
Bu Ülkede Kadın, Ağaç, Hayvan Olmayacaksın!
#BenimBedenimBenimKararım ‼️
Bu ülkede kadınsan, önce bedenin konuşulur, fikrin değil.
Başörtünden ideoloji, saçından ahlak inşa edilir.
Ne giydiğin, nerede yürüdüğün, ne zaman güldüğün haber olur, manşet olur, gündem olur.
Oysa sen sadece yaşamak istersin. Kendi hayatını, kendi kararlarını savunmak. Ama yetmez… Çünkü senin varlığın başlı başına bir mücadeledir.
Kadın hâlâ temsil değil hedef, özne değil nesne yapılıyorsa; biz hâlâ konuşmaya değil, konuşulmaya zorlanıyorsak; sorun kıyafette değil, zihniyettedir.
Bu ülkede kadının üzerinden siyaset yapılır. Çünkü kadın görünür oldukça rahatsız eder.
Eğitim alırsa “fazla”, çalışırsa “erkeksi”, anne olmazsa “eksik”, susmazsa “tehdit” sayılır.
Koca koca adamlar ekranlarda, meclislerde, meydanlarda kadının nasıl yaşayacağına karar verir.
Ama şunu unuturlar: Hiçbir masa, kadının sesi olmadan kurulamaz.
Biz artık susmuyoruz. Çünkü biliyoruz: Kadın konuşunca değil, susturulunca tehlike başlar.
Kadının bedeni değil, iradesi konuşulmalı.
Biz temsil edilmek istemiyoruz; varlığımızı kendimiz anlatırız!
Hayvansan, canın yok sayılır.
Ayakla tekmelenir, şiddet görürsün.
Acıyana “abartıyor” derler.
Hayvana yaşam hakkı kutsaldır aslında; “Can taşıyor” der vicdanlı biri, ama sesi hep kısılır.
Biz hayvana insanca davranabilseydik, bugün #hayvanhakları için savaşmak zorunda kalmazdık‼️
Ağaçsan, kesilirsin.
Ormansan, yakılırsın.
Betonun gölgesi, ağacın gölgesinden kıymetli sayılır.
Oysa biz vatanı gerçekten sevseydik, bir ağacın gölgesi bile kutsal olurdu.
Dinimiz, “Kıyamet koparken bile elinizde bir fidan varsa dikin” derken; vatanseverlik sadece bayrak asmakla değil, o bayrağı asacağın ağaca su vermekle olurdu.
Kadını susturmak, hayvanı hor görmek, doğayı yok etmek… Bunlar aynı zihniyetin farklı yüzleridir.
Hepsi “ben bilirim” diyen, karşısındakini dinlemeyen, yaşatmayı değil, hükmetmeyi seçen bir aklın ürünüdür.
Ama biz biliyoruz:
Yaşatmak direnmektir.
Kadın direnirse, değişim başlar.
Bir hayvan kurtulursa, vicdan uyanır.
Bir fidan dikilirse, gelecek yeşerir.
Ve biz, görünmez kılınmak istenenlerin sesi oldukça, bu topraklarda nefes almaya devam edeceğiz.
Kadının bedeni değil, düşüncesi konuşulsun.
Kadının hayatı değil, hakları tartışılsın.
Kadının giydiği değil, gördüğü değer gündem olsun.
Bir hayvan, can taşıdığı için değerlidir.
Acı çeker, korkar.
Onu sevmek bir “lüks” değil, vicdan meselesidir.
Hayvanların yaşam hakkı, bizim insanlık sınavımızdır.
Bir hayvana eziyet hâlâ “haber” oluyorsa,
Bir kadına şiddet hâlâ “rutin”leşebiliyorsa,
O zaman biz hâlâ en temelden sınıfta kalıyoruz demektir.
Çağ değişiyor, ama kafalar aynı!
Bırakın kadını, hayvanı, ağacı ezmeyi…
Bilimle uğraşın.
Eğitimle, teknolojiyle, sanatla ilgilenin.
Kadın haklarını, hayvan haklarını tartışmak zorunda kalmadığımız bir seviyeye ulaşın.
Biz hâlâ “bir kadının ne giyeceği”ni tartışırken, dünya Mars’a gidiyor.
BİZ YAŞATMANIN TARAFINDAYIZ.
Sizse hâlâ susturmanın, tahakkümün peşindesiniz.
Ama bilin ki biz; sadece kendimiz için değil, bizden sonra gelecek her can için bu mücadeleyi bırakmayacağız.
Biz, yaşatmanın, büyütmenin, iyileştirmenin tarafındayız.
Çünkü bir kadının direnişi, bir ağacın kök salışı, bir hayvanın kurtuluşu; geleceğin ta kendisidir.
Çünkü bir kadın sustuğunda, bir orman susar;
bir hayvan öldüğünde, bir vicdan ölür.
Yaşatmak, en büyük direniştir. Biz nefes aldıkça umut da nefes alacak.
Toprağa düşen her tohum, susmayan her ses, direnen her can; geleceğin habercisidir.
Susturulmuş kadınların, yok edilmiş ağaçların, ezilmiş hayvanların çığlığıyız biz.
Ve çığlıklar susmaz.
Bir kadının kahkahası, bir ağacın yaprağı, bir hayvanın bakışı; hayatın kutsal dilidir.
Biz, bu dili korumaya ve yaşatmaya ant içtik.
Yaşatmak için varız. Susmayacağız.
Nimet Özdemir
CHP İstanbul Milletvekili

