
İhanet Komisyonu
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 25 Temmuz tarihinde siyasi parti gruplarına yazı göndererek TBMM’de ‘Terörsüz Türkiye’ adıyla başlatılan süreç kapsamında kurulacak 51 üyeli Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu’nda AKP 21, CHP 10, DEM Parti ve MHP 4’er, İYİ Parti ve Yeni Yol 3’er, TBMM’de grubu bulunmayan HÜDA PAR, Yeniden Refah Partisi, TİP, EMEP, DSP, DP 1’er milletvekili ile temsil edileceğini bildirdi. Gönderilen yazıda, 31 Temmuz saat 17:00’ye kadar komisyon için isim vermeleri istendi.
TBMM Başkanı tarafından gönderilen yazıda, Anayasa ya da TBMM İçtüzüğü’nde açıkça tanımlanmayan bu komisyonun ne amaçla kurulduğu, gündeminin nasıl belirleneceği, hangi yöntemle çalışacağı ve süresine ilişkin açıklayıcı bir ifade yoktur. Komisyonun alınacak kararları oy çokluğu ile mi yoksa nitelikli çoğunlukla mı alacağı da belli değildir. Bu komisyonda İYİ Parti’nin yer almayacağı bir kez daha genel başkanları tarafından açıklandı.
Komisyon konusunda CHP İzmir Milletvekili ve parti sözcüsü Deniz Yücel, 22 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında görüşlerini şöyle açıklamıştır: “Cumhuriyet Halk Partisi, bugüne kadar tarihsel tutarlılığı içerisinde bu sorunun Meclis çatısı altında çözülmesi, şeffaf yürütülmesi ve tüm siyasi partilerin temsil edildiği bir komisyon üzerinden bu sürecin yürütülmesi konusunda bir fikir babası olmuştur. CHP, bu komisyonda bulunmayı arzulamaktadır, katkı koymak istemektedir; ancak bu koşulsuz ya da kayıtsız şartsız bu komisyonda yer alacağı anlamına da gelmemektedir. Biz yapıcı olmak ve katkı koymak niyetindeyiz; barışın, demokrasinin her zaman destekçisiyiz, savunucusuyuz. Ancak bu sürecin işleyişi, sürecin diğer aktörlerinin tavırları, samimiyetleri, sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi, CHP’nin alacağı tavır konusunda da önemli bir etken olacaktır.”
Eşsiz liderimiz Atatürk’ün kurduğu CHP, ülkemizin bölünmesine yol açacak olan bu ihanet komisyonuna üye vererek ülkemizin yıkım sürecine meşruiyet kazandırmamalıdır. CHP, bu komisyonda olup itiraz etse bile, ülkemizin yıkımının kolaylaştırıcısı olur ve kendini bitirir. Türkiye’nin kurucu ideolojisi olan Kemalizm’i temsil eden ‘Altı Ok’, CHP’nin ödün verilmemesi gereken ilkelerindendir. CHP, tarihsel kimliğine gölge düşürecek, seçmen beklentilerini hayal kırıklığına uğratacak bu emperyalist oyunun komisyonunda yer almamalıdır.
Zaten MHP genel başkanının ihanet kokan söylemleriyle bu aşamaya getirilen ‘Terörsüz Türkiye’ masalında, PKK terör örgütünün ve DEM Parti’nin söylemleri her şeyi açıklamaktadır. DEM Parti eş genel başkanı Tuncay Bakırhan’ın “Masada Cumhuriyet Halk Partisi olursa belki de İmamoğlu dışarıda olacak. Belki de bütün siyasi tutsaklar dışarıda olacak.” açıklaması, bütün yapılmak istenenleri açıklamaktadır ve bu söylem açıkça CHP’ye yapılan bir şantajdır. Belediye başkanlarının neden tutuklandığı da anlaşılmaktadır.
KCK Yürütme Konseyi eş başkanı terörist Cemil Bayık, 25 Temmuz tarihinde ‘Yeni Yaşam Gazetesi’ne röportaj vererek şunları söylemiştir:
“Bizim mücadelemiz onları öyle bir hale getirdi ki, beka sorunu yaşamaya başladılar. Ortadoğu’daki gelişmeler olunca artık ulus devlet iflas etti. Eğer Kürtlerle de anlaşmazlarsa kendileri için büyük tehlike olacak. Bizim izlediğimiz tarz, Türkiye’ye adım attırma tarzıdır. Ya adım atacaklar ya da başka türlü bitecek. Başka yolu yok.”
Silah bırakmanın kendileri açısından bir şey ifade etmediğini, örgütün amacının hâlâ sürdüğünü söyleyen terörist Cemil Bayık, “Türkiye bu savaşı kazanmak istedi, her şeyini harcadı; ama kazanamadı. Kazanamayınca sorunları da ağırlaştı, iflas etti. PKK kazandı, yenilmezliğini de ispatladı.” dedi. Bu söylemlerle Türkiye Cumhuriyeti açıkça tehdit edilmektedir.
Bu arada ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın Lozan Barış Antlaşması’nı sorgulaması, ulus devleti tehlikeli bulması ve Türkiye için Osmanlı millet modeli önermesinin gündeme getirilmesi de ilginçtir. Büyükelçinin söylemleri ile ‘Terörsüz Türkiye’ masalcılarının 1923 devrimini ortadan kaldırmak için hazırlık yaparken, emperyalizmin geleneksel böl-parçala-yönet sistemine uygun olarak tümüyle örtüştüğü görülmektedir.
DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan, 7 Ağustos 2013 tarihinde Hakkâri’de yaptığı konuşmada şunları söylemişti: “20 maddeden oluşan ‘demokratikleşme paketi’ adı altında verdiğimiz paket hükümetin elindedir. Bu paket AKP hükümeti tarafından yasalaştırılmak zorundadır. 1 Ekim tarihine kadar bu paketin geçmesi gerekiyor ve genel kurulda yasalaşması gerekiyor. Eğer bunlar dikkate alınırsa, ikinci aşamada ekim ayı ortalarında tamamlanmış sayılacaktır. Ondan sonrası üçüncü aşamadır. Kandil’deki dostlarımız, arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, yoldaşlarımız Türkiye’ye gelmelidir. Türkiye’de siyaset yapmalıdır.”
4 Şubat 2019 tarihinde TRT televizyonunda AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan: “HDP eşittir PKK, eşittir YPG/PYD. Hiç sağa sola bunu saptırmanın anlamı yok. Gerçek ortada.” demişti.
13 Ekim 2019 tarihinde yaptığı açıklamada Tayyip Erdoğan’ın sözleri şöyleydi: “Bizim kalkıp da teröristlerle masaya oturmak gibi, Allah göstermesin, kendimizi inkâr edecek hâlimiz söz konusu değildir. Böyle bir şeyi asla yapamayız. Bugüne kadar aldığımız siyasi terbiye ile de bağdaşmaz. Bu ne karakterimize ne cibilliyetimize ne tarihi duruşumuza uymaz.”
16 Şubat 2021 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu şunları söylemişti: “Terör örgütünden vicdan bekleyen vicdansızdır, terör örgütünden ahlak bekleyen ahmaktır. Terör örgütünden hukuk bekleyen ve terör örgütünden acaba bir şey olur mu diye ona yaslanan hain oğlu haindir.”
17 Ocak 2023 tarihinde partisinin grup toplantısında konuşan MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin sözleri şöyleydi: “Hiçbir namuslu ve şahsiyet sahibi ülküdaşım, PKK ile, HDP ile, Türk’e kefen biçmek için fırsat kollayan alçaklarla yan yana gelemez, aynı hizada bulunamaz.”
4 Mart 2025 tarihinde partisinin grup toplantısında ‘20 maddelik Demokratikleşme Paketi Taslağı’nı hazırladığını bildiren Özgür Özel: “Tüm muhalefet partilerine, özellikle DEM Parti’ye sesleniyorum. Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme süreci için biz buradayız. Hodri meydan.” dedi.
26 Mayıs 2025 tarihinde bir televizyon kanalında Özgür Özel, AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan’ın anayasa çağrısına tepki gösterdi.
Özgür Özel, “Sen AİHM kararlarına uymayacaksın, AYM kararlarına uymayacaksın. Sonra olay eksiksiz demokratik bir ülkede geçiyormuş gibi, ‘gelin Anayasa yapalım’. Menemen yapmam seninle, Anayasa mı yapacağım?” demişti.
2009 yılındaki açılım sürecinde Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a mektup yazmıştı. Deniz Baykal, 12 Ekim 2009 tarihinde bu mektuba yanıt vererek, açılımın içeriği hakkında somut bir açıklama yapılmadığını, anayasadan ‘Türk Milleti’ tanımının çıkarılacağını, eğitim dilinin değişeceğini, PKK terör örgütüne af çıkarılacağını ve örgütün siyasi hedeflerine ulaşmasının sağlanacağını belirterek, açılımın huzursuzluk kaynağı hâline dönüşeceğini bildirmişti. “Milleti ayrıştırmaya yönelik politikalarla terör örgütünü tatmin etmek, ülkemize yapılacak en büyük kötülüktür. Bu nedenlerle açılım politikasında hiçbir şekilde sizinle birlikte olamayacağımız çok açıktır.” diyerek sorumlu bir devlet adamı gibi davranmıştı.
Aslında ‘Terörsüz Türkiye’ masalının emperyalistlerin etkileriyle yıllardır kotarıldığı ve bazı siyasilerin ağız değiştirdiği görülmektedir. Zaten PKK terör örgütünün silahları da koşulsuz bırakmadığı, yapılan açıklamalardan da belli olmaktadır. Yoksa komisyonun kurulmasına gerek olmazdı. Demokratik ve laik cumhuriyet karşıtlarıyla girişilen komisyonda bulunmak ve çözüm süreci ile anayasa değişikliği, ihanet olarak açıklanabilir. Bu koşullarda kurulacak komisyona girmek, Türkiye Cumhuriyeti’ne ihanetin suç ortağı olmaktır ve buna sessiz kalınamaz.
Suay Karaman
Azim ve Karar, 28 Temmuz 2025

