
Tarih Tekerrür Eder Mi?
Son aylarda, 1 Eylül 1939’dan önceki ya da 1933’ten sonra 1939’a kadarki 7 yıllık “geçiş” döneminin herhangi bir anındaymışız gibi hissetmeye başladım!..
Bu yazımı—çok zor olduğunu bilmeme karşın—olabildiğince kısa tutacağım. Yine de Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İkinci Dünya Savaşı’na giden yıllardaki gelişmeleri, faşizmin ve Nazizm’in hangi koşullarda yükseldiğini bilenler, ne söylemek istediğimi daha iyi anlayacaklar diye düşünüyorum.
Sanki dünya, 1 Eylül 1939 öncesinde; örneğin, Hitler’in Nazi Partisi’nin 1933 yılında Almanya’da, Mussolini’nin Ulusal Faşist Partisi’nin ise 1925 yılında (1922’de iktidara geldikten sonra, 1925’te Sosyalist Parti’yi ve antifaşist örgütleri yasakladığı yıl) İtalya’da mutlak egemenliklerini kurdukları ve bir dünya savaşının çanlarının çaldığı yıllardaymış gibi.
Böyle hissetmemin ana nedenini, konuya ilişkin onlarca yıllık okumalarıma dayalı tarih bilincim, kendi tanıklıklarım ve dünya görüşümün bana sunduğu diyalektik maddeci çözümleme ve öngörü olanağının yanı sıra, gerçekte başlıca şu göstergelere dayanarak açıklayabilirim: Dünyanın pek çok ülkesinde yoksulluğun, açlık ve kıtlığın, eşitsizliğin, sömürünün, işsizliğin, gelecek kaygısının, toplumsal, ülkesel ve bölgesel huzursuzluk ve çatışmaların artması, göçlerin hızlanması; Avrupa’da ve dünyanın pek çok ülkesinde savaş yanlısı aşırı sağ, sağ lümpen, ırkçı ve faşist lider ve partilerin yükselişi, iktidara gelmeleri ya da gelme olasılıklarının kuvvetlenmesi; ABD Başkanı D. Trump’ın İngiltere, Kanada ve Almanya gibi gelişmiş kapitalist “kendi müttefiklerine” + komşusu Meksika’ya sözle bile olsa saldırması ve onları askeri ve ekonomik (yeni ve ek vergiler, yeni ve ek gümrük duvarları, ambargolar vb.) bir saldırıyla tehdit etmesi, Grönland, Kanada ve Panama Kanalı’na çökmek istemesi, Gazze Şeridi’ni İsrail’den devralarak Filistin halkını Gazze’den sürmeyi planlaması ve daha onlarcası, yüzlercesi…
Dünyanın geldiği noktanın olası yansımalarını, yani bugün yaşadıklarımızın olası yıkıcı sonuçlarını daha iyi anlamak içinse, II. Dünya Savaşı’nda neler yaşanmıştı, ona ilişkin neyi anımsamalıyız, sonuçları nelerdi vb. önemli soruların yanıtlarının ana çizgileriyle verilmesi gerekiyor. Aşağıdaki satırlarda bunu yapmaya çalışacağım:
1939-1945 yılları arasında yaşanan II. Dünya Savaşı, dünya ölçeğinde tahminen 55 milyon ölümle sonuçlandı. Bu, tarihin gördüğü en büyük ve en yıkıcı savaştı.
II. Dünya Savaşı, 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesiyle başladı. İngiltere ve Fransa bu işgale, Almanya’ya savaş ilan ederek karşılık verdi.
Alman kuvvetleri, 1940 baharında Batı Avrupa’yı işgal etti. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (kısaca SSCB ya da Sovyetler Birliği), 1940 yılının Haziran ayında Baltık devletlerini işgal etti.
Mihver devletlerden (Almanya’nın müttefikleri) biri olan İtalya, 10 Haziran 1940’ta savaşa katıldı.
Naziler, 10 Temmuz 1940’tan 31 Ekim 1940’a kadar İngiltere’ye karşı bir hava savaşı sürdürdü ve bu savaşı kaybetti. Bu savaş, Britanya Savaşı olarak bilinir.
6 Nisan 1941’de Yugoslavya ve Yunanistan’a saldırarak Balkanlar’ı egemenliği altına aldıktan sonra Almanya ve müttefikleri, 22 Haziran 1941’de Alman-SSCB Paktı’nı ihlal ederek Sovyetler Birliği’ne saldırdı.
Haziran ve Temmuz 1941’de Almanlar, Baltık devletlerini işgal etti.
SSCB lideri Joseph Stalin, daha sonra Nazi Almanya’sı ve Mihver İttifakı karşısında Müttefik Kuvvetler’in büyük liderlerinden biri oldu.
Alman birlikleri, 1941 yazı ve sonbaharı boyunca Sovyetler Birliği’nin iç kesimlerine doğru ilerledi. SSCB askerleri, 6 Aralık 1941’de büyük bir karşı saldırı başlattı. Bir gün sonra, 7 Aralık 1941’de Japonya (Mihver Kuvvetleri’nden), Hawaii’deki Pearl Harbor’ı bombaladı. Bu olay, ABD’nin Büyük Britanya ve Sovyetler Birliği ile ittifak kurarak savaşa girmesine yol açtı.
Mayıs 1942’de İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri, binlerce bombardıman uçağıyla Almanya’nın Köln şehrine, savaşı ilk kez Almanya’nın içine taşıyan bir saldırı düzenledi.
1942 yazında Doğu Cephesi’nde Almanlar ve Mihver Kuvvetler, Sovyetler Birliği içinde yeniden saldırıya geçerek Volga Nehri kıyısındaki Stalingrad ve Bakü şehirleriyle birlikte Kafkas petrol sahalarını ele geçirmeyi amaçladı.
Kasım’da, Sovyet birlikleri Stalingrad’da karşı saldırı başlattı ve 2 Şubat 1943’te, Alman Altıncı Ordusu Sovyetler Birliği’ne teslim oldu.
Almanlar, Temmuz 1943’te Kursk’a, tarihte en büyük tank savaşı olarak geçen bir hücum daha yaptı ancak Sovyet birlikleri saldırıyı geri püskürttü.
Müttefik Hava Kuvvetleri sonraki iki yıl boyunca Alman devletinin sanayi tesislerini ve şehirlerini sistematik olarak bombaladı.
6 Haziran 1944’te (Büyük Gün), 150.000 müttefik askeri Fransa’ya çıktı.
Almanya, 7 Mayıs 1945’te Reims’te Batılı müttefiklere ve 9 Mayıs’ta Sovyetler’e, Berlin’de koşulsuz teslim oldu.
Ağustos’ta, Amerika’nın Japon şehirleri Hiroşima ve Nagazaki’ye 120.000 sivili öldüren atom bombalarını atmasının hemen sonrasında, Pasifik’teki savaş sona erdi. Japonya, 2 Eylül’de resmen teslim oldu.
Son söz: II. Dünya Savaşı boyunca 7 yıl gibi kısa bir sürede bu kadar çok insanın ölmesine, katliamlara ve soykırımlara tanıklık etmiş olan insanlık, tüm bunları bir kez daha yaşamanın eşiğinde olabilir mi?
Ne dersiniz?
Prof. Dr. Murat Türkeş

