Deneme,  Gündem Arşivi Klasikleri,  Kurgu

TİLKİuaz Medya’nın Güzeltepe’deki plazasında yazıyorum.

Tekneler, yatlar boylarına göre paha ve değer kazanırlar. Yani, “önemli olan boyu değil, işlevi” hikâyesi burada pek geçerli değildir. Teknenizin, yatınızın boyutuna göre konuşmak gerekir. Söylemesi ayıp, benim de rekreasyon amaçlı kullandığım, kırk metrelik Fransız Beneteau üretimi bir yatım var.

Değişikliği severim; hele de pastırma yazlarını… Dün gece sevgilimle baş başa harika bir gece geçirdik. Uyandığımda Vacheron Constantin marka kol saatim 11.00’i gösteriyordu.

Anastasia çoktan kalkmış ama ortalıkta görünmüyor… Kahretsin, başım yine kazan gibi. Bu tür sabahları hiç sevmem.

Kendime gelebilmek için hemen bir duş aldım, çıktım. Üzerime giydiğim gömlek, takım elbise ve parfüm dâhil hepsi Alman moda markası Hugo Boss’tur. Kravatımı ise Cuma gününe özel olsun diye Vitaliano Pancaldi’nin yeşil tonlarından seçtim. Yine çok mütevazı bir marka olan Lanvin’in kol düğmelerini taktım. Tamamen kişiye özel, el yapımı Tanino Crisci ayakkabılarımın bağcıklarını bağladım. Üff, çok havalıyım ya!

Kahvaltı yapmak için güverteye çıktığımda sevgilimin beni beklediğini gördüm. Günaydınlaştık; kuş sütü eksik masadan sadece taze sıkılmış portakal suyumu içip kalktım… Sevgilimle vedalaştık. Artık işe dönme vakti…

Kıyıya yanaştığımda makam aracımın çoktan gelmiş, beni beklediğini gördüm. Biraz ilerideki İngiliz şirketi Royal Dutch Shell PLC’den Irak’tan gelen yakıt ihtiyacımızı karşıladık. ABD üretimi Jeep’leri seviyorum ya! Özellikle koltuklar çok rahat; teknolojik donanımları size birçok fırsat sunuyor. Ben de olan biteni öğrenmek için Takvim, Akşam, Sabah gazetelerine şöyle bir göz gezdirdim. Tanrım, her şey ne kadar da güzel: bolluk, bereket, moda, magazin… GS yine galip gelmiş; yani her şey her günkü gibi harika! AA radyosunda Müslüm Gürses’in “Yakarsa bu dünyayı garipler yakar” parçası çalıyor. Ne garip!

Havuzlu plazamızın önüne geldiğimizde zaman ilerlemiş, öğleden sonrasına dönmüştü. Aklım hep, yarınki köşemde ne yazsam acaba sorunsalında. İşin kötüsü, bu ülkede malzeme bulmak artık hiç de kolay olmuyor. Yirmi üç yıldır bu mesleği icra ederim; hiç bu kadar zorlandığım bir dönem hatırlamıyorum. Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar, kadın cinayetleri, çocuk istismarları olsa ona göre mevzu bulur, yazarsın. İşsizlik, hayat pahalılığı desen, yok denecek kadar az. Neyse, asistanım Nagehan bir şeyler bulur, halleder.

Çalışma ofisimi çok seviyorum; tamamen İtalyan Visionnaire zevki ile döşenmiş. Fransız model penceresinden dışarıdaki fiskiyeden fışkıran suları gördükçe içimde tarifsiz sevinçler olur, kelebekler uçuşur. Tanrım, hayat ne kadar güzel. Sana şükürler olsun ki böyle bir ülkede, böyle bir iklimde yaşıyorum. Yoksa ben kimim, buralarda olmak kim?

Avrupa’da yaşayanlardan ne farkımız var ki? İstersem akşam yemeğimi üç saat kırk beş dakika sonra Paris’in Kong Bar Restoran’ında yiyebiliyorsam, bununla da yetinmesini bilmek gerekmez mi? Allahtan çok kanaatkâr birisiyim; azla yetinmeyi bilirim. Hennessy marka konyaktan bir yudum aldım, Davidoff marka harika puromu yaktım. Çin malı Lenovo marka bilgisayarımın başına geçtiğimde aklıma orijinal bir başlık geldi: “2028’de Kişi Başına Düşen Milli Gelir 39.999 Dolar Olacak!” Bundan sonrasını yazmak çok kolay…

Yazımı tamamladım, genel yayın yönetmenime gönderdim. Görevimi layıkıyla yapmanın huzuruyla arkama yaslandım ve gayri ihtiyari dudaklarımdan şu sözcükler döküldü: “Durmak yok, yola devam.”

Ben kim miyim?

Sabah Gazetesi’nin hem yerli hem de milli köşe yazarı Süleyman Süslüman. Hürmetlerimle.


Cumhuriyet Bayramımız kutlu ve daim olsun.

Yaşasın Mustafa Kemal,

Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye…

Kadir Veral

Vezirköprü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı müdürü olarak görev yaptım ve 2017 yılında emekli oldum. Halkla İlişkiler ve Reklamcılık fakültesi mezunuyum. Evli ve iki çocuk babasıyım. İki romanım yayımlandı ve yazmaya devam ediyorum. Motosiklet tutkum var; gezmeyi seviyorum.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir