
Dünya Felsefe Günü Kutlu Olsun
Bugün, anlamlı ve kutlu olduğu kadar insanlığın ve ülkemizin içinde bulunduğu durum bakımından da korku vericidir. Her tarafta savaş, her tarafta şiddet. Şiddet deyince bundan yalnızca fiziksel şiddeti anlamayalım. Şiddetin her türlüsü her tarafta. Bir dünya savaşının eşiğinde – içinde olduğumuz artık bir sır değildir. Otuz yıl önce yeni bir dünya savaşı tehlikesinden bahsettiğimizde bize “Kim kiminle savaşacak?” diye sorup şüpheyle bakanlar, bugün kendilerini savaşın içinde buldukları için şaşırmamalıdırlar.
Şiddetin fiziksel, toplumsal, psikolojik-duygusal ve ekonomik-politik biçimi dünyada ve toplumumuzda her tarafta; şiddetin tüm görünme biçimleri aynı zamanda insanlığın ve toplumumuzun tüm ilişkilerine sinmiş, kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş durumdadır.
Bu durumda René Descartes’ın tabirini kullanarak FİLOZOFUN GÖZÜYLE ne denebilir, hangi açıdan bir çıkış önerisinde bulunulabilir? Siyasi açıdan mı, politik açıdan mı, sosyolojik açıdan mı, eşitsizlikleri vurgulayarak mı, savaşa karşı mı, adalet talep ederek mi? Ne demeli bugün? Nereden başlamalı?
Artık teker teker belirli bir alanı veya bazı alanları ve problemleri vurgulayarak bir Dünya Felsefe Günü mesajı yayınlamak mümkün değildir. Zira durum, acil eylem talebiyle radikal bakış ve radikal çözüm talep etmektedir. Her tikel problem aynı zamanda tüm diğer problemleri içinde barındıran tümel bir problem haline gelmiştir. Her problem, tikel olduğu kadar tümeldir – evrenseldir.
Kendiliğinden oluşmuş bu diyalektik durumda; felsefede de yaygın olan, hatta akademik felsefede hâkim olan tekilci-fenomenolojik, betimleyici-empirist, ya-ya-dacı düalist yaklaşımlarla ilkesel çözümleyici ve problem çözücü yaklaşımlar geliştirmek ve eylemek mümkün değildir.
Kant ile söyleyelim: Bu durumda düşünme tarzımızı komple değiştirmeden, diyalektik düşünmeden; Marx ile belirtelim: Dünyayı değiştirmek için kolları sıvamadan; Descartes ile devam edelim: Toplumumuzda tüm bireyler felsefeyle ilgilenmeden, toplumumuzun ince ruhlu zarif insanlardan oluşması mümkün değildir.
Öyleyse, Uluğ Nutku’nun felsefemize kazandırdığı kavramla “felsefeylemeye”, dünyayı felsefeyle radikal bir şekilde değiştirmeye ve dönüştürmeye cesaret et!
Prof. Dr. Doğan Göçmen


