Deneme,  Edebiyat,  Güncel - Aktüalite,  Gundem Arşivi Klasikleri,  Hatıra,  Toplum

A-Ferin (Bir Eski Zaman Öyküsü)

Yaşlandım da artık. Kan tahlilleridir, soğuk algınlığıdır, yok tansiyondur dereken çok sık olmasa da ara bir yolum düşüyor yine de.

Aile hekimliğinde uzun sayılmayacak kuyruk vardı. Hemen kuyruğa girip sıra aldım. Sıram geldiğinde doktora, “A-ferin”e karşı alerjim var, sakın ondan vermeyin demeyi unuttum.

Daha doğrusu eczanede öğrendim doktorun bana ”A-ferin” verdiğini. Gripli haldeyken ne kadar gülünürse o kadar güldüm. A-ferini mi? Hayır kalsın dedim eczacı kızcağıza.

A-ferin’e karşı alerjime gelince:

12 Eylül! Askeri gözetim altındayız. Günlerce süren işkencenin üzerinden yaklaşık kırk gün geçmiş. Koğuşta eski halimi bilen ve kırk beş, elli kiloya kadar düşmüş olmamdan endişeye kapılan arkadaşların, aralarındaki fısıltılı konuşmalar sırasında, “hoca gidici” dediklerini istemesem de duyuyorum.

Gardiyanın koğuşa girişi her zamankinden farklıydı o gün. Sesinde yalancı bir merhamet, tutumundaki sahte bir iyilik. “Yarın doktor geliyor arkadaşlar! İsteyenin doktora çıkma hakkı var, doktora çıkmak isteyenler koğuş başkanına ismini yazdırsın.”

Yemeklerin az da olsa iyileştirilmesi, on günde bir banyo, mektup yazma özgürlüğü, koğuşa gazetenin girmesi, havalandırma süresinin uzatılması gibi gelişmelerden sonra böyle bir gelişme bizi burada ölüme terk etmeyeceklerini gösteriyordu.

Herkes gibi habere ben de sevindim. Doktora güvenilmez mi? Ne de olsa Hipokrat Yemini etmiş, mektep medrese görmüş insanlar… Demez miyiz, “Cahilden dostun olacağına, alimden düşmanın olsun!”

Durumumu doktora, en az sözcükle ama en etkili biçimde anlatmamın doğru olacağını düşündüm.

Bunun için deyim yerindeyse gardiyanın yaptığı duyurudan sonra içimden provalara başladım bile. Dişimin nasıl çekildiğini, kanamanın uzun süre durmadığını, yüzümde günler süren şişkinliği, bayılmalarımın ardından buzlu sularda gözümü açtığımı, akımlara bağlanmamı, falakaları, küfürleri, cinsel organlarıma inen tekmeleri, vücudumda söndürülen sigara izmaritlerini, koltuklarımın altına sıkıştırılan sıcak yumurtaları, soğuk odalarda nasıl bekletildiğimi, işlemediğim suçları zorla kabul ettirmek için uyguladıkları psikolojik baskıları ve daha pek çok şeyi elimden gelse bir sözcüğe sıkıştırmak istiyordum.

İsmim söylendiğinde doktorun karşısındaydım. “Anlat,” dedi. Doktor benden belki de şuram ağrıyor, buram ağrıyor şeklinde şikayetler dinleyeceğini beklemişti. Tasarladığım gibi anlatmaya başladım her şeyi. Büyük bir merakla, derin bir sükûnetle, arada gözlerini irileştirip şaşkınlığını gizlemeden, kimi anlarda yüzüne derin bir acıma duygusu yayarak ama sözümü kesmeden dinledi. Anlatacağım her şeyi anlatmıştım. Öğretmen olduğumu, öğrencilerimi ve oğlumu özlediğimi ise konuşma planımın dışında söylemiştim.

A-FERİN!

Her şeyi kavramış, teşhisinden emin bir şekilde reçete yazmaya başladı. Tedavimin bu ortamın dışında bir yerde yapılmasına karar verileceğini, doktorun bu yönde bir rapor düzenleyeceğini sanıyordum saf saf. Reçetenin üzerinde sadece bir ilaç adı vardı. Doktor yazısı ne de olsa. Zorlansam da okumayı başardım. Yazdığınız ilacını adı A-FERİN mi, doktor bey diyebildim. “Evet” dercesine başını öne eğdi. A-Ferin Forte’nin öksürük ve soğuk algınlığı preparatları grubuna dahil bir ilaç olduğunu biliyordum.

Ama doktor! Demeye kalmadan, “sıradaki,” dedi. Gardiyan kolumdan tutarak uzaklaştırdı beni. Benden de sana bir Aferin doktor diyemeden oradan ayrılmak zorunda kaldım. Gördüğüm işkenceden sonra devletle derin bir yüzleşme daha yaşamıştım.

Hayrettin Geçkin

#HayrettinGeckin #GundemArsivi #14MartTipBayramiKutluOlsun #14MartTıpBayrami #TipBayrami #HipokratYemini #Aferin #12Eylul #Iskence #Adalet #Demokrasi #Toplum #Hasret #Aci #Hayat 

Siz de fikrinizi söyleyin!