Ama benim burada sözcük yığını içinde anlatmak istediğim tümceyi Ludwig Feuerbach özetlemiş: ”Ahlakın dine bağlı olduğu ve adaletin ulu bir yetkiye bağımlı hale getirildiği yerde en ahlaksız, en adaletsiz, en kepaze şeyler meşrulaştırılabilir ve yerleştirilebilir.”

Kişi geleceğini özgür ve mutlu olarak yaşamak istencindeyse Sokrates’in tanımına göre ayağa kalkmalı: ”Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar.”

İtaatsizlik halini sürdürdüğün kadar özgürsün. Dince tanımlanmış ahlak anlayışını yıkarsan toplumda eşitliği var edersin.

Hayatınızda hiçbir dayatmayı alımlamayın. Kendi adıma: Ortak akıl pazarının alıcısı değilim. Bundan dolayı da terbiyesiz olmayı-kalmayı benimsedim.

Niyet-Arzu ortaklığını bir diğer yazımda dillendireceğim.

Anıl Güven, Atina

#AnılGuven #GundemArsivi #Felsefe #Sorgulama #Ahlak #Akıl #Din #Toplum #FelsefiSözler #Aforizmalar #OkuduklarımdanAnladığım #ÖzgürDüşünce #Cinsellik #Dayatmalar 

Siz de fikrinizi söyleyin!