Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Gündem Arşivi Klasikleri,  Tarih,  Toplum

Anayasa, Fesih, Veto Yetkisi ve Atatürk…

1923’te Cumhuriyet’in ilanı sonrası yeni anayasa gündeme gelir.

Cumhuriyet anayasa ile güvence altına alınmalıdır. Bu çerçevede anayasa yapma çalışmaları başlar. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, bu bağlamda zaman zaman görüşlerini dile getirir ve özellikle ilerde çok partili sisteme geçildiğinde rejim sorun yaşamasın, cumhuriyet kalıcı olsun diye Meclis’i feshetme ve gerici yasaları veto etme yetkisini dile getirir. 1924 Anayasası’nın yapımına başlanır. Anayasa Komisyonu Başkanı Yunus Nadi ve komisyon üyeleri bu görüşe sıcak bakarlar, iki üye karşı çıkar: biri Mahmut Esat, diğeri Şükrü Saracoğlu’dur (daha sonra Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı oldu).

Yunus Nadi, Gazi Mustafa Kemal’i ziyarete gelir, Anayasa’da Cumhurbaşkanına fesih ve veto yetkisinin verilmesine Mahmut Esat ve Şükrü Saracoğlu’nun karşı çıktığını söyler.
Gazi sorar,
– Neden?
– Milli egemenliğe aykırı buluyorlar.

Gazi görüşlerini tekrarlar, çalışmalar devam eder. Bir süre sonra gelişmeleri merak eden Gazi Mustafa Kemal, Yunus Nadi’yi arar ve sonucu sorar. Sonuç değişmemiştir. Bunun üzerine Mahmut Esat ve Şükrü Saracoğlu ile kendisi görüşür. Milletvekilleri, Gazi’yi saygı ile dinlerler ama görüşlerinin değişmediklerini ifade ederler. Gazi, sonucu öğrenmek isteyen Yunus Nadi’yi kabul eder ve aralarında şu konuşma geçer:

“İki saat karşılıklı görüşlerimizi açıklayıp tartıştık. Biraz sıkıştırdım da. Ama çocukları ikna edemedim. Dilerim bu yetkilere ihtiyaç duyulmaz. Fakat bu görüşmeden çok memnun kaldım. Türkiye’mizin milli egemenliğe, özgürlüğe böyle sahip çıkan, hukuka saygılı, sağlam, dürüst, dirençli, bağımsız ruhlu siyasetçilere çok ihtiyacı var. Mahmut Esat’ı zaten beğenirdim. Şükrü Bey’i de çok beğendim.”

Yıl 1924. Mahmut Esat 32, Şükrü Saracoğlu 37 yaşındadır. Bu iki değerli insan sonraki yıllarda bakan, başbakan olarak Cumhuriyet’e hizmet etmeye devam etmişlerdir.

Gelelim günümüze…
Devlet Bahçeli’nin önünü açması sonrası AKP’nin 2017’de önerdiği başkanlık sistemi ile Anayasa’da fesih ve veto yetkisi istedi, ama bu isteğe karşı çıkabilecek Mahmut Esat ve Şükrü Saracoğlu gibi yürekli, hukuku öne çıkaran milletvekilleri çıkamadı.

AKP, başkanlık ve Anayasa önerilerini ülkeyi hızlı kalkındırma, istikrara kavuşturma gibi mütenasip olmayan gerekçelerle savunuyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki kalkınma rakamlarına baktığımızda yıllık %8-9’lar söz konusu; AKP dönemi kalkınma ortalaması %4,7’dir. Demek ki kalkınmanın başkanlıkla ilgisi yok.

Son zamanlarda ise, mevcut Anayasa’nın darbe anayasası olduğunu öne sürerek yeni bir Anayasa yapmaktan bahsediyorlar. Ama bu doğru değil. Anayasayı kimin yaptığı önemli değil, içeriği önemlidir. 12 Eylül darbe Anayasası dedikleri 1982 Anayasası, 177 madde ve yaklaşık 154 hüküm değiştirilerek AB uyum paketlerine uygun duruma getirilmiştir. Hangi darbe ruhu kalmış!

Utangaç bir şekilde, devletin temel niteliklerini tanımlayan değişmez ilk dört maddesinin yeniden yazılabileceğinden bahsediyorlar. Üstelik yeni anayasa yapma şartları oluşmuş da değildir. Yeni devlet mi kuruluyor? Sömürgeden mi kurtulduk? Asli kurucu musunuz? Hayır. O zaman amacınız nedir?

Yeni anayasa dayatması sağlıklı bir gidiş değildir. Esasen halkın gündemi de değildir. Gereksiz çıkışlarla ülkeyi yormak yerine, en çok can yakan ekonomik krizi çözmeye odaklanın. Siyasetin temel amacı, sorunları çözmektir; keyfi tutumlar sergilemek değil.

Bu yaklaşımların niyeti, başka bir Türkiye hedeflemekte. Toplumun büyük kesimi endişeli bir bekleyiş içerisinde. Yol yakınken vazgeçin…

Serdar Yılmaz

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir