Deneme,  Gündem Arşivi Klasikleri

İplerin Dansı

Ailemizin Sevgiyle Örülü Hikâyesi

Ne zaman ananemlere gitsem, ilk çocukluk anılarımda ellerime tutuşturulan ipler canlanırdı. O küçük kollarımın gücü yetmezken bile, parmaklarım uyuşarak o büyülü ipliklerin dünyasında kaybolurdum. Tanıdığım her kadın, ellerinde iplerle birer hikâye dokurdu; her ilmik, sevgiyle ve yaşanmışlıkla örülmüştü. Renkli danteller, el emeği giysiler ve her köşeyi süsleyen o zarif işler, adeta kalplerimizden süzülen hayallerin somutlaşmış haliydi. Sevgiyle işlenmiş, gururla sergilenen bu eserler, ailemizin ortak diline dönüşmüştü.

İçimde bir merak, ellerimde örmeye duyduğum bir istek filizlendi. Henüz sekiz yaşındaydım, annem elime bir tığ verdi ve ilk banyo lifimi örmeye başladım. Annem, hem bana hem de kız kardeşlerime el işini öğreten ilk rehberimizdi. Bizler, küçük ellerimizde ilmek ilmek hayat örerken, annem de bizlere sabırla rehberlik ederdi.

Zamanla, benden bir yaş küçük kız kardeşimle evde oyalanacak yeni bir şey ararken iplerle dans etmeyi öğrendik. Annem, işten yorgun dönerdi; ama biz her seferinde yeni bir ilmeğin heyecanını yaşardık. Henüz genç yaşlarımızda öğrendiğimiz temel bilgileri, yıllar içinde geliştirdik; düz ilmekler, haroşalar, şişten şişe atlayan iplikler… Hayal gücümüzü özgürce şekillendiriyor, aklımıza geleni örüyorduk. İp satan dükkanlara girince çılgına döner, heyecanla birbirimize iplik gösterip yeni fikirler sunardık. Renk renk ipliklerle çevrili olduğumuz anlar, bizi bambaşka diyarlara götürürdü.

Bir dönem kız kardeşimle harçlıklarımızı birleştirip ip alırdık. O ipleri defalarca örüp çözdük, yeniden denedik. İlk denemelerde yanlış bir ilmek bile canımızı acıtırdı, ama vazgeçmedik; elbiseler, ceketler, battaniyeler, şallar, şapkalar, kazaklar… Gecelerimizi sabah ettik, her birinin inceliklerini öğrenmeye çalıştık. Önceleri küçük oyunlarla başlayan bu yolculuk, komşularımızın kapımızı çalıp bizden ilmek sırlarını sormasıyla daha da anlam kazandı.

Annem, el işinin ustasıydı; çocukluğumuzda bizi kergâha oturtur, Antep işi öğretirdi. İlkokul yıllarında, kardeşlerim kanaviçe takımları yaparken, ben sabırla Antep işinin zorluklarını aşıyordum. Okuldaki arkadaşlarımız, dantellerle bezeli bu işlere hayran kalırdı. Fakat örgü, benim için her zaman bambaşkaydı. Kız kardeşimle birlikte hâlâ örmekten büyük bir zevk alıyoruz; ekran karşısında bile ellerimizdeki iplerin farkına varmadan tükenişine tanık oluyoruz.

Küçük kız kardeşim de bu tutkuyu devraldı. Başladığı işleri bitiremese de, yanında hep bir ip yumağı bulundurur. Şimdilerde, yeni bir ceket örmenin sessiz huzurunu elinde taşır.

Annem, kardeşlerim ve ben dört “Ören Bayan” gibi kahve ve sohbet eşliğinde saatlerce ilmek atardık. Zaman, ilmeklerin arasında kaybolur, her seferinde birbirimizle daha da derin bağ kurardık. İşte, biz böyle tanımlanmalıydık: “Ören Bayanlar”.

Zaman geçti, ama örmeye olan sevgimiz hiç eksilmedi. Ellerimizden şallar, atkılar, bebek kostümleri, ceketler, özgün tasarımlar döküldü; her bir ilmek, hayal dünyamızın ürünüydü. Güzel bir ip gördüğümüzde içimizde heyecan kıvılcımlanır, hemen yeni modeller düşünmeye başlardık. Örgü bizim için bir hobiden fazlası, adeta bir ritüeldi; ruhumuzu besleyen, içimizi dinginleştiren bir ibadet gibi. Huzurevlerinde, terapi merkezlerinde örgünün önerilmesi hiç şaşırtıcı değil; çünkü, iplerin ve ilmeklerin ritmi, insanı derin bir huzura kavuşturur.

El işi, toplumda çoğunlukla kadınlara dayatılan bir ‘hanım hanımcık’ yaşam tarzı olarak görülse de, biz onu iç huzurumuzu bulduğumuz bir sanat olarak yaşadık. Kitaplarla aramız mesafeliydi örerken belki ama, kız kardeşimle hayatı ilmek ilmek dokuduk. Sosyal yaşamın dışında kaldığımızda bile, kendi iç dünyamızı iplerle kurduğumuz bir düzenle anlamlandırdık.

En güzel anlarımız, cumartesi akşamları, temizlik sonrası nargile ve kahve eşliğinde başlayıp, şarapla devam eden örgü ritüellerimizdi. İçimizden biri şişini orkestranın şefi gibi havaya kaldırır, ritmi iplerin dansında bulurdu. İşte, bizim eğlencemiz de böyleydi: örmek, sevmek ve hayatı ilmek ilmek dokumak. Kalpten ilmeklerle, bir sevgi yumağı olan ailemle…

Bu satırları, her ilmikte taşıdığımız sevgi ve bağlılığın bir hatırası olarak, ailemin kalbinde sonsuza dek yaşaması dileğimle dokudum.

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

2 Yorum

  • R.Hakan Kayalı

    Sn.İlkay;
    Bu yazıyı iki gün önce yollayabildim mi,bilmiyorum.
    “Size verilen,dantel ipi değil,tel,
    Tığ değil,tornavida olsaydı.”
    Acaba böyle yumuşak kalem sahibi olabilir miydiniz?

    • Ilkay

      Saygıdeğer Hakan Bey, öncelikle yorum yazmanıza çok sevindim. Efendim, anahtarların numarasına bakmadan bilirdim. Tornavida kullanmışlığım hayli çok. Ve size özel bir yazı yazarak, nasıl kalemle hoş duygular yaşatırım göreceğiz. Hayat zarif bana zarafet sunmadığından hayata zarif yaklaşıyorum. Kendime yakışan yerde yer alma gayretindeyim. Seviliyorsunuz, çok mutlu ettiniz saygıdeğer hocam.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir