
Mustafa Kemal’in Ataşemiliterliği
Balkanlarda anlaşmazlıklar bitmiyordu. Ganimeti paylaşırken zaman zaman çıkardıkları kavgalar, işlerin hiç de iyiye gitmeyeceğine işaretti. Ve sonunda Bulgarlarla diğer devletler arasında II. Balkan Savaşı patladı. Bulgarlar yenildi ve çekildi. Bulgarların yenik ve ümitsiz duruma düşmelerini büyük bir fırsat gören Türk ordusu, hızla hareketle batıya doğru yürüyerek Edirne’yi ve Doğu Trakya’nın önemli bir parçasını geri almayı başardı. Bulgarlar böylelikle oldubitti bir yenilgiyi kabul ettiler. Plan gereği Türk kuvvetleri hep bir arada Edirne’ye girecek ve coşkulu bir kutlamaya sahne olacaktı. Ancak Enver, herkesten önce davranarak şehre girdi ve bir kez daha bir zafer kahramanı olarak halk tarafından alkışlanmayı sağladı.
18 Aralık 1913’te Enver Bey, albaylığa yükseldi. 1 Ocak 1914’te bir terfi daha aldı ve rütbesi tuğgeneralliğe yükseldi. Artık Enver Bey, Enver Paşa idi. Bunlar da yetmeyecekti. Tam bir yıl sonra, 1915’te tekrar iki terfi birden alacak; önce tümgeneral, sonra da korgeneral olarak karşımıza çıkacaktır.
1913’te Enver Bey albay iken Mustafa Kemal binbaşı idi. 27 Ekim 1913’te Fethi Bey, Sofya Elçiliğine atanmış; kendisi de askeri ataşe olarak görevlendirilmişti. Sofya’ya 20 Kasım’da geldi. Önce Bulgarya Oteli’nde, ardından Splendide Oteli’nde kaldı. Sonra da Ferdinand Bulvarı’nda, Bulgar Parlamento binası yakınında iki katlı bir ev kiralayarak Sofya’dan ayrılana kadar burayı ikametgâh olarak kullandı. Buradaki yaşantısı, onun Batılı bir toplum içerisindeki ilk deneyimiydi.
Bulgarların tertip ettiği bir kostümlü baloya, yabancı devlet temsilcilerini de millî kıyafetleriyle davet eden bir mektup üzerine Gümülcine Mebusu İsmail Hakkı Bey’e döndü ve:
– İsmail, sen Bulgar trenlerinde parasız seyahat ediyorsun. İstanbul’a git. Bana bir yeniçeri ağası kostümü getir, dedi.
Kostüm geldikten sonra baloya beraber giderler. Mustafa Kemal’in bir düşüncesi vardı. Kostümün ilgi çekeceğini biliyordu. Tüm ilgiyi üzerine çekip birtakım meraklı sorulara maruz kaldığında, Avrupa’ya Türk milletini ve tarihini anlatma fırsatını yakalayacaktı. Nitekim bu kıyafetiyle bütün bakışları kendine çekti. Kıyafet, vücuduna ayrı bir heybet katmış ve yüzündeki maske, içindeki gözlerine efsanevî bir kudret kazandırmıştı. Misafirler, bunun kim olduğunu aralarında birbirlerine sorup dururken, büyük mükâfatlı bir dans müsabakasına girdi. Daha öncesinde flört ettiği Bulgar Başvekilinin kızına kavalyelik etti. Mustafa Kemal çok güzel dans ediyordu. Bütün valsları fevkalâde bir başarı ile bitirerek müsabaka birinciliğini kazandı. Durumu büyük bir hayranlıkla seyreden Bulgar Meclisi Reisi’nin ağzından “Müthiş, müthiş bir adam!” sözleri döküldü.
Yeniçeri kıyafetinin temin edilişine tanık olan Mustafa Kemal Bey’in, askeri okuldan beri ve Selanik’ten beri çok yakın arkadaşı olan Kazım Özalp, kostümün İstanbul’dan getirilişi konusunda anılarında şu bilgileri verir:
“1914 yılında Mustafa Kemal, Sofya’da ataşemiliter iken ben İstanbul Merkez Kumandan Muavinliği’ne tayin edilmiştim. Bir gün kendisinden bir mektup aldım. Bulgarların millî bayramlarını kutlama gününde Hariciye Nazırı’nın bir kostümlü balo düzenlediğini ve kendisinin de bu baloya davet edildiğini yazıyordu. Orada göze batacak bir tesir bırakmayı ve bahane ile eski Türklerin fütuhatlarından bahsetmek fırsatı çıkacağını düşünerek, baloya yeniçeri kıyafeti ile gitmeyi düşünmüştü. Eğer imkân olursa, çok gösterişli bir yeniçeri kıyafetinin müzeden alınarak kendisine yollanmasını istiyordu. Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın müsaadesiyle müzeden çok gösterişli bir yeniçeri elbisesini, bütün takılarıyla beraber sağlayarak, iade edilmek üzere kendisine yolladım. Bir süre sonra elbiseyi geri yolladı. Beraber yolladığı mektubunda; ‘Baloda hemen hemen herkesin kıyafetiyle ilgilendiğini, kendisine sorular sorduklarını, bu arada yeniçeri tarihinden ve Türk zaferlerinden geniş bilgiler vermek fırsatını bulduğunu’ yazıyordu.”
Sofya’da on beş ay kadar görev yapan Mustafa Kemal, bu süre içinde Bulgaristan ve diğer Balkan ülkelerinin askerî ve siyasî durumlarını, ordu eğitimi, silah ve kuvvetlerini, harp yeteneklerini yakından tanıma fırsatı buldu. Mustafa Kemal, ataşelik görevi gereği Bulgaristan’ın Filibe, Plevne, Tırnova, Gabrova, Şumnu, Varna, Kızanlık, Köstendil, Niğbolu ve Vidin şehirlerini ziyaret etmiştir. Gezdiği yerlerde edindiği izlenimler, Bulgaristan’ın Osmanlı egemenliğinden ayrıldıktan sonra siyasi, askerî, ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarda büyük bir değişim gerçekleştirdiğine şahit oldu. Bulgar komutanlarla yakın ilişkiler kurarak onlar aracılığıyla Bulgaristan ve Bulgar ordusu hakkında önemli bilgilere ulaşması kolaylaşmıştı. Bulgar Millî Meclisinde yer alan Türk asıllı milletvekilleriyle kurduğu dostluk ilişkileri neticesinde Bulgar siyasî hayatını daha yakından takip etmiş, Bulgar toplumunu da bu dönemde yakından tanımıştır.
Bir gün Sofya’da şık bir gazinoda oturmuş orkestrayı dinliyordu. O sırada içeri köylü kılıklı bir Bulgar girdi. Birkaç kez garsonu çağırmasına rağmen garson onu görmezden geldi, sonra da servis yapmayacağını söyleyerek çıkmasını istedi. Köylü direndi. Gazino sahibi geldi. O da derhâl çıkıp gitmesini isteyince köylü:
– Beni buradan atmaya nasıl cesaret edersiniz? Bulgaristan’ı benim çalışmam yaşatıyor! Bulgaristan’ı benim tüfeğim koruyor!, diyerek tepkisini gösterdi.
Bunun üzerine polis çağırdılar. Ama polis köylüden yana tavır koydu. Köylüye istediği servisi yapmak zorunda kalıp çay ve pasta getirdiler. O da parasını takır takır ödedi.
Mustafa Kemal, bu olayı arkadaşlarına anlatırken: “İşte ben Türk köylüsünün de böyle olmasını istiyorum. Köylü memleketin efendisi hâline gelmedikçe, Türkiye’de gerçek bir ilerlemeden söz edilemez,” diyordu. Kafasında, ilerideki Kemalist slogan böyle filizlenmişti: “Köylü milletin efendisidir!”
Mustafa Kemal, üstlendiği görevin sorumluluklarını yerine getirirken sergilediği tutumla Bulgar komutanları da etkiliyordu. Bulgar Başkomutanlarından General N. Jekov, 1914’te tanıdığı Mustafa Kemal’i tarif ederken, “Fransızcası mükemmeldi. Bir diplomat gibi konuşuyordu. Yüksek kültür sahibi, centilmen bir Türk’tü.” demiştir. Bulgar Harbiye Nazırı Boyaciyev ise, Mustafa Kemal’in 1914 yılında Yunanistan’a karşı, Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında bir askerî anlaşma yapılması yönünde gayret harcadığını belirtmiştir. Askerî Ataşe Mustafa Kemal; Sofya’da görevinin sorumluluklarını hakkıyla yerine getirdi.
Gönderdiği raporlarda onun görev ve sorumluluk anlayışındaki titizliği açıkça görülmektedir. Askerî konuları içeren raporlarında Bulgar ordusunun personel ve silah yönünden iyileştirilmesine yönelik yapılan harcamalar anlatılırken, Balkan ülkeleri ordularına ait bilgiler de ayrıntılı olarak yer almaktadır. Böylesi stratejik değerlendirmeleri, 33 yaşında genç bir kurmay subayın geleceğe dönük ufkunu göstermesi açısından alışılmış bir durum değildir. Olayların analizindeki geniş ve derin görüşlerini yansıtırken adeta geleceğin olabilirliğini ortaya koymaktadır. Bu raporlarda uluslararası alandaki oyuncuların, Balkanlar’daki oyunlarını gördüğü gibi buna göre tedbirler alınması yönünde uyarılarda bulunmaktadır. Sofya’daki askerî ataşelik dönemi boyunca Balkanlar’daki siyasî gelişmeleri değerlendirirken, yaklaşmakta olan dünya harbinin de gelişini sezmiş; bu konuda da telkin ve uyarılarda bulunmuştur.
Mustafa Kemal’e düzenli ödenek gelmiyordu; bu zor şartlar altında yine de görevini başarıyla sürdürüyordu. Muhtemel bir savaşta Bulgaristan’ı müttefik olarak görebileceklerini düşünen İttihat ve Terakki yönetimi, Mustafa Kemal’den bu yönde girişimlerde bulunup durum değerlendirmesi istemişti. Mustafa Kemal bu talebe 25 Şubat 1914 tarihli raporunda, “Bulgarlar, komşularında şüphe uyandıracak harekette bulunmaktan sakınıyorlar,” şeklinde yanıt verdi. 1 Mart 1914 tarihinde yarbay rütbesine terfi etti. 18 Temmuz 1914 tarihli raporunda, Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, Sırbistan’ın silahlanma faaliyetlerine dikkati çekerek büyük bir öngörüyle;
“Avusturya ile Sırbistan arasında bu gece veya yarın harp ilan olunursa, Bulgarların ilk anda tarafsız görünecekleri anlaşılıyor. Harp genelleşirse, fırsata göre istifadeye hazır olacaklardır. Avusturyalılar, Sırpları çiğnedikten sonra ‘Selanik’e kadar inmek’ şeklindeki çok eski emellerini elde etmeye kalkışırlarsa, Bulgarlara Makedonya’dan bir hisse vaat ederek, onları Romenlere musallat edeceklerini tahmin ediyorum,” şeklinde açıklamaktadır.
Birinci Dünya Harbi ilanının hemen öncesindeki günlerde, Mustafa Kemal, Harbiye Nezareti ile Genelkurmay Başkanlığına, muhtemel harpteki Avusturya-Bulgaristan iş birliğinin Osmanlı Devleti aleyhinde gelişeceğini; buna karşı tedbir almanın lüzumlu olduğunu bildirmiştir. Çünkü biliyordu ki: Almanya savaşı kazanırsa Türkiye’yi bir uydu hâline getirecek, kaybederse Türkiye de çok şey kaybedecekti. Osmanlı Devleti’nin Almanya safında savaşa bilfiil katılmasından sonra, Mustafa Kemal’in Sofya’dan Salih Bozok’a yazdığı mektupta, mükemmel bir öngörüyle:
“Dünyada olup bitenler konusundaki düşüncelerimi soruyorsun. Bu konudaki görüşlerimi yalnız sende kalmak koşulu ile aşağıda olduğu gibi sana yazıyorum. Biz amacımızı saptamadan seferberlik ilan ettik. Bu çok tehlikelidir. Çünkü başımızı bir yana mı yoksa birçok yana mı vuracağız, bilinmiyor… Almanların durumu konusundaki askerî görüşe gelince; ben, Almanların bu savaşı kazanacaklarına kesinlikle inanmıyorum,” diyerek liderliğini kanıtlamıştır.
Başkomutanlık Kurmay Başkanı Yb. İsmail Hakkı’ya yazdığı 6 Kasım 1914 tarihli gizli ve özel mektupta da Osmanlı Devleti’nin savaşa girişi hakkında, Bulgar Harbiye Nazırı General Fiçef’le yaptığı konuşmayla ilgili bilgileri açıklamıştır. Mustafa Kemal, ülkenin sürüklendiği mevcut şartlarda, Sofya’da kalmak istememiş; faal bir görev verilmesini talep etmiştir.
Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya yazdığı mektupta:
“Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya’da ataşemiliterlik yapamam! Eğer, birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz.” demiştir.
Aralık 1914’te yazılan bu mektuptan sonra Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, Harbiye Nezaretinin 18 Ocak 1915 tarihli teklifi ve 20 Ocak 1915 tarihli onayıyla Sofya Askerî Ataşeliğinden, 3. Kolorduya bağlı teşkil edilecek olan 19. Tümen Komutanlığına atanmıştır.
Yüce Türk ulusuna saygıyla…
Mehmet R. Aşar, 10 Ocak 2025, Antakya
Mustafa Kemal’in Sofya’dan İstanbul’daki Madam Corinne’ye yazdığı mektubunda şöyle bahseder:
“Benim hedeflerim var, bunlar çok büyük hedeflerdir. Ancak, çok fazla para ve büyük mevki kazanmak ya da maddi zevkler almakla sınırlı değiller. Onların gerçekleştirilmesi, harika bir fikrin başarısı ile ilgilidir. O zaman ülkem bundan faydalanacak ve önemli bir hizmet sunmanın memnuniyetini yaşayacağım. Hayatım boyunca bu benim tek prensibimdi.
Bu ideali belirlediğimde gençtim ve son nefesime kadar bundan vazgeçmeyeceğim.”

