
Nebahat Akın
NEBAHAT AKIN (KISACA NEBOŞ) / Hayrettin Geçkin
“Sizi övmeli miyim, yermeli miyim oğlum?” diye başladı söze.
Sesini güneşlendirmiş, sesini kız saçı gibi örmüş, sesini inceliklerden geçirerek ulaştırmıştı bana:
“Ben Nebahat Akın! Kısaca Neboş!”
Bir tarla sözcükten özenle seçilmişleri yuvarlanıyordu duyarlıklarıma. Ilık, yumuşak… Bir tarla sözcükten en mavi, en lacivert; en sarışın olanları… Özel büyütülmüş, bakımı yapılmış, katman katman anlam birikmiş olanları… Sesi uzun bir yolculuktu. Sesi su. Sesi uzun bir ırmak…
Akışa kaptırmıştım kendimi.
“Yüreğinin denizlerini gördüm o şiirde… Kalbinin kırmızısını, düşlerini oğlum… İçinde kıramadıkları direnişi de gördüm güzel oğlum o şiirde. Şiirini erittim yüreğime, beni bir yeryüzü gibi kapladığını söyleyebilirim sana o şiirin. Ve kuşattığını tepeden tırnağa… Aha, kaç gün oluyor, gidip geliyorum şiirinin yanına oğlum. Koca bir gölge buldum kendime. Ezberledim, ezberledim! Soludum uzun uzun. Takılmadan okuyabilirim sana…”
Açıktan bir rüyaydı yaşadıklarım. Gencecik bir ses, bir kadın sesi yetmişindeki adama “oğlum” diye hitap ediyordu.
Yanlış aramıyorsunuz değil mi, diyebildim bir boşluk bulup.
“Hayır oğlum! Hayrettin Geçkin olduğuna göre sorun yok. Tam adresteyim. Beni kırk beş yıl önceme götüren adreste… Aşkın, sevincin, güzel günler düşlerimizin cayır cayır elimizden alındığı günlere… İşte bu yüzden yermeli miyim seni, yoksa övmeli miyim dedim söze başlarken. Oysa ne zorluklarla büyütmüştük o günleri, sevinçlerimizi ne zorluklarla oğlum… Aşklarımızı, yarın güzel olacaklarımızı ne zorluklarla… Sonra çevirdiler yolumuzu! Aşımıza, ekmeğimize, umudumuza göz koymuşlardı çünkü… Ülke sevgimize, sesimize, ışığımıza… Senin ifadenle çiçeklerde aşkı büyütme sevincimize göz koymuşlardı… Aldılar her şeyimizi! Koca bir coğrafyayı yakıp yıktılar. İnsan kıyımına giriştiler. Koca bir cehenneme çevirdiler ülkemizi. Kötülüğü ektiler her yana. Çalıp çalıp bizleri ‘hırsızlıkla’ suçlayacakları, zeytinleri söküp yok edecekleri, dağları dereleri kurutacakları, ormanları yakacakları günlere kaldık oğlum! Açlığın, yoksulluğun ve karanlığın kol gezdiği; adaletin, hukukun, özgürlüklerin kalmadığı günlere… O sıralarda açtılar bugünlerin yolunu.”
Sözlerinin arasında 12 Eylül’le ilgili bir şiirimde geçen dizeden anladım ki aradığı kişi benim. Adres doğru. İsim benzerliği falan da yok. Telefonuma nereden ulaştığı geldi gitti kafamda.
Kötülerin er geç bir gün yenileceğini ima eden ses tonuyla daha bir sürü şey anlattı. Şiirde de bunları bulduğunu… Uzun sürdü konuşma. Çoğunlukla dinledim. Sorular sordu, yanıtladım. Kendimi yirmi yaşlarımda sandım. Kendimi direnişlerde… Kendimi sorgularda, zindanlarda… Sözcük tarlalarında kaybettim kendimi, şiirlerde buldum. Bir hâl oldum.
Telefon kapandığında şaşkınlığım geçmemişti. Rüyada mıyım diye yokladım sağımı solumu. Telefonda anlatılanlar böyle miydi, yoksa aklımda böyle mi kalmıştı? Yarıda bıraktığım yazıyı anımsadım. Gün içinde yapacaklarımı… Öyle ya, yarın imza günü var. Türkiye Yazarlar Sendikası Çanakkale Temsilciliği olarak orada olacağız. İmza falan olmasa da arkadaşlarla buluşacağız en azından. Şiir olacağız, öykü olacağız. Yaşanası bir dünyaya selam göndereceğiz Çanakkale Boğazı’ndan… Aşkın, sanatın incelttiği bir dünya dileyeceğiz insanlığa. Aşka, özgürlüğe doğru boy atacağız bu yaşta, az şey mi?
Yazar-Yönetmen Korkut Akın’ın annesiymiş. Öğretmenmiş Nebahat Akın… TÖS, TÖB-DER üyeliklerinde bulunmuş. Doksan beş yaşında. Aklı, fikri taptaze, dipdiri. Diksiyonu muhteşem. “Barışmak zordur, barış bir armağan gibi de sunulmaz,” sözü ona ait. Kocaman bir birikim taşıdığı belli. Bir cumhuriyet çınarı. Adil, eşit, demokratik ve özgürlükçü Türkiye düşü onu diri tutan, sağlam tutan yaşam iksiri. Asi ve aksi kızı olması insanlığın… Vicdandan bir kale gibi durması kötülerin ve kötülük örgütlerinin karşısında. Bugün bile, bu yaşında… Tutarlı bir düşçü olması aynı zamanda. YouTube’da bir video bile buldum hakkında. Bir doğa aktivisti. Kendisine “Nebahat” diye hitap edeceğiniz gibi, kısaca “Neboş” diye de hitap edebilirmişsiniz. Ona kim seslenirse, kendisini onun yaşında hissedermiş. 12 Eylül günlerindeki anılarını Firari Defteri adlı bir kitapta toplamış. Bir soluk araştırmayla onun hakkında edindiğim bilgiler kısaca bunlar.
İlk kitabımda yer alan, 12 Eylül günü Facebook sayfamda paylaştığım şiire oğlu Korkut Akın üstünden ulaşmış olmalı. Telefonuma da…
Şiir güzeldir sahiden, edebiyat güzeldir. Ve güzel insanları vardır coğrafyamızın. Nebahat Akın, kısaca Neboş, ne güzeldir. Bir ırmak gibi akışı ne güzeldir.
Bir ırmak
Bir kadın ırmak
Akar güzel günlere
Acıları tarihe bırakarak
Hayrettin Geçkin sayfasından, 20 Eylül 2025
İlk Fotoğrafta: Korkut Akın, Nebahat Akın

